"Türkiye ile Rusya arasında İdlib konusu ile ilgili anlayış farkı var"

"Suriye rejiminin hedef gözetmeksizin İdlib'de sivil yerleşimleri vurarak bu muhalif grupların ailelerini öldürmesi de ateşkesin önündeki en büyük engeldir. Rusya'nın bütün enerjisini İdlib'e harcaması ve ABD denetimindeki İsrail sınırı ve PKK/PYD bölgesine hiç operasyon düzenlememesi oldukça düşündürücü" değerlendirmesinde bulundu.


Eğer İdlib'de Rusya'nın çıkarlarına zarar vermeyecek bir oluşum hızlıca isteniyorsa, siyasi sürece geçiş ve anayasanın yazımı hızlıca tamamlanmalıdır. Eğer bu süreç tamamlanırsa esasen tehdit olarak gördüğü gruplar da kendi kendine siyasi süreç içerisinde eriyecek ve silahsızlanacaktır.

Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Türkiye'nin İdlib konusu ile ilgili Soçi Mutabakatı'na makul olarak üzerine düşeni yaptığını belirterek, "Türkiye İdlib'deki grupları silahtan arındırılmış bölgenin dışarısına çıkardı. Fakat bu süreçte Suriye rejimi bütün İdlib çevresine askeri yığınak yaparak bir bakıma bölgeyi ablukaya aldı. Rusya'nın Suriye rejimini tolere etmesi de gerginliği tırmandırıyor." dedi.

Prof. Dr. Salih Yılmaz, Esed rejiminin Suriye'nin İdlib kentine yönelik düzenlediği ve birden fazla sivilin yaşamını yitirdiği, on binlerce kişinin de evlerini terk ettiği saldırıları, Türkiye-Rusya ilişkilerini ve Suriye'nin geleceğini AA muhabirine değerlendirdi.

Rusya'nın İdlib konusu ile ilgili ısrarcı ve çelişkili politikasının Türkiye tarafından kabul edilebilir bir durum olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye ile Rusya arasında İdlib konusu ile ilgili anlayış farkı olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Yılmaz, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Eylül 2018'de Soçi'de gerçekleştirdikleri zirvede İdlib meselesinin "Astana ruhuna makul bir biçimde" çözüme kavuşturulması konusu ile ilgili mutabık kalındığını hatırlatarak, "Türkiye bu anlaşmanın taahhüt ettiği kısmını yerine getirdi. İdlib'deki grupları silahtan arındırılmış bölgenin dışarısına çıkardı. Fakat bu süreçte Suriye rejimi anlaşmaya makul davranmayarak bütün İdlib çevresine askeri yığınak yaparak bir bakıma bölgeyi ablukaya aldı. Rusya'nın Suriye rejimini tolere etmesi de gerginliği tırmandırıyor." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin Rusya'ya verdiği sözü tuttuğunu, Rusya'nın ise Suriye rejiminin bölgeyi silahlandırıp abluka altına almasını engelleyemediğini kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, "Bu açıdan bakıldığında İdlib'deki muhalif grupların güvenlik probleminu derinleştirecek biçimde Suriye rejiminin İdlib çevresindeki her yere askeri alanlarla donatıp silah yerleştirmesi mutabakata uymayan en önemli problemdir ve Türkiye tarafından kabul edilemez bir durumdur." şeklinde konuştu.

"İdlib'de ateşkes bozulur ise yeni ateşkes olmaz"

Prof. Dr. Yılmaz, Suriye rejiminin ele geçirdiği 24 köyün muhaliflere verilmesi koşuluyla ateşkes imzaladığını, herhangi bir saldırı halinde yeni bir ateşkes sağlanmasının mümkün olamayacağını öne sürdü.

Türkiye ile Rusya arasında yalnızca İdlib mutabakatı olmadığını, daha önce başta Halep olmak suretiyle Dera, Hama, Humus gibi bölgelerde savaşan muhaliflerin anlaşmayla İdlib'e taşındığını hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, şu şekilde devam etti:

"Şimdi diğer bölgelerden taşınan grupların tamamen bir askeri operasyonla yok edilmesini istemek karşılıklı güvene zarar vermektedir. Rusya ve İran desteği ile Suriye rejiminin yaptığı son bir aylık operasyonlarda İdlib mutabakatına aykırı şekilde 24 köy rejim tarafından alınmıştır.

12 Haziran'da Türkiye ve Rusya'nın ara buluculuğunda İdlib'de muhalifler ve hükümet güçleri arasında imzalanan ateşkes ile rejimin ele geçirdiği 24 köyün yeniden muhaliflere teslimi söz konusudur. Çünkü farklı bir şekilde bu ateşkesi muhalifler kabul etmeyecekti. Ayrıca muhaliflerin kendilerini güvende hissetmemeleri nedeniyle bu imzalanan ateşnet son şans olduğunu da belirtmeliyiz. Eğer bu ateşkes Suriye rejiminin kendisini toparlaması, zaman kazanması için yapılıyorsa ve 1-2 hafta içerisinde tekrar bir hava saldırısı ile karşılaşırlarsa bu sefer tekrar bir ateşkes olmayacağını da söylemeliyiz."

"Rusya'nın, PKK/PYD bölgesine operasyon düzenlememesi düşündürücü"

Rusya'nın bütün enerjisini İdlib'e harcaması ve ABD denetimindeki İsrail sınırı ve PKK/PYD bölgesine hiç operasyon düzenlememesinin oldukça düşündürücü olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Rusya, İdlib'deki operasyonlarda muhalifleri gerekçe gösterirken Suriye'nin kuzeyine de operasyon yapmayı düşünmeli. Rusya kendi açısından belki de gelecek 20-30 yılı hesaplayarak İdlib'deki muhaliflerin bu haliyle Tartus ve Hmeymim üssü için tehdit oluşturacağını düşünüyor olabilir. Hatta Türkiye'nin Suriye'de bulunmasının gayri resmi olduğunu birkaç defa söylemiş ve kendilerinin bölgede Esed tarafından davet edilen tek güç olduğunu dile getirmişlerdi. Fakat Türkiye de İdlib'de bulunma gerekçesini Suriye halkının daveti ile olduğunu dile getirerek aslında neden Suriye'de bulunduğunu açıkça deklare etti.

Bu anlamda Suriye'de halkın kimi istediğine dair bir referandum yapılırsa eminim farklı sonuçlar çıkacaktır. Ayrıca hem Suriye rejimi hem de Rusya sıklıkla hem İdlib hem de Afrin konusu ile ilgili Türkiye'den buraları belli bir süre içinde merkezi hükümete teslim etmesini talep etmektedir. Fakat aynı durumu günümüzde Suriye'nin kuzeyinde onlarca üs açan ABD için neden söylemez diye düşünülmüyor değil. İdlib'e Suriye rejimi her gün operasyon yaparken Rakka'ya ya da diğer PKK/PYD denetimindeki bölgeye operasyon yapmayı düşünmemektedir. Hatta Golan Tepeleri ile sınır olan bölgede ABD denetimine neden kimsenin sesinin çıkmadığı Türk toplumunda sıkça tartışılmaktadır."

Yılmaz, hem Suriye rejimine hem de Rusya ve İran'a, bölgede Türkiye'nin bulunmasından rahatsızlık duyup duymadıklarını sormak gerektiğini ifade ederek, "İdlib konusu ile ilgili Rusya yalnızca kendi çıkarlarını düşünerek hareket etmemeli. Rusya sıklıkla Hmeymim üssüne muhaliflerin çoğu saldırı yaptığını söylüyor. Ancak Türkiye muhalifleri denetlerken yapılan çoğu saldırının İdlib'den yapılmadığını da biliyor." şeklinde konuştu.

"Rusya İdlib ısrarından vazgeçmeli"

Prof. Dr. Yılmaz, geçen hafta Rusya'nın denetimindeki Tel-Rıfat'tan yapılan saldırıda Türk askerinin şehit olması üzerine Rusya'nın bunu İdlib'e karşılık yaptığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını aktardı.

Rusya'nın, terörist saldırı sonrasında TSK ile istihbarat paylaşımında bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, TSK'nın da bu koordinatlarla teröristleri vurduğunu öne sürerek, "9 Haçünkün 2019'da Tel Rıfat'ta PKK/YPG'li teröristlerin saldırısı sonucu bir askerimiz şehit olmuş, 5 askerimiz de yaralanmıştı. Tel-Rıfat bölgesi Rus güçlerin denetiminde olduğu için doğal olarak bu saldırıdan da Rusya'nın sorumlu olduğuna dair kamuoyunda bir algı oluştu. Rusya bu saldırıyı hızlıca telafi ederek Afrin'de PKK/YPG terör örgütünün Tel Rıfat'tan gerçekleştirdiği terör saldırısını yapan teröristlerin yerlerini belirleyerek TSK'ya bildirmiş ve aynı gün içinde örgüt üyeleri yok edilmiştir." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye-Rusya ilişkilerinde iki ülkenin birbirlerine avantaj sağlama girişimlerinin her iki ülke için de zararlı olacağı uyarısında bulundu.

Rusya'nın İdlib konusu ile ilgili ısrarından vazgeçmesi gerektiğine de dikkati çeken Prof. Dr. Yılmaz, şu şekilde konuştu:

"Eğer İdlib'de Rusya'nın çıkarlarına zarar vermeyecek bir oluşum hızlıca isteniyorsa, siyasi sürece geçiş ve anayasanın yazımı hızlıca tamamlanmalıdır. Eğer bu süreç tamamlanırsa esasen tehdit olarak gördüğü gruplar da kendi kendine siyasi süreç içerisinde eriyecek ve silahsızlanacaktır. Astana'da 3 ülke arasında yapılan mutabakatla oluşturulan güvenilir bölgelerden İdlib dışında diğerleri Rusya desteği ile Suriye rejiminin eline geçmiştir. O zaman güvenilir bölge anlaşması yalnızca Suriye rejiminin bütün muhalefeti sindirmesi olarak anlaşılıyorsa yanlış anlaşılıyor demektir."

"İlişkilerini güven üzerine inşa etmek zorundalar"

Prof. Dr. Salih Yılmaz, Türkiye ve Rusya'nın çıkar ilişkilerini güven üzerine inşa etmeleri gerektiğini dile getirerek sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Ancak güvensizlik önemli bir sorundir. Rusya, Türkiye'nin bir NATO ülkesi olduğundan şüpheyle yaklaşıyor. Türkiye de Rusya'nın tıpkı 1. Dünya savaşı öncesinde itilaf devletinin yaptıkları gibi kendisini yarı yolda bırakmasından endişe ediyor. Fakat son yıllardaki ekonomik bağımlılık iki ülkeyi birbirine muhtaç hale getirdi. Eğer Rusya Türkiye'yi başta AvrAsya Ekonomik Topluluğu olmak suretiyle Şanghay İşbirliği Örgütü gibi örgütlere entegre ederse bu ilişki daha sağlam temele dayanabilir. Kaldı ki Tacikistan'daki Asya Zirvesi Türkiye'nin Rusya, Çin ve İran ile ilişkilerini bir istikamete sokması açısından önemlidir. S-400 bundan dolayı ABD'nin uygulayacağı baskı ve yaptırımlara karşı hem Rusya hem de Çin, Türkiye'yi ekonomik olarak desteklemelidir. Eğer desteklemezler dışarıdan izlerlerse S-400 rüzgarı hızlıca tersine dönerek Türkiye'yi tekrar ABD ile uzlaşı noktasına getirecektir."

Editör: Haber Merkezi