Türk milliyetçiliğini günübirlik siyasi değerlendirmeler ışığında yorumlamak ya da geleceği okuma perspektifinden uzaklaştırarak tanımlamak mümkün değildir. Dün, bugün ve yarın arasındaki derin bağı bugüne dair küçük hesaplarla koparmaya çalışmak dürbünün tersiyle bakmaktır. Bununla beraber ne Türk milliyetçiliği ne de bu misyonun sahiplerinin değerini ölçecek bir terazi de yoktur. Türk milliyetçiliği, Türk milletinin tarihiyle aynı yaşta ve aynı ağırlıktadır.

Türk milliyetçileri ve Ülkücülerin siyasi kıblesi olan Milliyetçi Hareket Partisi 14 Mayıs seçimlerinde tüm beklentilerin aksine yüzde 10’dan fazla aldığı oy ile hem yönetim sistemi üzerinden oynanmak istenen oyunları bozmuş hem de Cumhur İttifakı’nın gücüne güç katmıştır. Bu bakımdan MHP’nin aldığı yüzde 10 sadece rakamdan ibaret değildir. Bu duruş, Türkiye ve Türk milletinin geleceğinin tayini açısından tarihi bir nitelik taşır.

14 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı Parlamentoda 323 milletvekiliyle çoğunluğu kazanmış ve istikrarın devamı için ilk adımı atmıştır. İkinci adım olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yüzde 49,52 oy oranı ile Sayın Erdoğan’ın açık ara önde tamamlamasını sağlayarak 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur seçim sonuçlarının da müjdesini vermiştir. Bu müjdenin vücut bulması ve istikrar hamlesinin tamamlanması için son bir adım kalmıştır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turuna kadar “bölücülük” yaparak çıplak ayakla ateşte yürüyen Kemal Kılıçdaroğlu ve tayfası seçimlerin ikinci turu için “milliyetçilik” pozları takınmaya karar vermiştir. Vatanseverlik, Türk, milli, milliyetçilik, Ülkücülük, bozkurt gibi kavramları kullanmaya başlamış, bayat numaralarla Türk milliyetçileri ve Ülkücüleri avlayacağını zannederek bozkurtları yanındaki kekliklerle karıştırmıştır. Birkaç şirin söz, birkaç boyalı cümleyle Türk milliyetçilerini kafeslemeyi umut etmiştir. Kendisini Türk milliyetçisi veya Ülkücü olarak tanımlayanların Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermemesi için yüzlerce sebep vardır. Bu sebeplere rağmen hâlâ “tavrım Kılıçdaroğlu’ndan yanadır” diyen varsa o da bozkurt değil avcı kekliğidir. Bunlar sadece ötüşüyle mahir kişilerden ibarettir. İspatlı ve belgeli olan bir durum varsa o da; cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 500 bin turdan ibaret olması hâlinde bile hiçbir Ülkücünün Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğidir.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Ziya Gökalp yerine Ernest Renan milliyetçiliğiyle övünen İP’in yanında yer almaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Cumhuriyetimizin banisi Atatürk’ün yolundan sapan CHP’nin yanında yer almaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Ayasofya’nın ibadete açılmasına karşı çıkan ve yerdeki seccadeyi göremeyecek kadar kör olan bir zihniyetle yol yürümez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, PKK terör örgütünün uzantısı HDP ile ortaklaşan ittifaka oy vermez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, terör örgütlerini imha etmek için Irak ve Suriye’ye yönelik sınır dışı operasyon yapılmasına karşı çıkanlara onay vermez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, savunma sanayiinin millileşmesini eleştirenlere destek vermez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, “üreten ekonomi” modeline karşı çıkanlara ses vermez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, 30 yıldır hasretimiz olan Karabağ’ın işgalden kurtarılması için verilen mücadeleyi gölgelemeye çalışanlara müsaade etmez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Mavi Vatan politikasını “işgal” veya “yayılmacılık” olarak görenleri affetmez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, askerlerimize “lejyoner” benzetmesi yapan, Türk Silahlı Kuvvetlerine “çocuk katili” diyen ve “kimyasal silah” kullanmakla suçlayanlarla aynı havayı solumaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Balkanlar’a sırt çeviren, Kıbrıs’ı Rumlara teslim etmekten bahseden ve Türk coğrafyasını ötekileştirenle birlikte olmaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Anayasa’nın ilk dört maddesiyle sorunu olan ve Anayasa’dan Türklüğü çıkarmak isteyenlerle yan yana durmaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Suriyeli sığınmacıları düşman gören, ırkçılık seviyesine indirgeyen, mazlumu ölüme terk eden, zorba ve zorla bir anlayış ile kapı dışarı edilmesini isteyenlerle aynı kalbi taşımaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, bir eliyle bozkurt yapan, diğer eliyle de Kandil’i selamlayanların elinden bal kaymak olsa yemez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Türk milletinin geleceğini kirli pazarlıkların konusu yapanlara prim vermez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, terörist Selahattin Demirtaş’a özgürlük vadeden ve onunla kahvaltı yapmak için sırada bekleyenlere, bebek katili Öcalan’ı özgürleştirmekten bahseden senaryolara sessiz kalanlara tebessümle yaklaşmaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, bölünmeye, bölücülüğe, bölücülere, özerklik sevdalılarına, öz yönetim âşıklarına bırakın oy vermeyi selam dahi vermez.

Hiçbir Türk milliyetçisi, doğal gaz ve petrol rezervlerinin keşfedilmesine bıyık altından gülmez, hafife almaz, basitleştirmeye çalışmaz; bunları yapanlarla da aynı kazanda kaynamaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, elinde Ülkücü kanı bulunanların duvarında tuğla olmaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, yerli otomobilimiz Togg’un üretiliyor olmasına burun kıvırmaz.

Hiçbir Türk milliyetçisi, Kandil’in desteğine, Türk ve Türkiye düşmanlarının sırt sıvazlamasına, yabancıların seçimlere müdahil olmasına ve bir adaydan yana açık taraf belirlemesine kayıtsız kalanlara teşne olmaz.

Velhasıl; Türk milliyetçilerini elastik bir madde gibi sündürmeye çalışanlar, birkaç cümle ile gözlerini boyayacağını sananlar, Ülkücü görünümlü topaçları yanına alarak oy devşirmeyi umanlar 28 Mayıs akşamı bu terazinin bu sıkleti çekmediğini görürler.