20 Ocak 2021, ABD için tarihî bir gündü. ABD’nin 46. Başkanı Joseph Biden, düzenlenen törenin ardından Başkanlık görevine resmen başlamış oldu. Trump’ın kaprisleri ve ihtirasları yüzünden bazı teamüllerin yerine getirilmediği günde, salgının da sebep olduğu kısıtlamalar sebebiyle daha önce gördüğümüz türden bir devir-teslim töreni düzenlenemedi. Trump’ın, Biden’ın yemin törenine katılmaması sadece iki kişi arasındaki anlaşmazlıkların bir sonucu olarak hafife alınamayacak kadar derin anlamlar taşıyor.

Kişilik ve ideolojik tercihler bakımından birbirine hiç benzemeyen halefselef arasındaki sürtüşmeler, esasen toplumsal bölünmüşlüğün, keskinleşen kutuplaşmanın bir göstergesi. 6 Ocak Kongre baskını olayında net bir şekilde görüldüğü üzere, “Trumpizm” taraftarları olarak bilinen marjinal bir grup konsolide olmaya ve yeni yönetim aleyhine örgütlenmeye devam ediyor. Trump da “bir şekilde geri geleceğini” söyleyerek bu kitlenin aktif ve teyakkuzda kalması için çaba sarf ediyor.

Trump’ın yardımcılığını yapan Pence ise Trump öncülüğündeki bu marjinal kitleden kendini uzak tutmaya, Cumhuriyetçi Parti içindeki daha ılımlı olan ana kitlenin liderliğini elde etmeye çalışıyor. Pence’in, Trump’ın veda törenine değil Biden’ın yemin törenine katılması, önümüzdeki dönemde Cumhuriyetçilerin bölünebileceğine dair iddiaları daha makul hâle getiriyor. Bir de Trump’ın yeni bir parti kuracağı iddiaları gerçeğe dönerse Pence, Cumhuriyetçi Partinin bir sonraki Başkan adayı olmaya bir adım daha yaklaşmış olacaktır. Zira Pence’in 6 Ocak’ta Trump’tan yana değil seçilmiş Biden’dan yana tavır almasıyla Demokrat Parti seçmeni tarafından da takdir topladığı dikkate alınırsa, Pence daha geniş bir kitleye hitap eden, daha makul ve mutedil bir siyasetçi olarak Trump’ın önüne geçmeyi başaracak gibi duruyor.

Biden ise artık kimsenin inkâr edemediği ideolojik kutuplaşmayı sona erdirmek, ulusal birlik ve uzlaşıyı temin etmek gibi kolay olmayan hedefleri gündeminde öne almak zorunluluğunu hissediyor. Biden’ın yaptığı konuşma, “siyasi ayrımları bir kenara bırakıp tek vücut olalım” çağrısını güçlü bir sesle dile getiriyor. Biden bu söyleminde samimi görünse de ne kadar başarılı olacağı muallak. Eğer kutuplaşma sürer, siyasi gerginlik artarsa Trump tekrar siyaset sahnesine inmek için uygun bir ortam yakaladığını düşünecek ve bu yarayı kaşıyacaktır. Siyasi istikrarı sarsacak ve ayrışmayı körükleyecek gelişmeler, hatta silah ve şiddet içerikli münferit eylemler yaşanırsa şaşırmamak gerek.

Biden, Trump’ın mirasını hissetmekten kolay kolay kurtulamayacak. Biden’ın göreve gelir gelmez Trump tarafından yürürlüğe sokulan birçok tartışmalı kararı iptal eden kararnamelere imza atması da bir ölçüde Trump’ın mirasını yok etme amacı taşıyor. Bazı Müslüman ülkelerden ABD’ye seyahat yasağı, Meksika sınırına duvar örülmesi, Paris İklim Şartı’ndan çıkılması gibi Trump’la anılacak tartışmalı kararların iptaline ilişkin bu kararnameler, bir yandan da Trump döneminden çok farklı bir sürecin yaşanacağı işaretini taşıyor. Trump’ın içe kapanık, tek taraflı ve dayatmacı tavrı yerine dışa dönük, çok taraflı ve uzlaşmacı bir yönetim sergileneceği mesajı verilmek isteniyor.

Önümüzdeki dönemde, Trump’ın kendine has politikalarının ve uygulamalarının peyderpey gündemden düşürülmesiyle ABD farklı bir görünüm arz edecek ve kendini farklı bir yerde konumlandıracak. Hâl böyle olunca, her ülke ikili ilişkilerinin Biden döneminde nasıl değişeceğini, ABD’nin küresel politikalarının nasıl şekilleneceğini merakla bekliyor.

Türkiye için de muhtemel değişimler olacağını öngörmek zor değil. Biden yönetiminin Türkiye’ye nasıl yansıyacağını bir sonraki yazıda ele alacağım.