İktisadi hayatın işleyişi yaşanılan döneme, kültürel, ulusal ve dinî günlere de bağlıdır. Çoğunlukla yaz aylarına rastlayan hasat mevsiminde düşen gıda fiyatları veya kışları artan enerji tüketimi gibi doğrudan mevsimsel etkiye açık iktisadi göstergeler vardır. Bu göstergelerin yanında, birçok toplumda kültürel, ulusal ya da dinî günlerin de iktisadi hayatı etkilediği açıkça görülür. Noel (Christmas), Şükran Günü (Thanksgiving), Cadılar Bayramı (Halloween), ramazan ayı, Ramazan ve Kurban Bayramları gibi özel günler ve dinî bayramlarda hediyeleşmek, yeni kıyafetler almak ve özel yemekler hazırlamak gibi sebeplerle harcamalar yükselir, özellikle bayramlarda memleket seyahatlerinin artmasıyla yolcu ulaşımı yoğunlaşır.

Ramazan ayının etkilediği düşünülen alanlardan birisi de tüketici fiyatları, özellikle gıda fiyatlarıdır. Enflasyon tahmininin para politikasındaki önemi düşünüldüğünde, genel fiyat düzeyi üzerindeki sistematik mevsimsel etkilerin yanında, belirli aralıklarla olabilecek sıra dışı etkilerin de göz önünde bulundurulması gerekebilir.

Ülkemizde ramazan ayında ve ona yakın günlerde gıda fiyatlarında artışlar olduğu yaygın bir kanaattir. Ramazanda gıdaya ve özellikle Ramazan Bayramı öncesinde giyim ve hediyelik eşyalara olan talebin arttığı, artan talebin belirli mallarda fiyat artışına sebep olduğu varsayılır. Her ne kadar kapsamlı bir tüketim verisi mevcut değilse de, ramazanda bazı ürünlere olan talebin arttığına işaret edilir. İnsanlarımız ramazan ayında diğer aylara göre et ve benzeri bazı gıdalara daha fazla harcama yapma eğilimindedirler. Bu harcama eğilimindeki artışın tersine, üretici ve satıcılar, geçmiş yıllardaki tecrübelerine dayanarak, talebin oluşmasından önce belirli ürünlerin fiyatlarını artırabilirler. Dolayısıyla bizler için gıda harcamalarımızın ramazan ayında en az yüzde 30 arttığını söyleyebiliriz.

Temel ihtiyaç ürünlerinde yaşanan fiyat artışlarına baktığımızda ramazan ayı öncesi fiyatlar el yakıyor.  Maliyet artışları nedeniyle bazı sebze ve meyveye yeni zamlar geldi, bazı ürünler için yeni zamlar yolda.  Ramazan ayına sayılı günler kala pazarda temel ihtiyaç ürünlerinde fiyatlar katlanarak artmaya devam ediyor. Yemeklerin temel maddesi olan soğan, patates de âdeta cüzdan yakıyor. Temel gıda ürünlerinde yaşanan aşırı pahalılık bir taraftan tüketicileri mağdur ederken diğer taraftan pahalılık nedeniyle ürünleri elinde kalan pazarcı esnafını mağdur edecek gibi görünüyor.

Ümit ediyorum ki ramazan ayında tüketiciler pazarlara çekinmeden gitmek, alışveriş yapmak isterler.

EV DANASINDAN ÖKÜZ OLMAZ!

İnsanoğlunun serüveninde ön yargılar, bazen de bir şeyin nasıl üretileceği konusunda modeller (paradigmalar) olarak isimlendirilen “zihinsel kalıplar” her zaman etkili olmuştur. Bunların bazılarının pozitif, bazılarının negatif etkileri olmakla beraber, değerler dizisi denildiğinde genel olarak gelişmeyi negatif etkileyen zihin kalıpları anlaşılmıştır.

Sevgili okurlarım, bugün belki de birçoğumuzun muzdarip olduğu bir konuyu ele almak istiyorum. Ülkemizde hemen hemen bütün sektörlerde özellikle tarım sektöründe bürokrat ve yönetici konumundaki karar verici insanlar elinin altında olanın kıymetini pek bilmez, onların yaptıkları gözlerine görünmez, görünse de görmezden gelinir durumdadır. Açıkçası ellerinin altında olduklarından dolayı pek umursamak istemezler. Belki de işlerine gelmez bilemiyorum.

Bunun içinde herkes tarafından bilinen ve söylenen bu durumu özetleyen bir söz vardır. “El altında olan, el üstünde olamaz!”

Görev yaptığınız yerde, çalıştığınız memleketinizde, arkadaş ortamınızda, bağlı bulunduğunuz kurumunuzda, partinizde ve sosyal çevrenizde eğer insanlar sizi elinin altında görüyor ise hiçbir zaman elinin üstünde tutmaz!

Ne kadar fedakârlık yaparsanız yapın, ne kadar çalışkan olursanız olun, gün gelir adı ya “görevin mecburen yapacaksın” olur ya da “yapmasaydın” olur, kıymetiniz hiçbir zaman bilinmez!

Ne yazık ki karakter yoksunu insanlara itibar edilir, yetenekli insanlar görmezden gelinir. Bu kural yıllardır böyledir, hiç değişmez!

Atasözü olarak bilinen kaba bir tabiri affınıza sığınarak siz okurlarımla paylaşmak istiyorum sevgili dostlar “ev danasından ÖKÜZ olmaz!” Olmuyor da…

Ülke tarımının röntgenini çeken, çözüm odaklı, ikili ilişkileri çok iyi, ülkenin en kabiliyetli, en yetenekli, en aktif, en üretken insanı dahi olsanız sizi ellerinin altında gördükleri için bu yönlerinizi hep görmezden gelirler. Onların yanında hiçbir değeriniz, kıymetinizde yoktur!

Gel gör ki sizleri yedi kat eller fark eder, hemen yanı başınızdaki insanlar sizi görmezden gelir. Artık görmezden gelmeyi geçtik, bir adım ileriye gitmenizi istemezler. Her işinize engeller koyup, başarıya ulaşmamanız için ellerinden geleni yaparlar.

Nasıl bir çiftçi ailesinin elinde doğan bir dana, yıllar geçip hâlâ buzağı muamelesi görüyorsa, bakanlıklarda işin başından beri beraber olunan insanlar, ne kadar çok kendilerini geliştirmiş okumuş, gezmiş görmüş ne kadar tecrübe kazanmış olurlarsa olsunlar çalıştıkları kurumlarında gereken pozisyona gelemezler. “Dünkü çocuk bana akıl mı öğretecek?” düşünce tarzı aslında bakanlıkların hem başarılarını engelliyor hem de bakan olan kişilerin bakanlık ömürlerini kısaltıyor.

Oysaki bakanlık tarafından kendi yetiştirdiği yöneticilere gereken değer ve imkân sunulmuş olsa bu “profesyonel” transferler sinerjik bir etki yapabilir ve yapmaktadır. Ama durum böyle olmadığından, bakanlık bünyesi için “organ nakli” anlamına gelen bu kişiler kurum kültürüne uyum sağlayamadıklarından yeni anlaşmazlık ve çatışmalara sebep olmakta, bakanlık bünyesinde mevcut olan problemleri daha da büyümüş halde bırakmaktadırlar.

Son söz: Demem o ki, çoğu bakanlık ve genel müdürlük kendi değerlerinin farkına varmakta çok güçlük çekiyor. Maalesef öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki, “zekâ, yetenek ve liyakat dışında her şey kabul görüyor.”

Herkesin hak ettiği yerlerde olması dileği ve duasıyla!

Bu günlerde mübarek ramazan ayını karşılamanın sevinç, heyecan ve gönül huzurunu yaşıyoruz. Orucu yalnızca yemeyerek, yalnızca içmeyerek tutmayacağız; tüm bedenimizle aynı anda oruca iştirak edeceğiz, ibadetimizi yerine getireceğiz. Elimiz, dilimiz, gönlümüz ve gözümüzle de oruç tutacağız; sözümüz, niyetimiz, aklımız ve hayallerimizle de oruçlu olacağız.

Bu kutlu ayda depremzede kardeşlerimizi de unutmayalım! Onlarla iftar sofralarında sadece ekmeğimizi, sadece suyumuzu değil, sevgimizi, içtenliğimizi ve kardeşliğimizi de paylaşmalıyız. 

Siz okurlarımın ve aziz milletimin mübarek ramazan ayını manevi nimet ve güzelliklere vesile olması dileklerimle kutluyorum.

Sağlıcakla kalın.