Emekli Korgeneral Douglas Lute, yirmi yıldır ABD’de ulusal güvenlik mekanizmalarının merkezinde yer alan isimlerden. Son görevi ABD’nin NATO’daki Daimi Temsilciliği. Lakabı ‘Savaş Çarı’. 2007'de Başkan Bush, Irak ve Afganistan'daki savaşları koordine etmesi için Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı olarak görevlendiriyor. 2009'da Başkan Obama da Douglas Lute ile devam ediyor ve onu Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Güney Asya Direktörü olarak atıyor.

Beyaz Saray'a atanmadan önce, 2004'ten 2006'ya kadar, Orta Doğu, Doğu Afrika ve Orta Asya'da 25 ülkede 200.000'den fazla ABD askerinin faaliyet gösterdiği ABD’nin dünya çapındaki askeri operasyonlarından sorumlu olan Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı Operasyon Direktörü olarak görev yaptı. 

Türk Ordusu’nun Suriye’nin kuzeyine gerçekleştireceği muhtemel operasyonun gündemde olduğu bugünlerde, ABD devlet idaresinin içinden önemli bir isim olan Douglas Lute’a harici.com.tr’den Tunç Akkoç’a konuştu. 

YPG’NİN YANINDA DURMALIYIZ

YPG'nin sözde lideri Mazlum Abdi Washington Post için geçen günlerde bir yazı kaleme aldı. 'Amerika'nın en sadık müttefikiyiz. Bizi unutmayın' dedi. Sizce ABD yönetimi YPG'yi unutur mu, unutmaz mı?

Mazlum Abdi’nin Washington Post’a yazdığı gibi, YPG bizim IŞİD’e karşı savaştaki belki de en önemli cephe müttefikimiz. Elbette ki, Suriye’deki Kürt güçlerinin, YPG’nin yaptıkları olmasaydı, bu savaş başarıya ulaşamazdı. ABD’de Erdoğan ve Türk ulusunun bunu farklı bir şekilde gördüğünün farkındayız. Bu alışılmadık bir şey değil. Müttefikler bazen aynı konu üzerinde farklı fikirlere sahip olabilirler. Fakat burada amaç, bu anlaşmazlığı silaha sarılmadan idare edebilmek. Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki operasyonlarındaki tehlike şu ki, Kuzey Suriye’de halen Amerikalılar var. Dolayısıyla, bedeli ne olursa olsun, müttefikler arasındaki bir kardeş katlini engellemek istiyoruz ve bu yüzden, bu çok hassas bir konu.



Dediğiniz gibi Türkiye ABD için çok önemliyse, Washington YPG stratejisini gözden geçirir mi? Sizce YPG politikası değişmeli mi?

Müttefikimiz YPG’yi yüz üstü bırakmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bizimle birlikte savaştılar. Bizimle birlikte ciddi kayıplar verdiler. Onların yanında durmalıyız. Fakat buradaki Türk çıkarlarını da anlamalıyız çünkü Türkler, Türk ulusu, Türk halkı on yıllar boyunca Kürt radikallerinin ve militanlarının yaptıklarından dolayı acı çekti. Hep beraber ileriye doğru bir adım atmak önemli çünkü, Türkiye bir NATO müttefiki olmaya devam edecek ve Ukrayna’daki çabaların merkezinde kalacak. Dolayısıyla, birçok sebepten dolayı, Türk-Amerikan ilişkileri, Kuzey Suriye’de birbirimizi tehlikeye atmadan ortak çıkarlarımızı idare etmenin bir yolunu bulmamızı gerektiriyor.

Türkiye'de pek çok politikacı ve halk, ABD yönetiminin Suriye'nin kuzeyinde YPG vasıtasıyla yeni bir devlet kurma stratejisinin olduğunu düşünüyor. ABD'de böyle bir strateji mevcut mu?

Hayır, Washington’da bu yönde bir çaba olmadığını biliyorum. Amerikan birliklerinin halen Kuzey Suriye’de bulunmasının sebebi, Kuzeybatı Suriye’de IŞİD’den artakalanların ve küçük bir El Kaide hücresinin olması. Amerikan çıkarlarını Kuzey Suriye’ye taşıyan terörle mücadele misyonunun Suriye devletini veya başka bir yeri bölmekle bir ilgisi yok.

AFGANİSTAN’DA 20 YIL BAŞARISIZLIKTI

Sizce ABD'nin Afganistan'dan geri çekilmesi yenilgi miydi?

ABD’nin Afganistan’daki 20 yıllık tecrübesinin bir başarısızlık olduğunu düşünüyorum. Böyle diyorum, çünkü Afgan müttefiklerimizle birlikte kendimiz için koyduğumuz hedeflere ulaşamadık. Tanımı gereği, hedeflerinize ulaşamazsanız, başarısızsınızdır.

ABD milyarlarca dolarlık Afgan varlığını dondururken, NATO da Afgan fonlarını Ukrayna'ya aktarıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Amerikan kuruluşlarının elindeki, Afgan Merkez Bankası’na ait 7 milyar dolar civarındaki banka aktifleri donduruldu. ABD geçen yıl tarafsız bir mekanizma kurmak için çok çalıştı. Bu paranın, en azından bir kısmının Afgan ekonomisine şu anda neredeyse cansız ve hatta ölü olan ekonomiyi canlandırmak için geri döndürülmesini sağlayacak bu mekanizmanın çalışması çok önemli. ABD için zorluk, bu kuruluşların bu paranın Taliban’a değil Afgan halkına dönmesini istemeleri. Şu an müzakere edilen mekanizmanın amacı bu.

24 ŞUBAT DÖNÜM NOKTASI, 20 YIL SÜRER

Ukrayna’daki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Pek çok uzman, NATO’nun Ukrayna’ya silah sevkiyatının savaşı uzattığını söylüyor.

Öncelikle, Ukrayna’da olanları jeostratejik olarak tarihsel bir dönüm noktası, çok tarihsel bir değişim diye görmek gerektiğini düşünüyorum. Hayatım boyunca, profesyonel yaşamımda, böyle üç tarihsel an yaşadım. 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından iki yıl sonra Sovyetler Birliği dağıldı. 11 Eylül 2001’in sonuçlarını halen yaşıyoruz. Elbette ki, Amerika’ya dair bir tarihsel an olarak 11 Eylül, dünyayı sonrasındaki en az 20 yıl boyunca dramatik bir şekilde değiştirdi. 24 Şubat 2022’nin da bunlarla eşit derecede jeostratejik bir dönüm noktası olarak sayılabileceğini düşünüyorum. Yani inanıyorum ki, hayatımın geri kalanında, önümüzdeki 20 yılda, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin sonuçlarını yaşayacağız. Bununla ilgili olarak, NATO’nun Ukrayna’yı desteklemesi, meşru ve BM Antlaşması’yla uyumlu bir adımdan başka bir şey değil. Tabii ki, BM Antlaşması tüm üye devletlere kendilerini savunma hakkı verir. NATO ve NATO’nun ötesindeki diğerlerinin Ukrayna’yı desteklemek için yaptıkları, Rusya’nın Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olmasına rağmen açık bir şekilde çiğnediği BM Sözleşmesi’ne uygundur. Yani burada net bir karşıtlık var. Sözleşmeye sadık kalanlar ve Sözleşmeye karşı hareket edenler. 

NATO’nun silah sevkiyatı, Ukrayna güçleri tarafında savaşan paralı yabancı askerler, sahada savaşı yönettiği söylenen ABD’li subaylar, NATO-Ukrayna arasında istihbarat paylaşımı vs. Aslında fiilen NATO mu Ruslarla savaşıyor?

Ukrayna’da Ukraynalılar savaşıyorlar. Amerikalılar ve diğerleri, NATO müttefikleri ve hatta müttefiklerden fazlası, Kore ve Avustralya da Ukrayna’ya askeri destek veriyorlar. Onlar NATO üyesi değiller. Fakat Ukrayna’daki savaşı yönetenler, kontrol edenler ve buna karar verenler Ukraynalılardır. Biz ise sadece onları destekliyoruz. Cephede Amerikan birlikleri yok. Eğer işgal olmasaydı, savaş olmayacaktı. Ortada savaşacak bir şey olmayacaktı. Ukraynalılara uluslararası anlamda yasal kendilerini savunma hakkını veren Ukrayna’nın işgal edilmesidir. ABD ve diğer NATO müttefikleri, Ukrayna’nın kendini savunma hakkını destekliyorlar. Savaşta doğrudan bir taraf olarak yer almıyoruz. 

Rusya lideri Putin Türkiye’nin enerji üssü olmasını önerdi. Türkiye’nin de bu konuda istekli olduğunu biliyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Diğer 29 NATO ülkesi gibi Türkiye’nin de enerji kaynaklarıyla ilgili ulusal bir karar alması gerekir. Şunu belirteyim, Rusya’ya karşı yaptırımlarda istisnalar var ve Türkiye bir istisna. Fakat başka istisnalar da var. Bu istisnalar, yaptırımların genel etkisini zayıflatıyor, çünkü bu durum, Rusya’ya bir ihracat kapısı açıyor ve onlar da karşılığında savaşı körüklüyor. Dolayısıyla, Türkiye savaşın diğer taraflarında inanılmaz faydalı – örneğin Tahıl Anlaşması veya Ukrayna’ya değerli silahlar sağlaması ve dahası – bir müttefikken, bu durum Türkiye’nin en az fayda sağladığı alan.