Yunanistan’ın Türkiye’ye hasmâne girişimlerinin ardı arkası kesilmiyor. Kıbrıs meselesindeki uzlaşmaz ve mütecaviz tutumu yetmezmiş gibi, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynaklara göz diktikten sonra iyice şirazesi kayan Atina, her gün yeni bir sebeple Türkiye’nin tepkisini çekmeye devam ediyor. Yunanistan’ın Fransa ve ABD’yi yanına çekip Türkiye’yi NATO nezdinde zora sokmak istemeleri bir yana, Doğu Akdeniz’deki ülkelerle bir olup Türkiye’yi bölgede dar bir alana hapsetmeye çalışmaları elbette kabul edilebilir değil. Türk Dışişleri Bakanlığı Yunanistan’ı kınamaktan yoruldu, Atina tahrik etmekten yorulmadı.

Son olarak Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs Yönetimi liderleri üçlü bir zirvede bir araya geldi. Dokuzuncusu düzenlenen zirvede, bu üçlüden bekleneceği üzere, Türkiye’yi kınadıklarını ilan eden bir bildiri yayınlandı. Ortak bildiri, Türkiye’nin “uluslararası deniz hukukuna riayet etmesi, devletler hukukuna aykırı tek taraflı eylem ve provokasyonlardan kaçınması” çağrısı yapılıyor. Dahası, “Türkiye’nin Yunan hava sahasına yönelik sürekli ihlalleri ile Yunanistan ve Kıbrıs münhasır ekonomik bölgelerindeki yasa dışı eylemleri” kınanıyor.

Zirve sonrasında basına yapılan açıklamalarda, Türkiye’nin bölgede barışa tehdit oluşturan taraf olduğu da iddia edildi. ABD ve Fransa’ya sırtını yaslayarak, Türkiye’ye karşı askerî üstünlük ve caydırıcı güç oluşturmaya çalışan taraf Yunanistan değilmiş gibi algı yaratılmak isteniyor. Türkiye’nin dibinde askerî varlığını artıran, gücünü pekiştirmek için Fransa’dan savaş gemisi ve uçaklar satın almak için vatandaşların refahına harcaması gereken parayı silahlara döken saçan Yunanistan değil sanki. Atina, Türkiye’nin önünü kesmek ve Doğu Akdeniz’de denklem dışına çıkarabilmek için çırpınırken, aslında bölgede “Soğuk Savaş” başlatmak niyetinde olduğunu da ifşa etmiş oluyor. Yunan Başbakanı Miçotakis’in Türkiye’yi caydırmak için Fransa’yı yaslandıklarını belirtirken, Fransa’nın bir nükleer güç olduğunun altını çizmesi, “Soğuk Savaş” niyetinin bir emaresi olarak görülebilir.

Yunanistan’ın bölgemizdeki asıl derdinin “Türkiye tehdidi” olarak ifade ettikleri güç dengesizliğinde elini güçlendirmek olduğu anlaşılıyor. Ancak Atina, özellikle son zamanlarda Avrupa’da artan enerji arzı sorunlarını suiistimal ederek, Avrupa’nın enerji güvenliğini temin etmek için Türkiye ile mücadele ettiği yönünde bir algı oluşturmaya çalışıyor. Böylelikle meselenin Yunanistan’ın Türkiye karşısında duyduğu aşağılık kompleksinden değil de Yunanistan’ın Avrupalı dostlarına hizmet etme aşkından kaynaklandığı imajını çizeceğini düşünüyor.

Bir diğer ifadeyle Yunanistan, “ben sizin güvenliğiniz için Türkiye ile mücadele ediyorken beni yalnız bırakmamalısınız” demeye çalışıyor. Yani Yunanistan, Avrupa Birliği üyelerine “enerji güvenliğinizin artması için bana Türkiye karşısında destek vermelisiniz” mesajını veriyor. Yunanistan bu eylem ve söylemleriyle, “saldırgan ve tehditkâr Türkiye” imajını pekiştirip AB tarafından yaptırımlar uygulanması için elinden gelen oyunları oynuyor. Brüksel’deki abileri Ankara’ya yaptırımlar getirse, Atina’dakiler zil takıp oynayacaklar belli ki.

Üstelik tüm bunlar, Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelerin, Mısır ile normalleşme söylentilerinin devam ettiği bir dönemde yaşanıyor. Yunanistan, Mısır’ı da yanına çekmekle, hem Avrupa’ya daha güçlü ve önemli görünmeye hem de Türkiye-Mısır normalleşmesini akamete uğratmaya çalışıyor. Türkiye’nin Mısır’la da normalleşme çabasında olduğu da dikkate alınırsa, Atina gibi Kahire’nin de aklının karışık olduğu anlaşılıyor. Bu şartlar altında, Ankara ne kadar yapıcı ve uzlaşmacı olursa olsun, ne yaparsa yapsın bu üç aklı karışığın iflah olmayacağı beklentilerinin güçlenmemesi mümkün değil. Doğu Akdeniz’de sorun çıkaran, tehdit oluşturan biri varsa, bunun bu “aklı karışıklar ittifakı” olduğu aşikâr