Ülkemizde tarım gündeme genellikle ya enflasyon verileri açıklandığında veya kuraklık, aşırı yağış, don, dolu gibi doğal afetler olduğunda ya da seçim zamanlarındaki vaat yarışlarında gelmektedir.

İnsanlığı gerçekten tehdit etmeye başlayan küresel iklim krizi bağlamında, tarım henüz yeterince gündemde değildi ki, Kovid-19 geldi ve binlerce akademik çalışmanın yapamadığı etkiyi yaptı. Bir anda gözlerin, belki de şimdiye kadar hiç olmadığı sayıda ve derinlikli olarak tüm insanlığı tarım sektörüne yöneltti.

Dolayısıyla deneyimin etkin şekilde tarımsal üretimde kullanılması, yeni üretim tekniklerini bilen ve kullanılabilen insan kaynaklarının yetiştirilmesi çok önem kazandı. Ülkemizin ihtiyaçlarını karşılayabilmenin ötesinde, dünya tarım piyasasında rekabet edebilir bir tarım sektörünü oluşturabilmek adına, tarımdaki insan kaynaklarımızın durumunu, gelecekle ilgili düşüncelerini ve temennilerini, karar alma süreçlerini ve gelişimini anlamak gerekli oldu.

Bu düşünceyle çiftçilerin beklentilerine ilişkin deneyimlerimi, naçizane gözlemlerimi maddeler hâlinde şöyle sıralayabilirim.

1- Kadastro çalışmalarında, miras mevzuatından kaynaklanan sorunlar devam etmekte ve bu sorunların sonuçları, “çok parçalı tarım arazisi” olarak dönmektedir. Bu durumda çiftçiler maliyetleri düşüremiyor, hedeflenen verimliliği yakalayamıyor, sermaye birikimi yapamıyor, işletme modeli oluşturamıyor. Çiftçiler küçücük tarlaların ve bahçelerin üreticisi, küçük tüccarların da müşterisi konumundadır. Miras devir işlemlerindeki masraflar bir kereliğine mahsus alınmayıp, ailedeki bireylerden hangisi çiftçilik yapmak istiyorsa ona masrafsız devrinin yapılmasını gerekli görüyorum.

2- Sahada şu anda hiçbir kuralın tanınmadığı bir tarımsal üretim yapılıyor. Çiftçi kimseden izin almıyor, kimseye de sormuyor. Sahada muhatap da bulamıyor. Sizin anlayacağınız inanılmaz bir plansızlık hâkim. Nasıl ki kentler şehir planlamasına alınıyor; bu planlama gibi, tarımın da planlanması gereklidir. İsteyenin istediği yerde, dilediği gibi ürün deseni uygulaması yerine, üreticilerin üretim planlamasına uygun, doğru ürün desenine yönlendirilmesinin sağlanması, bölgeler için en uygun üretim modelini ve ürün deseni belirleyip o ürün desenine göre desteklerin verilmesinin sağlanmasıdır. Özetle, üretimin doğru yerde, doğru zamanda ve doğru miktarda gerçekleşmesini sağlayacak üretim planlamasının yapılması gereklidir. Bu konuda T.C. Tarım Bakanlığımızca hazırlanmış havza projesinin uygulanması zorunluluk arz etmektedir.

3- Tarımsal desteklemeler, tarım sektörümüz için önemlidir. Ancak destekler yılın başında açıklanarak üretim-ekim planlamasıyla ülkenin ihtiyacı olan ürünlerin ekimi teşvik edilmeli ve bir sonraki ürün tohum tarlaya düşmeden, çiftçinin üretim maliyetleri için nakit ihtiyacının (işletme sermayesinin bir bölümü) en çok olduğu zamanda ödenmelidir. Desteklerin, tarımın içinden gelen çiftçiler ve temsilcileriyle görüşülerek; sahada gerekli çalışmalar yapılarak, etki analizleri sonuçlarına göre gereksiz ve etkisiz olanların kaldırılacağı düzenlemeler yapılmalıdır.

4- Ülkemizde tarımsal üretimde özellikle tarımsal girdilerde, bilgisiz kişiler tarafından çiftçiye daha çok ilaç, daha çok gübre kullandırma faaliyeti, bayiler tarafından şiddetle sürdürülmektedir. Çiftçi bu kısır sarmaldan mutlak surette kurtarılmalı, ihtiyacı kadar ilaç, ihtiyacı kadar gübre kullanabileceği bir yapılanmaya gidilmelidir. Ziraat mühendislerini ilçe tarım müdürlüklerinde evrak işinden alacak ve sahada çiftçiyle beraber tarımsal girdilerin miktarı ve dozu gibi konularda beraber karar verip, uygulama yapmaları mutlak sağlanmalıdır!... Mühendis maaşı verip, memur işi yaptırılmamalıdır. Ziraat mühendislerini asli görevlerine döndürecek bir sistemin uygulanabileceği üretim modelleri geliştirilmelidir.

5- Çiftçide toprak, çevre duyarlılığı ve sağlık bilinci oluşturulmalıdır. Çiftçinin kullanacağı tohumluk, tarımsal ilaç ve gübrenin toprakta, çevrede ve insan sağlığı üzerinde oluşturacağı etkileri konusunda, il ve ilçe tarım müdürlüklerinin çiftçi atık eğitimi ve yayım faaliyetlerinin yapılması gereklidir.

6- Çiftçilerin verilen destekler konusunda yaşadıkları başka bir sorun da, desteklerin verilme zamanının onların üretim zamanına uygun olmamasıdır. Destekler üretimden sonra verildiğinden, ekim ve ilaçlama masraflarını çiftçiler borçlanarak karşılamaktadırlar. Banka faizleriyle birlikte ellerinden daha çok para çıktığından gelirleri de düşmektedir. Ticaretteki esnaf kefaret kooperatifleri gibi çok düşük faizli kredi imkânları sağlanmalıdır. Tarımsal desteklerin üretime uygun zamanlarda verileceği düzenlemeler yapılmalıdır.

7- T.C. Tarım ve Orman Bakanlığımızın 2021 yılında sulama yatırımlarına öncelik vereceğini açıklaması, çiftçilerimiz açısından memnun edici bir gelişmedir. Ancak geçmişte yapılan sulama desteklemelerinin çiftçiye etki analizi beklenilen değerde olmamıştır. Parayı sulama malzemesi satan bayiler kazanmıştır. Aynı şekilde devam ederse işletme kenarlarında boru çöplükleri görmek kaçınılmaz olacaktır. Basınçlı sulama sisteminin tertibini ve işletmesini çiftçi tam olarak bilemediği için damla sulama adı altında salma-damla sulama yapılmaktadır. Su ciddi anlamda israf edilmekte, ileride tuzluluk ve drenaj problemlerinin oluşmasına olanak sağlayacaktır. Bu durumların önüne geçilmesi için, çiftçilere sulama sistemleri hakkında uygulamalı olarak eğitimlerin verilmesi gereklidir. Nitekim GAP’ta 50.000 ha alanda tuzluluk sorunun ortaya çıkması, bu durumun önemini göstermektedir.

8- Çiftçinin destelenmesinde, “alan bazlı üretim modeli” gibi uygulanması zor bir model yerine; o bölgenin iklimi, topoğrafyası, su kaynakların varlığı ve çeşitliği gibi unsurları dikkate alınarak ve çiftçilerin yetiştirebileceği ürünler dikkate alınarak üretimi yapılan “ürün bazlı destekleme” yapılmalı ve üretim yapana destek verilmelidir. Özellikle kiralık parsellerde çiftçi ekip biçiyor, ÇKS desteğini ise köyde veya şehirde yaşayan, üretimle alakası olamayan tarla sahipleri alıyor. Verilen destekler etki analizini etkilemekte ve gerçekten mazot tüketen, gübre kullanan insanlara etkisi olmamaktadır. Böyle bir durumda Bakanlık 50 milyar TL destekleme yapacağını açıklasa da, çiftçiye herhangi bir etkisi olmayacaktır. Gerçekten üretim yapan kişilere ulaşmış olsa, 22 milyar TL yeterlidir. Tarla sahiplerinin mi yoksa tarlayı kullanan, ekip-biçen kişilerin mi desteklemeden faydalanacağının açıkça belirtilmesi gerekir !... Devam edecek.