Koronavirüs salgını bütün yoğunluğu ile devam ediyor, ama bütün dünya ülkeleri bu belayı ikinci plana attı ve asıl gündemine, asıl işlerine yoğunlaştı. Zor bir coğrafyada yer alıyoruz ve bizim çok daha dikkatli olmak, hazır bulunmak ve gerektiğinde risk almak zorunluluğumuz var. Bir taraftan terörle mücadele ediyoruz, diğer taraftan etrafımızdaki kuşatmayı yarıp, bölgemizde etkin, dünyada saygın bir yer edinmek için uğraşıyoruz.

ÇÖZÜM BEKLEYEN MESELELER

ABD ile meselelerimiz şimdi dondurulmuş gibi görünse de, bir çözüme kavuşmuş değil. F-35 konusu hâlâ belirsiz. S-400’lere olan itiraz bir sonuca bağlanamadı. ABD’nin, terör örgütü PKK-PYD’ye yardım ve desteğinde en küçük bir gerileme yok. FETÖ’nün başı Pensilvanya’daki çiftliğinde gününü gün ediyor. Rusya deseniz, ABD’den çok da farklı değil. İlişkilerimizde bir ileri iki geri gidiyoruz. Bizimle oturup konuşuyor, dostluk rüzgârları estiriyorlar, ama masadan kalkınca bildiklerinden zerre sapmıyorlar. İdlib yarası kanamaya devam ediyor. Esad’a yardım ve destekleri sayesinde Suriye’deki kargaşa da bitmiyor, bir huzur iklimi de oluşmuyor. Akdeniz’de Libya’da bırakın yanımızda olmayı, açık ve aleni şekilde karşımızda yer alıyorlar. Terörist Hafter bugün hâlâ yok olmadıysa, bu Rusya sayesindedir.

MACRON KUDURMUŞ DURUMDA

Fransa ayrı bir dert. Macron denilen adam, Türkiye’nin Akdeniz’deki hak ve hukukunu korumak ve Libya’daki kirli hesapları bozmaktaki kararlılığı karşısında, resmen kudurmuş durumda. NATO’yu devreye sokmaya çabalıyor olmuyor, AB’yi kışkırtıyor sonuç alamıyor. Almanya’nın ikiyüzlü tavrında değişen bir şey yok. Suudi Arabistan, Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi açık ve aleni şekilde düşmanlık ediyorlar. Hele bir de Birleşik Arap Emirlikleri denilen bir çapsız ülke var ki, boyunu ve cürmünü çok aşan işlere yelteniyor ve artık bir ders almasının zamanının çoktan geldiği anlaşılıyor.

İÇERİDEKİ SORUNLAR

İçeride de meselelerimiz var. Koronavirüs salgını ile ilgili mücadelede katettiğimiz mesafeyi korumamız gerekiyor. Maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaktaki gevşekliği mutlaka gidermek ve vaka sayısını düşürmek zorundayız. Ekonomideki canlanma çok olumlu olsa da, üretim ekonomisine ivme kazandırmak için yeni tedbirlere ihtiyaç var. Barolarla ilgili düzenleme üzerinden ortalığı karıştırmak isteyenlere karşı dikkatli olunması gerekiyor. Sosyal medya bataklığının bir an önce kurutulmasında fayda var.

BÖYLE MUHALEFET OLMAZ

Türkiye’nin önündeki meseleler genel hatları ile bunlardır. Birileri rahatsız oluyor diye önceliklerimizden, haklarımızdan, çıkarlarımızdan ne vazgeçeriz, ne de geri adım atarız. Cumhur İttifakı canla başla bu sorunların üstesinden gelmek için çırpınırken, CHP ve yancıları bırakın hayırlı ve faydalı bir şey üretmeyi, yaptıklarıyla, söyledikleriyle Türkiye’yi aşağı çekmeye, zor duruma düşürmeye ve buradan bir siyasi rant elde etmeye çabalıyorlar. Böyle bir muhalefet anlayışı dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Bizde CHP ve yancıları varken, zaten başka düşmana ihtiyacımız yok. Macron’un itirazlarını alın, yanına da Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini koyun, birbirini nasıl tamamladığını ibretle göreceksiniz. ABD’nin, PYD ve PKK’ya bakışı ile CHP’nin yaklaşımı arasında zerre bir farklılık bulamazsınız. Esad’ın, Sisi’nin, Hafter’in gönüllü temsilcisi gibidirler.

SEÇİM DENİLSE KAÇARLAR

Şimdi bir de erken seçim şarkıları söylemeye başladılar. Defalarca anlatıldı, açıklandı ve “seçimler zamanında yapılacak” denilerek, nokta konuldu. Ama ne çare. Akıllarınca Cumhur İttifakı’na baskı yapacak, hükümeti çalışamaz duruma düşürecekler. Emin olun, Cumhur İttifakı, “peki, hadi seçime gidelim” dese, bu defa da kaçacak delik arar, türlü bahanelerle seçimi engellemeye uğraşırlar. Çünkü, seçime gidilse değişen bir şey olmayacağını, yine kaybedeceklerini, yine dibe vuracaklarını onlar da çok iyi biliyorlar. Maksat seçim değil, yeni bir sıkıntı çıkarabilmektir.

CHP’DE BÖLÜNME İHTİMALİ

CHP’nin kurultayı yaklaştı. Şunun şurasında iki haftadan biraz fazla bir zaman var. Göreceksiniz, birkaç gün içinde CHP’nin iç meseleleri her şeyin önüne geçecek, birbirlerini yemekten başka bir şeye fırsat bulamayacaklar. Bunun işaretleri şimdiden gelmeye başlamıştır. Hatta bu kurultaydan CHP’nin bölünerek çıkacağını iddia edenleri de duyuyoruz. İP deseniz, ayrı bir fiyasko. Nereden geldiler, ne dediler, şimdi ne yapıyorlar? HDP’ye payanda olmayı içine sindiremeyip yeni kopmaların yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Deva olarak yola çıkanların, siyasetin bedavaları olduklarının anlaşılması uzun sürmedi. FETÖ’ye “Gelecek” arayanların akıbeti diğerlerinden farklı olmayacaktır.

Tablo budur, kendilerine faydaları olmayan, nerede durduklarını, ne olduklarını, kime ve neye hizmet ettiklerini bu milletin bir türlü anlayamadığı bu takıma nasıl inanılır, nasıl bel bağlanır, nasıl oy verilir? Bunlar eğer gerçekten doğru ve faydalı bir iş yapmak istiyorlarsa, bir an önce zilletten sıyrılıp, Türkiye’nin partisi olmayı denemelidirler.