Kahpe Bizans’ın lejyon kaçağı Kıladyatör Tunçyus Aurelyus Komedus’tan bahsettiğimi hemen anlamışsınızdır.

Zaten saklayacak da değiliz.

Efsaneye göre 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra geri çekile çekile Smyrna adlı bir prensesin şatosuna sığınan Kıladyatör Tunçyus Aurelyus Komedus daha sonra da Pagos Kalesi’nde münzevi bir keşiş hayatı yaşamaya başlamış… Başlamış da akın akın gelen Türkmen yiğitleri her dem kale kapısına dayanır olmuş…

Smyrna adlı prensesi ‘verirsin vermezsin’ diye çıkan kavgalarda kazanan da hep bizim karayağız Türkmen Şahbazları olurmuş.

Günlerden bir gün bizim Oğuz’un kara yiğit balalarından biri efelenip sürmüş atını Pagos Kalesine; “Uuleyyn! Ya ben bu kızı alurun ya da o kız benu” deyu dikilmiş kale kapusuna… Yörük inadı bu ya sermiş sitili Pagos Dağı’na.

O vakit bizim firari lejyon Kıladyatör Tunçyus Aurelyus Komedus efendi ne yapsa iyi? Kaçmış ki bir görseniz tabanları mabadını dövmekte…

Ardından da kimse ‘dur’ dememiş tabii ki, koy vermişler gitmiş… Eh ne yapsınlar, aradıkları yiğidi bulmuşlar sonunda, niye dur desinler ki Tunçyus Aurelyus Komedus’a?

O günden sonra da Pagos Kalesinin ismi Kadifekale olarak anılmış…

Neden mi?

O Türkmen Yiğidi kaleyi aldıktan sonra al bayrağa benzer bir kadife içinde saklamış da o yüzden…

***

Efsaneler bir tarafa…

Kendi değerlerinden bu kadar uzak, uzak ne kelime, kendi değerlerine bu kadar düşman biri görülmemiştir.

Kaleme aldığı özgeçmişinde çok iyi tiyatro eğitimi aldığını söyleyen bu efendinin, taktığı maskelerle buralara kadar gelmesi zaten başka bir konu!

Lakin terör destekçisi HDP-DEP kürsülerinden vatan evlatlarının asil mücadelelerine karşı teröristlere destek çıkan sözler söylemesini kendi fırka mensuplarının nasıl hazmettiğini hala daha anlayabilmiş değilim.

Anlayan varsa da beri gelsin!

Bu nasıl bir tılsım, bu nasıl bir körlüktür böyle? Allah’ım sen muhafaza eyle!

***

Hele hele 2019 seçimlerinin başında yazdığı bir makale var ki düşman başına. Makale değil emperyalizmle yapılacak olan bir sözleşme içeriği taşıyan bu yazın, tarihimize bir ibret vesikası olarak geçmiştir.

Ya İzmir’e ait para ve bayrak icat etmesine ne dersiniz? “Oldu olacak bir de ordu kurun da Ankara Hükümeti’ne karşı savaş açın” demiştik de epey bozulmuştu.

Sonunda el çektirdiler de kurtuldu bütün şehir.

***

En komiği de kendi hizipleri içinde adının hiç anılmamasıydı. Altılı Kumar Masası etrafında Cumhurbaşkanlığı adaylığı için O’ndan hiç bahsedilmiyor, sonrasında da ulufe olarak dağıtılan ‘Başkan Yardımcılıkları’ konusunda da ismi hiç geçmiyordu. Saymıyorlardı ki…

Bella ciao (çav bela) danslarıyla kendini bir oraya bir buraya savuran ve sosyalizmin aksine tam manasıyla Sermaye Muhibi olan bu efendi daha hala başına gelecekleri anlamamıştı…

***

Daha neler neler… İzmir Büyükşehir Belediyesi binasında mutat HDP toplantıları, HDP ve FETÖ iltisaklılarını belediye kadrolarına doldurması bin yıllık Türk şehri İzmir için acı icraatlardı.

Söylemeden geçemeyeceğim bir başka husus da İzmir İktisat Kongresi diye tertip ettiği paralel toplantıda tescilli terör destekçilerinin Atatürk ve Cumhuriyetimize hakaret etmesine göz yummasıydı!

Sonrasında da partisi tarafından ismi aday olarak bir türlü açıklanmadı.

Niye?

Kifayetsizliği ve başarısızlığı herkes tarafından biliniyordu da o yüzden.

Partisince “yok anket yaptıyoruz, yok değerlendiriyoruz” diyerek geçiştirilen ve geciktirilen adaylık mevzusunun ipi en sonunda koptu. İp kopunca da boncuk taneleri gibi her biri başka yerlere savruldu.

Onlar “eski kral öldü, yaşasın yeni kral” naraları atadursun, açtığı yaraların iyileşmesi uzun yıllar süreceğe benziyor.

Bugün aldığımız haberlere göre de DEM’lenmeye başlamış diyorlar…

Eh, bundan sonrasını da O’nu Atatürkçü, Ulusalcı ve Cumhuriyetçi sanıp oy verenler düşünsün, ne diyelim…