ABD Merkezli Politico gazetesi yakın zamanda Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olması durumunda atacağı adımlara yönelik bir makale yayınladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile olan dostluğundan, Mavi Vatan’dan geri adım atılacağından, Suriye ve Irak’a yönelik askeri operasyonların durdurulacağından ve Atina’nın taleplerinin yerine getirileceğinden bahsediliyor.

ABD’nin oluşturduğu ting-tank kuruluşlarıyla kıtalar, bölgeler ve ülkeler nezdinde etnik, siyasi, sosyal, dini ve ekonomik çalışmalar yürüttüğü, analizler yoluyla siyasi gündem oluşturmaya çalıştığı yıllardır izlediği politikalar arasında yer alıyor. 7’li masa ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili analizi de buna dayanıyor. Yayınlanan analizde 7’li masanın vaatleri, bugüne kadarki söylemleri ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinin etkisi olduğu görülüyor.

İç siyaset perspektifinden bakıldığında 7’li masa sadece kendi içinde makam, koltuk ve milletvekili pazarlığı yapıyor gibi görünüyor olabilir ama HDP’nin şart koştuğu 11 maddelik tutum belgesinin yanında teröristbaşı Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması, öz yönetim, federasyon, Kürtçe ana dilde eğitim gibi bölücü nitelikteki senaryolar da yer alıyor. Bu pazarlığın dışında Türkiye’nin dış politikasını etkileyen bölgesel ve küresel anlamda hem kartların yeniden karılacağı hem de Türkiye’nin mevcut konumunu değiştirecek hamlelerin de yapılacağı beklentisi oluşuyor. Bu beklentinin sebebi de 7’li masanın bugüne kadarki yabancı başkent merkezli söylemlerinden kaynaklanıyor.

Kendilerini muhalefet olarak gören, aslında Türkiye’nin ali menfaatlerine muhalefet eden 7’li masa iç pazarlıktan öte Türkiye’nin geleceğini pazarlamaya hazırlanıyor.

Üstelik alıcısı da şimdiden hazır olan bir pazarlık…

Hamburger masalarında yapılan pazarlıkların Politico gazetesine sızmış olması dikkatlerden kaçmıyor.

***

Türkiye’nin Suriye’deki terör örgütlerine yönelik operasyonlarına ABD karşı çıkıyor. PKK/YPG/PYD’yi her açıdan destekliyor.

Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına yönelik operasyonlara karşı çıkıyor.

Türkiye’nin yanı başında garnizon olarak kullanabileceği bir terör devleti kurmaya yönelik adımlar atıyor.

Libya ile yapılan ekonomik münhasır bölge anlaşmasına karşı çıkıyor. Mavi Vatan’dan çekilmemizi arzu ediyor. Kıbrıs Rum kesimine askeri üs kuruyor.

Ege’deki haklarımıza engel olmak için Dedeağaç’a askeri yığınak yapıyor. Atina’yı kışkırtıyor ve adalarda uluslararası hukukun ihlaline fırsat tanıyor.

Rusya-Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı tavır alınmasını ve savaşın uzamasını istiyor.

Karabağ savaşında Ermenistan’ı destekleyerek, Azerbaycan’ın galibiyetinin Türkiye’nin bölgesel gücünü artırmasından endişe duyuyor.

Ayasofya’nın ibadete açılmasını talihsizlik olarak değerlendiriyor.

Bağımsız ekonomi modelinin başarıya ulaşmasını istemiyor, çünkü dövize tam bağımlı bir Türkiye olması işine geliyor. 

Savunma sanayiindeki milli atılımlar, yerli otomobil, yerli hızlı tren, doğal gaz ve petrol keşifleri hoşuna gitmiyor. Üreten Türkiye istemiyor.

Türkiye’nin iç hukuk yollarını tanımıyor, başta Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala olmak üzere 15 Temmuz’un darbeci hainlerinin hapiste yatmasını istemiyor. Çünkü onları kendi askeri gibi görüyor.

FETÖ terör örgütü elebaşını kanatları altına alıyor ve Türkiye’ye iade etmiyor. Koruması altında olduğunu ilan ediyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden tek adam rejimi sözleriyle bahsediyor. Çünkü koalisyon hükümetlerinin kriz üreten yapısı onların ekmeğine yağ sürüyor.

HDP’nin teröre yardım ve yataklık eden belediyelerine kayyum atanmasına karşı çıkıyor.

***

ABD Merkezli Politico gazetesi de bu beklentilerin kim tarafından karşılanacağını itiraf ediyor. Kandil gibi onlar da Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyor.

14 Mayıs seçimlerinin sadece 1 cumhurbaşkanı, 6 cumhurbaşkanı yardımcısı, birkaç bakanlık, bürokrat ve milletvekili listelerinde yapılan pazarlıklardan ibaret olmadığı ortada…

7’li masa, Türkiye’nin geleceğini pazarlıyor.