Adnan Menderes ve arkadaşlarını idama gönderenleri ve onlarla iş birliği yapanları Türk milleti hiçbir zaman unutmadı ve affetmedi. Yassıada mahkemelerinin hâkim ve savcıları sonraki yıllarda toplum içine çıkamaz hale geldiler ve büyük bir kızgınlıkla hatırlandılar. Onların arkasında duran CHP zihniyeti bir daha iktidar yüzü göremedi.

Tarihimizin kara lekesi olan Yassıada yargılamalarının acı sonuçlarını ortadan kaldırmak mümkün değil, ama bir daha benzer şeylerin yaşanmaması için tedbir almak, üzücü hatıraları bir nebze de olsa tamir ve telafi etmek hem mümkündür hem de gereklidir. 1960 ihtilali sonrasındaki haksız ve hukuksuz yargılamaların ve idamların yapıldığı mekânın Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak yeniden düzenlenmesi, bir müzeye dönüştürülmesi bu bakımdan çok önemli ve çok anlamlıdır.

DARBECİLERİN SONU

Türkiye’nin siyasi tarihi aynı zamanda bir darbeler tarihidir. Ancak hiçbir zaman Türk milleti darbeye ve darbecilere itibar etmediği gibi, zamanı geldiğinde hesap sormasını da bilmiştir. Darbeler, darbecilerin hazin sonunu değiştirmedi. Darbe yaparak kurmak istedikleri düzen hiçbir zaman kalıcı olmadı ve daha ilk seçimde yerle bir edildi. Bu durum istisnasız bütün darbeler için geçerlidir. Darbecilerin tamamı yalnız ve itibarsız şekilde hayatını tamamladı. Adnan Menderes ve arkadaşlarını idama gönderenleri ve onlarla iş birliği yapanları Türk milleti hiçbir zaman unutmadı ve affetmedi. Yassıada mahkemelerinin hâkim ve savcıları sonraki yıllarda toplum içine çıkamaz hale geldiler ve büyük bir kızgınlıkla hatırlandılar. Onların arkasında duran CHP zihniyeti bir daha iktidar yüzü göremedi.

YALNIZ VE İTİBARSIZ

1980 darbesini hayata geçirenlerin akıbeti kelimenin tam anlamı ile berbat oldu. Demokrasiye geçilmesi ile birlikte yalnızlık, eleştiri ve hatta hakaretlerden kurtulamadılar. Kenan Evren hayatının son döneminde yargılandı ve itibarı elinden alındı. Konsey üyelerinin tamamı yalnız ve itibarsız şekilde hayatlarını tamamladı. 28 Şubat’ı yapanlar da aynı muameleyi gördü. Çevik Bir mahkemelerde hesap verirken, birkaç gün önce ölen İsmail Hakkı Karadayı’ya hiç kimse sahip çıkmadı ve sessiz sedasız şekilde defnedildi. 15 Temmuz darbe girişimini yapanların tamamı bugün mahkemelere hesap veriyor. Yurt dışına kaçanlar ise ya gizleniyor ya da yakalanma ve iade edilme korkusu ile hayatını geçiriyor. Yaşanmış bu gerçekler darbecilerin bir daha iflah olmadığını belgeliyor. Bütün bunlar darbe heveslileri için de bir derstir.

MİLLET MUHALİFLERİ BELİNİ DOĞRULTAMAYACAK

Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın açılış töreninde çok veciz konuşmalar yapıldı. Bu konuşmalar demokrasiye bağlılığın ve milli iradenin önemini ve anlamını ortaya koyarken, aynı zamanda bir kararlılığı da gösterdi. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, “Hiçbir demokrasi düşmanı, hiçbir millet muhalifi tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi belini doğrultamayacak, başını kaldıramayacak, kaldırsa bile cezasını çekecektir” diyerek, darbe hesabı yapanlara net bir uyarıda bulundu. “Darbecilerin bugüne kadar dikkate almadıkları bir gerçek varsa o da şudur: Ezemeyecekleri, yenemeyecekleri milletimizin bileği değil, soylu ve cesur yüreğidir” diyerek, tarihi bir uyarı yaptı. Milli iradenin her şeyin üzerinde olduğunu, “Sebebi ne olursa olsun, şartlar nasıl tezahür ederse etsin, milletin verdiği yetkiyi tekrardan alacak yine milletin ta kendisidir” sözleriyle bir defa daha tescil etti.

SANDIK, DEMOKRASİNİN NAMUSU

Demokrasiyi hayata geçirmek ve yaşatmak ancak, milli iradenin kararına saygı duymakla mümkündür. Sayın Bahçeli, bu konuya önemle dikkat çekti ve şunları söyledi: Beğensek de beğenmesek de, sevsek de sevmesek de, sandıktan çıkan sonuç; zorla, baskıyla, silah yoluyla, gayrimeşru araçlarla tahrip ve tasfiye edilirse acıklı olaylar zincirleme halinde yeşerip yaygınlaşacaktır. Eşit, gizli, genel oy ilkesi demokrasinin can damarıdır. Bundan taviz, imhaya ve iflasa açık onaydır. Sandık, demokrasinin namusu olmakla birlikte, milletin egemenlik temini, kutlu iradesinin tevzi vasıtasıdır. Eğer bireysel hak ve özgürlüklerin evrensel bir insan hakkı, demokrasinin ana direği olduğu benimseniyorsa, o halde sandıktan çıkacak sonuca riayet ve hürmet de herkes için ikamesi ve ihmali olmayan bir görev halini alacaktır.

HIYANET VİRÜSÜ

Milletten iktidar alamayacaklarını bilenlerin, bütün ümitlerini darbeye bağladıklarını ibretle izliyoruz. Özellikle CHP ve yancıları açık şekilde darbe çığırtkanlığı yapıyorlar. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, hâlâ darbeye umut bağlayanların mevcudiyeti, tedavisi olmayan hıyanet virüsüne delalettir. Her darbenin, her muhtıranın, her demokrasi dışı arayışın iç ve dış lobileri, karanlık kulis bekçileri vardır ve bilinmektedir. Türk milleti, karamsarlığı itekleye itekleye, milli uyanışı dürte dürte iradesine sahip çıkmış; bin şükür kahramanlığın zirvesine çoktan tırmanmıştır.

MİLLİYETÇİLİK VE DEMOKRASİ KARDEŞTİR

Milliyetçilik, aynı zamanda demokrasiye bağlılığın da adıdır. Sayın Bahçeli, bu gerçeği “Demokrasi, milliyetçiliğin ikiz kardeşidir. Biri olmadan diğerinin varlığı hayaldir. Sandık, milli iradenin beşiği, demokrasinin muharrik ve müstesna gücüdür” diyerek özetlemiştir. Demokrasi geleceğimizin de teminatıdır ve yine Sayın Bahçeli’nin altını çizdiği gibi, güvenlik- özgürlük dengesi sağlam kurulduktan, demokrasi kamburlarını attıktan, bir ve beraber olduktan sonra, 21. yüzyıl Allah’ın izniyle Türk asrı olacaktır. Geleceğin gücü Türkiye’dir, mazlumların haykıran sesi, kesilmeyen nefesi, teslim olmayan, olmayacak kuvveti büyük Türk milletidir.