Hadi Başakşehir alışkın…

Zaten doğru dürüst taraftarları yok. Seyircisiz oyun onları çok fazla etkilemedi. Çıktılar sessiz, sakin oyunlarını oynadılar.

Peki ya Trabzonspor’a ne demeli. İşte onlar için çok zordu. 40 bin kişinin sesinden, desteğinden mahrum kaldılar. Onları maç içerisinde ateşleyen taraftarları aradılar durdular.

Yine de iki takım sahada iyi mücadele etti, bu sessiz maçta. Hem Trabzonspor, hem de Başakşehir bu ligin niye en tepesinde olduklarını ve bunu hak ettiklerini gösterdiler. Hemen her istatistikte eşitlik vardı sahada. İkisi de temkinliydi, ikisi de iyi golcülere sahipti, ikisinde de top ayağına yakışan futbolcular vardı, ikisinin de topu tutan elleri milliydi, ikisi de toplu hücum, toplu savunma yaptı, açık vermedi. İkisi de temkinliydi, maçı hasarsız tamamlamak istedi.

Öyle de oldu, karşılıklı gollerle puanlar paylaşıldı. Tabi karşılıklı derken, son haftaların golcü defans oyuncusu Skrtel’in kendi kalesine attığı golü unutmayalım.

Dedik ya, taraftarın olmayışı Trabzonspor’u net olarak etkiledi. Futbolcular kendilerini maça veremedi. Sörloth bulduğu iki pozisyonu değerlendiremedi, Ponck’un baskısına boyun eğdi, önceki haftaları arattı. Sosa güçlü Başakşehir orta sahası arasında etkili olamadı. Nwakaeme yine bir var, bir yoktu. Ekuban çaba gösterdi, bir şeyler yapmaya çalıştı.

Ama en önemlisi sahanın iyilerinden olan Abdulkadir Ömür’ün tam toparlanmaya başlarken, yeniden sakatlanmasıydı. Çocuk nazara geldi. Gerçi eski sakatlığı değilmiş ama Ömür, Trabzonspor ve Türk futbolu için çok önemli bir oyuncu.

Ve Başakşehir.

Crivelli gibi bir golcüden yoksun olmasına rağmen iyi bir mücadele ortaya koydu, konuk ekip. Ne oynadığını bilen, kaliteli futbolculardan kurulu bir ekip. Şanssızlıkları Skrtel’in topu kendi kalesine göndermesi.

Bu maçta şunu gördük. Her iki takım da sonuna kadar zirve mücadelesini sürdürecek.

Tabi şu “Koronavirüs” belası izin verirse…