YERYÜZÜNDE Türkün olduğu her yerde kutlanan, geçmişi Oğuz Han’a kadar dayanan Nevruz bayramı, bölücü hainlerin ihanet malzemesini olarak kullanma istemelerine rağmen, önemini ve anlamını hiçbir zaman yitirmemiştir. Nevruz, bir Türk bayramıdır ve böyle de kalacaktır. Türkün bu kutlu günü binlerce yıldır birlik ve beraberlik, sevinç ve huzur bayramı kutlanmaktadır. Türk milletinin düşünce sisteminde “baharın gelişi” önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Tabiatla iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı “ana” olarak vasıflandıran bir milletin evlatlarıyız. Nevruz, yani kelime anlamıyla “Yeni Gün”, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte yenilenmesini, heyecanını ve geleceğe olan güvenini temsil eder. Her Nevruz yeni bir başlangıçtır. Ümit ve bağlılıktır. Kuzeyden güneye, batıdan doğuya bütün dünya coğrafyasındaki Türk devletlerinin ve Türk toplulukların tamamı tarafından yaygın olarak ve coşkulu biçimde kutlanır. Nevruz Bayramı, aynı zamanda Türkün yeni yılıdır. Baharın gelmesi ile birlikte tüm tabiatta yeni bir hayatın başlamasını müjdeler.

MİLLİ BAYRAM

1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri’nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan, 21 Mart gününü Ergenekon/Nevruz Bayramı olarak ilan etmişlerdir. Milli bayram olarak değerlendirilmekte ve görkemli kutlamalar yapılmaktadır. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ve ananevi hale gelmiştir. Kayıtlı 5 bin yıllık Türk tarihinin her aşamasında vardır ve öne çıkmaktadır. Türkiye bu özel günü, 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.

OĞUZHAN’A KADAR GİDİYOR

Tarih kayıtları bu kutlu günün Oğuz Han’dan itibaren kutlandığını ortaya koyuyor. Nevruz Bayramı, tarihi kaynaklarda “Oğuz bayramı” olarak da geçmektedir. Türkler, bu bayram gününde yeni elbiseler giyerek, ziyaretlerde bulunurlar. Sıkıntılar, anlaşmazlıklar, zorluklar bir kenara bırakılır ve yeni bir hayata başlandığına inanılır. Kadim kültürümüzde var olan bütün örf ve adetlere uyulur ve uygulanır. Türkmenistan’ın bayrağının yeşil olması bu bayramla alakalıdır. Yeşil, tabiatı, güzelliği ve canlılığı simgeler. Aynı zamanda bu bayram renklerin ve huzurun bayramıdır. Bayramdan önce evler temizlenir, pilavlar, tatlılar, çörekler, börekler yapılır ve sevilen dostlar, akrabalar eve davet edilir. Bazı bölgelerde Nevruz’a özel saf buğdaydan “semene” isimli tatlı yapılır ve tüm komşulara ve tanıdıklara dağıtılır. Bu yemeğin yapımı yaklaşık 24 saat sürer. Sofralar özellikle meyve sebzelerle süslenir. Nevruz’da geleneksel oyunlar oynanır ve çeşitli şakalaşmalar yapılır. At yarışları, güreş, milli danslar ve Türkülerle, coşku doruğa çıkar. Çocuklara hediyeler dağıtılır. Nevruz gecesi bu eğlenceler devam eder. O gece tutulan dileklerin gerçekleşeceğine inanılır.

DİN VE MEZHEPLE İLGİLİ DEĞİL

Kaşgarlı Mahmud’dan Bîrûnî’ye, Nizâmü’ı Mülk’ün Siyasetnâme’sinden Melikşah’ın takvimine, Kutadgu Bilig’den Akkoyunlu Uzun Hasan Bey’in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar vardır. Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hataî), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk’ün; din adamlarımızdan Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev’î Efendi, Nef’î, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa’nın; büyük Azeri şairi Şehriyar’ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu’nun tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini “Nevruziye” veya “Bahariye” denilen şiirlerle kutladıklarını biliyoruz. Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı yoktur. İslâmiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması beyhudedir. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.

KUTLU OLSUN

Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon’dan demir dağları eriterek dünyaya yayılan atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak binlerce ruhu ısıtacaktır. Bir beka seçimine gittiğimiz bu günlerde ayrı bir önem ve anlam kazanmıştır. Zillete izin verilmemesi, bu güzel günün bölücü ellerde istismarına izin verilmemesi Nevruz’a ayrı bir değer katacaktır. Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun.