Kurulduğu günden bu yana terör örgütlerine yuva misyonu üstlenen Türk Tabipler Birliği’nin eylemleri, söylemleri en yüksek perdeden tartışıldığı günlerde, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisinde görevli bir doktor ile bir Jandarma Uzman Çavuş arasında yaşan tartışma/ kavga gündeme gelmişti. Olay ilk medyaya yansıdığında doktorlara saldırı hassasiyetinde olan toplum olayın üzerinde fazla durmamış, haberlerin sunuluş içeriğinde de Uzman Çavuşun suçlu olduğu ifade edilmişti.

          Hatta ameliyat sonrası taburcu olan Uzman Çavuşun, hastaneden alkışlı protestolar eşliğinde ayrıldığına dair görüntüler tekrar tekrar gösteriliyordu. Hastanede toplanan doktorlar, sağlık çalışanları doktor arkadaşlarına sahip çıkıyor ve Uzman Çavuşu alkışlarla protesto ediyordu.

          Uzman Çavuş artık toplumda doktor darbeden biri olarak anılıyordu. Muğla Valiliği’nin talimatıyla İl Jandarma Komutanlığı tarafından Uzman Çavuş Ali Akdağlı hakkında başlatılan idari ve adli soruşturma sonucunda Uzman Çavuş açığa alınmıştı.

          Olaydan sonra karakola götürülen ve ifadesine başvurulan Uzman Çavuş ısrarla “Sağlık çalışanına hakaret etmedim, fiziki müdahalede bulunmadım. Kamuoyunda haksız bir şekilde linç edildim ve iftiraya uğradım. Bu nedenle doktordan şikâyetçiyim” açıklamasını yapıyordu. Bu ifadeler üzerine olay anının kamera görüntüleri incelenmiş. Kamera kayıtlarına göre Uzman Çavuş haklı çıkmış, doktor ise saldıran ve iftira atan olarak görülüyordu. Uzman Çavuşun elinden evrakları almak için saldıran, onu itekleyen ve bağırıp çağıran doktor olarak kamera kayıtlarına yansıyordu. Uzman Çavuş haksız yere linç edilmiş, toplumda da suçlu muamelesi görmeye başlamıştı.

          Neyse ki gerçekler ortaya çıkınca Uzman Çavuş görevine iade edilmiş ve bir haksızlık giderilmiş oldu.

          O alkışlarla protesto edenler, Uzman Çavuşa hakaret edenler, o görüntüler sonrası kimin haklı, kimin suçlu olduğunu öğrendikten sonra Uzman Çavuştan özür diledi mi acaba?

          Adaletin yerini bulması adına kimin haklı kimin haksız olduğunun ortaya çıkması adına gelinen nokta vicdan rahatlatıcıdır.

          Ama bu olayda da TTB ve unsurlarının nasıl konum aldığı, yine bir olaydan nasıl kaos ve kriz peydahlamaya çalıştıklarını hep beraber gördük.

          Olaydaki doktorun TBB üyesi olup olmadığını bilmiyorum. Ama Uzman Çavuşun kendisini darp ettiği yalanını söyleyen ve onun görevden alınmasına, sonrasında ise sosyal medyada linç edilmesine neden olan Doktor Tahir Tarımer’in daha önceden FETÖ’cü olduğu iddiasıyla gözaltına alındığı ve babasının da 15 Temmuz sonrası FETÖ’den açığa alınan 6 ay sonra dönemin Rektörü tarafından geri döndürülen Teknoloji Fak. Bilişim Sistemleri bölümünde görevli Prof. İlhan Tarımer olduğu iddiası medyada paylaşıldı. Henüz bu iddialar yalanlanmadı.

          Asker de bizim, doktor da… Hepsi de başımızın tacı. Onların özverili çalışmaları, fedakârlıkları görülmeli elbette. Hak eden kimse ona bu yaklaşımla muhatap olunmalı. Ama bu doktor olayında olduğu gibi, TTB’nin misyonunda olduğu gibi birileri bu ülkede kaos ve çatışma aramaktadır. Toplumun sinir uçlarından gerginlik yaratılmak istenmektedir.

          Emri ve talimatları Kandil’den, İmralı’dan, HDP’den, Pensilvanya’dan alan doktora bir asker, polis hasta yahut yaralı olarak emanet edilebilir mi?

Bu sorunun cevabı bile herşeyi anlamımıza yetmez mi?

          Sağlık camiasında TTB mikrobu temizlenmelidir. Bunların hastaneleri, üniversiteleri, sağlık ocaklarını terör karargâhı olarak kullanmalarının önüne geçilmelidir.

          CHP ve ittifak kuyruklarının TTB’ye sahip çıkması dikkatlerden kaçmamalıdır. PKK ve diğer terör örgütlerinin yuvasına dönmüş TTB’ye sahip çıkmak muhalefetin bir başka alçaklığı değil midir?

          Muhalefetin her alanda kriz, kaos arayışının bir figüranı olan TTB konusu gerçekten Türk milletinin en önemli meselelerinden birisidir.

TTB mikrobu toplum sağlığa zarar vermeden imha edilmelidir.