Enteresan bir maç oldu… İlk dakikaları uyuttu, yarının sonlarına doğru canlandı, her iki takımın da mutlak gol girişimleri çizgiden çevrildi. Direkte toplar patladı, sonrasında iş ‘atan kazanır’ durumuna döndü. Ama son sözü yine Sörloth söyledi.

Aslında her iki hoca da sanki beraberliğe razıydı. “Aman zirveden uzaklaşmayalım, fırsat yakalayıp atarsak...” düşüncesiyle temkinli başladılar maça. Her iki takımın da usta ayaklarının olması, her iki takımın da mücadele gücünün yüksekliği, oyunun kilitlenmesine neden oldu. Başakşehir şansı yakaladı ama son dakikalarda Sörloth galip gelmelerine izin vermedi.

Geride bıraktığımız haftalarda çok yazdık, yine yazacağız. Ünal hoca artık şu rotasyon sevdasından vazgeçmeli. Elinde anlaşan, formda, mücadele gücü yüksek Hüseyinler varken, macera aramanın anlamı yok. Krasnador maçında yaptı, gördü sonuçlarını. Böyle birbiriyle anlaşan stoperleri bozarsan ne moral kalır, ne istek. Denge bozulur, sonuçlarına katlanırsın.

Dün belki de 9. haftaya kadar en çok pas hatasının olduğu maçı izledik. Karşılıklı top kaptırmalar, topu rakibe teslim etmeler zirve yaptı diyebiliriz. Trabzonspor’da, Nwakaeme’nin isteksiz ve cansız oyunu sürüyor. Bu da takımı hücumda olumsuz olarak etkiliyor. Sturridge de fizik olarak yetersiz kalınca Sörloth yalnızları oynuyor. Yine de golünü attı genç futbolcu. Abdülkadir Parmak’ın olmaması orta sahanın da dengesini bozdu. Sakatların bir an önce sahaya dönmesi lazım, yoksa Bordo-Mavililer’in hem ligde, hem Avrupa’da işi zor.

Başakşehir, toparlanmış eski havasını yakalamış durumda. Bu sene zirveye ortak olduklarını gösterdiler. Zaten kadro derinlikleri de çok iyi. Oyuna girenlere bakarsanız, Arda, Mehmet Topal ve Robinho. Daha ne olsun…