Güven, insan ilişkilerinin en temelidir. Sadece bir duygudan ibaret değildir. “Dürüstlük, açıklık, tutarlılık, yakınlık, bağlılık, tahmin edilebilirlik” gibi pek çok kavramdan oluşan çok geniş kapsamlı bir olgudur

Türk çiftçisine göre “güven”, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusudur.

Türk çiftçisine göre “güven”, herhangi bir kaygı ve tereddüt duymadan inanmaktır,

Türk çiftçisine göre “güven”, tereddütsüz üretim desenini teslim edebilmektir.

Tarımınızda kaos varsa; çiftçileriniz mutsuzsa, sebebi uzaklarda aramanıza gerek yok! Güvenin olmadığı yerde kaos ve mutsuzluk vardır!

Genellikle çiftçilerimizin üretim sistemi borçla ve krediyle yapılan bir üretim sürecidir. Çiftçiler genel olarak borçlanarak üretim yapmaya çalışıyor!

Hasadını yapan çiftçi, ürününü sattıktan sonra sırasıyla; Petrol Ofisine, tohum, gübre ve ilaç bayilerine, sulama kooperatiflerine borçlarını öder. Sonra para kalırsa, çiftçiye düğün-bayram.

Kalan para yetmezse, borçlarını kapatmak için evde yetiştirdiği büyükbaş veya küçükbaş hayvanlardan satış yaparak borçlar kapatılmaya çalışılır.

Borçlarını dağıttıktan sonra, evinde yetiştirdiği hayvan yoksa kredi kullanarak veya yeniden borç yaparak üretimine devam etmeye çalışır.

Böyle bir süreçten geçen çiftçi; tarım politikasını yönlendiren, karar verici olan devlet kuruluşları ve ulusal alanda faaliyet gösteren organlara güvenmek istiyor!

  “Nietzsche’nin ‘Bana yalan söylediğine üzülmedim, bundan sonra sana inanamayacağıma üzüldüm’ sözünde vurguladığı gibi yalan, güvenin birinci düşmanıdır. Zararsız beyaz yalanlara tüm ilişkilerde zaman zaman başvurulsa da bunların sık olması ve beyaz yalan olmaktan çıkması güveni temelinden sarsar.

 Türk çiftçisi, “güvenilir çiftçi-güvenilir ihracatçı” olmak istiyor!

Gübreleme öncesinde toprak analizi yaptırmayan üreticiler, bilinçsiz gübre kullanımından dolayı üründe verimde ve kalitede olumsuz etkileniyor. Gübre genellikle bayilerin önerisi doğrultusunda alınıp kullanılıyor. Oysa ki bu bayilerin birçoğu gübreler konusunda eğitimsiz ve daha çok gübre satma hevesindeler. Sonuç; bilinçsiz gübre kullanımı, üründe verim ve kaliteyi olumsuz etkileme, toprak kalitesinde düşme. Bir de çiftçiden alınan tomar tomar para!

 Çiftçilerimizin %85-90’ı ilaç bayilerinin önerisi doğrultusunda ilaçlarını alıyor ve kullanıyor. Bu bayilerin birçoğu tarımsal ilaçlar konusunda eğitimsiz. Çiftçilere söylenilen beyaz yalanlarla temel yaklaşımları; gördün mü zararlıyı, bas ilacı öldürsün. Bayiler ve temsilcileri daha çok ilaç satma gayesinde. Bu durumun sonuçları: Tüketicileri kanser etmeye yetecek kadar ilaç kalıntısı taşıyan ürünler, çocuklarımızın tarımsal ilaç kalıntıları riski altında olması ve hasat sonunda çiftçiden gasbedilen paralar.

 Sulama konusunda hangi kuyudan kaç tabanca su çıkar söylevleriyle çiftçilere yön vermeye çalışan bayiler. Damla ve yağmurlama sulama tekniklerini yeterince bilemeyen çiftçilerimize damla ve yağmurlama sulama ile nasıl vahşi sulama yapılırı gösteren bayiler ve temsilcileri. Artık yeter!

 Türk çiftçisi, Tarım Bakanlığına, tarımsal kooperatiflere, mesleki örgütlerine(ziraat odaları, ziraat mühendisler odası), sivil toplum örgütlerine, tarımsal eğitim kurumlarına (araştırma enstitüleri, üniversiteler) güvenmek istiyor.

 Çiftçilere modern ve bilinçli üretim yapmalarını sağlamak amacıyla uygulamalı çiftçi eğitimleri yapılmalıydı. Planlama, toprak işleme, gübre ve ilaç kullanma, bitki koruma, tarım makinelerinin etkin kullanımı gibi modern ve bilinçli tarım tekniklerinin öğretildiği eğitimler verilebilseydi, ürün kaybı ve maliyetlerde azalma, verimlilikte artış, refah düzeyi ve kârlılıkta artış sağlanabilirdi.

Türkiye'deki mazot tüketimi hiçbir Avrupa ülkesinde yoktur. Çiftçiler eğitilebilirse mazot, gübre, ilaç ve su tasarrufu sağlanabilir.