Biz Türk milliyetçileri uzun yıllar Türkiye dışındaki Türklerden, Türk devletlerinden ve bu devletlerin oluşturacağı bir “birliktelikten” bahsettik. Bunun gerçekleşme hayallerini kurduk.

Buna da “Türk Birliği-Turan” dedik.

Birçok kesim ise bizim bu hayalimizi ya hafife aldı, ya suçladı ya da görmezden geldi.

Hâlbuki böyle bir düşünceye sahip olmak gerçekçilik, akılcılık ve doğallıktı!…

Gerçekçiydi, çünkü Avrupa Ekonomik Topluluğu, tekâmül eden ismiyle de Avrupa Birliği’ne şahitlik ediyorduk.

Akılcıydı, çünkü dünya ülkeleri kendilerini iktisadi ve siyasi güvenceye almak için paktlar ve birlikler kuruyor, çeşitli akitlerle bu gruplarını sağlam temellere oturtuyordu.

Doğaldı, çünkü sömürgeciliği ve vahşeti kesinleşen bir Avrupa yine aynı emelleriyle böyle bir birlik kuruyorsa, mazlum ve hedef olan milletler de pek tabii meşru müdafaada bir araya gelebilirdi…

Ulu ceddimiz Mustafa Kemal Atatürk dahi;

“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek” diyerek birçok defa konunun önemini vurgulamıştı.

Biz bu fikirleri savunurken ve Atatürk’ün izinden giderken de yine gerici, yine çağ dışı ve yine yobazdık…

İşin ilginç bir tarafı da “Turancılık” fikrini ilk defa ortaya atanlar da Macarlar-Finliler, Estonlar ve Rusya içindeki Fin-Ugorlardı… Yani fikir menşei itibarıyla tamamen Batılıydı… (ama biz gericiydik!)

Doksanlı yılların hemen başında Türk milliyetçileri yedi bağımsız Türk cumhuriyetini, bir o kadar özerk, bir o kadar da Türk kültür dairesine bağlı devleti gördü…

Sadece biz değil tabii ki, bütün dünya da gördü!

Bakınız ki, yeryüzünde bu kadar çok devleti, bu kadar büyük bir coğrafya hâkimiyeti, bu kadar geniş kültür dairesi ve bu kadar fazla zenginliği olan bir başka millet yoktur.

Bu durum bir ekonomik birliğe ve iktisadi bir güç merkezine çevrilmelidir… Beklemek boşunadır!

Tartışmasız bir şekilde Türk olan bu coğrafyanın en güzel ve kıymetli özelliğinden biri de “diğer halklarla barış içinde” yaşamasını bilen bir çatı oluşturmuş olmalarıdır!

Avrupa ortalarından Japon Denizi’ne kadar uzanan Türk toprakları çocuklarımızın iş, aş, doğal kaynak, toprak, zenginlik, teknoloji, güven ve sağlık merkezleridir!

Öyleyse kıymetini bilmek, hakkıyla değerlendirmek ve bu coğrafyaların tüm çocuklarına varisi oldukları bu engin hazinenin anahtarını vermek gerekir.

Şimdilerde büyük oranda artan işsizlik, geleceğe karşı güvensizlik ve umutsuzluğun tek çaresi çocuklarımızı Turan coğrafyasıyla buluşturmak ve bu toprakların hazinesini onlara tanıtmak olacaktır.

Düşünsenize, Tiran’dan yola çıkıyorsunuz ve Tokyo’ya kadar enlemesine veya uzunlamasına bir coğrafyada konuştuğunuz Türkçe size yetiyor.

Müziğiniz, dudağınızdaki ıslık size yetiyor…

Düğün yapıyorsunuz âdetleriniz, yas tutuyorsunuz ağıtlarınız aynı…

Kültür daireniz içindeki her şey sizi buluşturuyor…

Bu büyük bir nimet!

AB oluyor da Turan niye olmasın?…

Hem atılan bir sürü de adım var…

Türk Devletleri Teşkilatımız, çok kısa sürede büyük adımlar attı. Takip edip içini doldurmamız gereken öyle büyük bir alan var ki…

Bundan sonra planlarımızı ve organizasyonlarımızı Türk dünyasına göre yapalım; çocuklarımıza Türk dünyasını tanıtalım, onlara Türk devletleri lehçelerinden öğretelim. Kendi gök kubbemizde kendi sedamızı duyuralım.

Evet, kalkın ve hazırlanın Türk Yüzyılı Turan; yani çocuklarımızın geleceği sizi bekliyor.

Siz ilgilenmezseniz SÖMÜRGEN BATI zaten ilgilenir, sizin çocuklarınızın hakkını başkaları yer…

Yapmadığı şey değil!

Rahmetli Atatürk’ün sözleriyle Türk Yüzyılı’nı selamlayalım: Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.”

Dünyanın da başka şansı yok!