Sadık Ahmet… Bu ad söylendiğinde üzüntü ve gurur hissi yaşamamak elde değil. Bu adı duyduğumuzda tarihimizin bazı sayfaları gözümüzde canlanmaktadır. Bu isim zikredildiğinde aklımıza gelen müspet şeylerin başında cesaret, direniş ve önderlik gelmekte. Evet, Dr. Sadık Ahmet bir cesaret timsali olarak Batı Trakya’nın direniş simgesi gibi kalbimize taht kurmuştur. 

Gümülcine – nüfusu Türklerden oluşan, bir zamanlar Osmanlı toprakları olan sonradan Bulgaristan’a bırakılan, daha sonra Yunanistan’a dahil edilen başı belalı Türk Yurdu.  İşte 1947 yılın Ocak ayının 7’de  Batı Trakya Türklerinin lideri Dr. Sadık Ahmet  bu topraklarda - Gümülcine’nin Sirkeli köyünde dünyaya geldi.  Siyasi çalışmalarına üniversite zamanlarında başlayan Sadık Ahmet mezuniyetinin ardından yine Batı Trakya’daki Türklerin  sorunları ile yakından ilgilenmeye devam etti. Milleti için verdiği mücadelede bir an geri durmadı, siyasi ve hukuki yönde çalışmalarını asla aksatmadı. Hatta 1985 yılında bölgedeki Türklerin sorunlarını dünyaya bildirmek için bütün Batı Trakya’da bir imza kampanyası başlattı.  1986 yılında 15 bin imza topladığı bir sırada tutuklandı. Yine de yılmayan Sadık Ahmet 1987’de tek başına Selanik’e giderek Demokrasi İnsan Hakları üyelerine demokrasi ve insan hakları dersini verdi. Onlara broşürler dağıtarak Batı Trakya Türklerinin sorunlarını anlattı. Kampanya etkili ve Sadık Ahmet onlar için tehlikeli olacaktı ki bu faaliyetlerinden ötürü Doktora 30 ay hapis cezası verilir.   Bu yetmezmiş gibi 1989 seçimleri öncesinde milletvekilliği adaylığı bile iptal edilir. Bütün bunların bir açıklaması var – onlar Sadık Ahmet ve Batı Trakya Türklerinden korkuyorlar. Bu korkuları nedeniyle Türklerin hukuki ve siyasi mücadelesine engeller koyulmuş, baskılar yapılmış ve bazen de önde gelen isimlerin ölümü şüpheli kılınmıştır. Dr. Sadık Ahmet gibi…   

 Bütün olacakları hem Sadık Ahmet, hem de Türkler gayet iyi bilmekteydi. Ancak bir adım geri durmak olmazdı. Sadık Ahmet’e destek lazımdı. Bu desteği de çok şükür Batı Trakya Sadık Ahmet’e verdi. Tek başına yola çıkan Doktorunu asla yalnız bırakmadı Batı Trakya. Belki de cesaretlerini birbirlerinden aldılar. Hem Batı Trakya hem de Sadık Ahmet cesaretlerinden dolayı dostu düşmanı kendilerine hayran bıraktılar. Asla taviz vermediler, söz konusu kendi kimlikleriydi, varlık sebepleriydi. Söz konusu Türk olmalarıydı. Kendileri için gurur kaynağı olsa da karşı taraf için nefret sebiydi. Bu yüzden Batı Trakya Türklerine ‘Türk’ diye hitap ettiği için hapis cezasına çarptırıldı. Bundan büyük onur olur mu bir vatansever için? Gümülcine’de mahkeme önüne toplanan Türkler ‘Türk’üz…Türk’üz’ sloganlarıyla sadece mahkemeye değil, Yunanistan’a da mesaj vermiş oldu. Sadık Ahmet halkının önünde konuşur:

 ‘‘Bu akıllı adamlar içerde bizim ırkımızı inkar etmek istiyorlar!  Akıllının  biri kalktı bana, Çingene dedi! Düne kadar onları Türkler evlerinde baktılar, onları  beslediler, ihanet ettiler bunlar bize! Gelsinler size sorsunlar kim olduğunuzu! Bu mahkeme  yeri 1923’te bu kadar insan toplamıştı, bir de bana bugün topladı (1990)! Bizim ırkımızı inkar edebilecek adam yok! Siz de burada ispat ettiniz!
Türk’üz Türk’üz Türk’üz ...’’

Bu sözler, 1990 yılında Gümülcine Mahkemesi önünde binlerce kişiye yapılan bir konuşma değil aslında, bu içeride ve dışarıda olanlara, ırkımızı inkar edenlere verilen Sadık Ahmet cevabıydı.   

  İki ay hapis yattıktan sonra, cezası paraya çevrildi ve serbest bırakıldı. Dışarıda yapılacak çok iş vardı ve yarım kalan işlerini tamamlamalıydı Sadık Ahmet.  8 Nisan 1990 milletvekili seçimlerinde aday oldu ve ikinci kez bağımsız milletvekili seçilen bu er kişi 1991 yılında  Batı Trakya Türkeri’nin ilk siyasal partisi olan Dostluk, Eşitlik ve Barış (DEB) partisini kurdu. Fakat her zaman olduğu gibi sürekli engel çıkaran Yunanistan, 1993 yılında yapılan genel seçimler öncesi  kasıtlı seçim barajı dolayısıyla  DEB parlamentoya giremedi.  Batı Trakya bu gibi engellere alışık olduğundan yine de haklı davasından vazgeçmedi.  Çeşitli platformlarda kendi haklarını savunmakla birlikte seslerini dünyaya duyurmakla meşguldüler.  Sadık Ahmet Batı Trakya’da artık bir lider idi, Türkün boğulan sesinin sedası ve avazıydı.

Ve Sadık Ahmet  24 Temmuz 1995 tarihinde şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti.  Batı Trakya Türk azınlığının haklarının imza altına alındığı Lozan barış antlaşmasının yıldönümü olan 24 Temmuz’da  kazada vefat eden  Sadık Ahmet’in susturulduğunu düşündüler. Ama unutulan bir şey vardı- Batı Trakya’da Sadık Ahmetler bitmez, her evde artık bir Sadık Ahmet var.