Avrupa, jeopolitik gelişmeler sebebiyle enerji arz güvenliği açısından zor günler geçirirken, Türkiye bu alanda güzel haberlerle umutlanıyor. Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervlerinin peyderpey büyüyerek 710 milyar metreküp seviyesine ulaşması, şüphesiz ki sevindirici bir haber. Enerji arzında büyük oranda dışa bağımlı olan ve bu sebeple ciddi bir dış ticaret açığına katlanmak zorunda kalan Türkiye, yerli kaynaklarını kullanmaya başladığında kayda değer miktarda mali kaynağını ülkede tutabilir hâle gelecek.

Tamamen olmasa da giderek artan oranda yerli kaynaklardan enerji arzı yapabilmek, sadece dış ticaret dengesi açısından değil tüketicinin ödemek zorunda olduğu fiyatlarda da azalma olacağından hanehalkının refahı açısından da önem arz ediyor. Enerji fiyatlarının jeopolitik risklere olan duyarlılığı dikkate alındığında, Ukrayna gibi krizler sebebiyle yaşanan ani fiyat artışları, tamamen dışa bağımlı ülkeleri elbette daha çok sarsıyor. Türkiye’nin kendi kaynaklarını kullanmaya başlayıp bağımlılığını azaltabilmesi, bu tür fiyat artışları karşısında tüketiciyi de daha korunaklı bir duruma getirecektir. Yerli kaynakların tüketimine başlanmasıyla yaşanması muhtemel fiyat düşüşleri, sanayi üretimi ve fiyat istikrarına da olumlu yönde yansıyacaktır.

Türkiye, bir diğer enerji kaynağı olan petrol açısından da sanıldığı kadar yoksun değilmiş. Gabar’da keşfedilen 150 milyon varillik petrol de Türkiye’nin dışa bağımlılığının biraz daha azalabileceğinin yeni bir göstergesi oldu. Türkiye’nin petrol üretimini artırarak yüzde 10 civarında yerlilik oranını yakalamasının da ekonomiye olumlu etkileri olacağı muhakkak.

Petrol ve doğal gaz gibi hidrokarbon kaynaklarımızın artması elbette önemli. Ancak, küresel iklim krizinin etkilerini daha fazla hissettirdiği bir dönemde, yeşil enerji kaynaklarının daha öne çıktığı da bir gerçek. Türkiye’nin bu alanda da ciddi bir potansiyeli olduğu biliniyor. Güneş ve rüzgâr gibi enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının artması, hem karbon salımının azaltılması ve iklim krizi ile mücadele açısından hem de dışa bağımlılığın dizginlenmesi açısından olumlu bir diğer gelişme.

Türkiye’nin elektrik kurulu gücünün yarıdan fazlasını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturuyor. Bu rakam, AB ülkelerinin ortalamasını geçmiş durumda. Türkiye elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 42’sini yenilenebilir kaynaklarından karşıladı. Üstelik son zamanlarda bu alanda büyük yatırımların yapılıyor olması, yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji arzındaki payının daha da artacağına işaret ediyor. Örneğin, Konya’da bulunan Karapınar Güneş Enerjisi Santrali, dünyanın en büyüklerinden biri olmaya aday. Tamamlanmak üzere olan Karapınar Santrali, tek başına, yılda 1,5 milyon ton karbon salımının önüne geçilmesini sağlayabilecek, 2 milyon kişinin elektriğini temin edebilecek ve 600 milyon dolarlık ithalat harcamasından tasarruf edilmesini mümkün kılacak bir yatırım. Türkiye’nin yenilenebilir enerjide Avrupa’da 5’inci, dünyada ise 12’nci sırada olması hiç de tesadüf değil.

Yenilenebilir enerji yatırımlarının ve üretiminin artması çevresel ve ekonomik açıdan şüphesiz ki çok önemli. Ancak, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi dikkate alındığında, artan enerji talebinin sadece yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılanması da mümkün değil. Dolayısıyla sıfır emisyon ile öne çıkan nükleer santrallere daha fazla yatırım yapmak da gerekiyor. Türkiye’nin ilk nükleer santrali için inşa çalışmalarının devam ettiği de malum. İlerleyen yıllarda nükleer tesisin devreye girmesiyle toplam enerji arzında sıfır emisyon hedefine ulaşmamıza yönelik bir iyileşme olacağını öngörebiliriz.

2022 yılında enerji piyasası zor günlerden geçmiş, fiyat artışları hayatın tüm alanlarında etkisini hissettirmiş olsa da, Türkiye’nin enerji alanındaki başarılı çalışmaları geleceğe dair umutlanmak için yeterli dayanak sunuyor. Türkiye’nin uzun vadede, enerjide dışa bağımlı bir ülke olmaktan çıkıp kendi kendine yeten ve yıllardır yurt dışına ödediği maddi imkânlarını yurt içinde değerlendirebilen bir ülke hâline gelmesi mümkün görünüyor.