Ukrayna’da yaşananlar elbette Suriye’deki krizden bağımsız değil. Bu konuyu gündemine taşıyan ve benim de bir bölüm yazarı olarak katkı verdiğim güzel bir çalışmadan bahsetmek isterim sizlere. Türk Akademisi Siyasî Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV), Suriye krizini derinlikli bir şekilde ele alan bir çalışma yapılmasının gerekli olduğu kanaatiyle, meseleyi bilimsel esaslara göre tüm boyutlarıyla incelemeyi, gelişmeleri Türkçe bakış açısıyla değerlendiren bir anlayışla ele almayı amaçlayan güzel bir kitap yayınladı.

Bahsi geçen kitap, Dr. Cemil Doğaç İPEK ’in editörlüğünde, Suriye krizini, Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı terör tehditlerini ve ülkemizin terörle mücadelesini, Suriye krizinin aktörler ve temalar bazında derinlemesine analiz edilmesini ve millî bir bakış açısıyla krizin çözümüne katkı verebilecek siyaset tavsiyelerinin sunulmasını hedefliyor. “Suriye Krizi: Bölgesel Dinamikler ve Küresel Yansımalar” başlıklı bu kitap geçtiğimiz günlerde okuyucularıyla buluştu.

BÖLGESEL ANALİZ

Kitapta; Suriye’deki hadiselerin uluslararası hukuk boyutu, krize taraf olan devletlerin yaklaşımları ile taktik ve stratejileri, Suriye’deki muhalif yapılanmalar, krize diplomatik çözüm arayışları, krizin ekonomik ve enerji-politik boyutları, Türkiye’nin askerî harekâtları ile bölgede mücadele ettiği terör örgütleri, terör örgütlerinin fikrî zeminleri, öne çıkan taktikleri ve tarihî serüveni ile Türkiye’nin bu alandaki tecrübesi bütün boyutlarıyla ele alınıyor, istatistiksel verilerle destekleniyor. Bu kapsamlı çalışmayla, Suriye kriziyle alakalı bölgesel ve küresel aktörlerin etraflıca analiz edildiği, krize ilişkin uluslararası girişimler ile Türkiye’nin Suriye kaynaklı terörle mücadelesine dikkat çekildiği, siyaset yapıcılara akademik çerçeveden katkı sağlanması hedeflendiği anlaşılıyor.

Kitabın mutfağında Prof. Dr. Yonca İldeş, Prof. Dr. Mehmet Emin Çağıran, Prof. Dr. Oktay Fırat Tanrısever, Doç. Dr. Buğra Sarı, Doç. Dr. Halil Burak Sakal, Dr. M. Bora Sanyürek, Dr. Kürşad Korkmaz, Dr. Mehmet Şahin, Dr. Murat Çelik, Dr. Gökhan Tekir, Dr. Koruhan Fayganoğlu, Dr. Aytekin Cantekin, Dr. Serdar Kesgin, Yunus Can Şenol, Bilgay Duman, Ahmet Cülük, Şerife Akıncı, Ömer Faruk Kocatepe, Hüseyin Faruk Şimşek, Aylin Mercan ve Mehmet Çağatay Güler gibi isimlerden oluşan güçlü bir akademik kadro bulunuyor.

Kitap içerisinde her bölüm elbette çok önemli lakin Dr. Cemil Doğaç İpek tarafından kaleme alınan “Sonuç Yerine: Suriye’nin Geleceği, Göç ve Güç Dengeleri, Türkiye ve Türkmenler” bölümüne ise ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Zira bu konu Türkiye’nin geleceği açısından büyük risk ve fırsatları birlikte içerisinde barındırıyor.

Bilindiği üzere 2013 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile kurulan Suriye Türkmen Meclisi (STM) maalesef istenilen başarıya ulaşamadı. Meclis’in uzun bir süredir Türkiye’de yaşayan, Suriyeliler tarafından diaspora meclisi şeklinde yönetilmesi ciddi bir problem teşkil etti. Bu nedenle de Suriye Türkmen Meclisi, Suriye Türkmen Toplumunda ve sahada herhangi bir ağırlık kazanamadı.

Bugün içinde bulunulan şartlar ve Ukrayna’da yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda STM’nin yerine karizmatik bir liderin önderliğinde milli bir cephenin inşa edilmesi daha mantıklı görünüyor. Tabii ki inşa edilecek Suriye Türkmen Cephesi’nin (STC) Suriye merkezli çalışması ve faaliyetlerini Suriye’den sürdürmesi hayati önemdedir.

TARİHİ SÜREÇ

Geçmişten günümüze bölgemizde ve dünyada başarıya ulaşmış kitle hareketleri incelendiğinde görülecektir ki olayların başladığı ilk kıvılcımda yahut ilerleyen süreçte hareket mutlaka bir liderin etrafında somutlaşmış, görünür hale gelmiştir. Ortadoğu toplumlarında; insanlar kitle hareketlerinin ideolojik ve siyasal boyutu ile çok fazla alakadar olmazlar zira kitlelerin yüzü daha çok kendilerini heyecanlandıran ve daha müreffeh bir gelecek vaat eden liderlere dönüktür. Bu noktada karizmatik liderler bahsi geçen kitlelerin ilgisini çok fazla cezbediyor. Tarihi süreci de günceli de incelediğimizde bu tarz karizmatik liderlerin çoğunlukla asker yahut silahlı mücadele/direniş kökenli kişiler arasından çıktığını görüyoruz.

Tarihi örneklere bakıldığında bu tarz kitle hareketlerinde toplumun arkasından yürüdüğü karizmatik liderler sahada bizzat mücadeleyi veren direniş hareketlerinin içerisinden çıktı. Örnek verilmek istenirse Mustafa Kemal Atatürk'ten Rauf Denktaş'a, Che Guevara'dan Yaser Arafat'a, Aliya İzzetbegoviç'ten Cahar Dudayev'e birçok lider hatıra gelecektir. Bu liderlerin ortak özelliği silahlı mücadeleye/direnişe liderlik etmeleri ve halkı bir devrime inandırmalarıdır.

Suriye’de Esed Rejimi karşıtı grupların siyasi temsiliyetini yürüten Suriye Geçici Hükümeti, Suriye Muhalif Devrimciler Konseyi ve Türkmenlerin siyasi çatısı olması için kurulan Suriye Türkmen Meclisi gibi sivil siyaset organlarının Suriye toplumunu peşinden sürükleyici bir etkisi maalesef olamamıştır. Bunun sebebi, “silahlı mücadelenin devam ettiği süreçte halk bölgedeki askeri figürlere rağbet eder” gerçeğidir. Suriye Halkında sivil siyasete karşı güven kültürünün olmayışı; sonuç olarak başarısızlığı getirmiştir. Sivil siyasete karşı halkın yaklaşımı ortadayken mevcut sivil siyaset kurumlarını destekleme üzerinde ısrar etmek saha gerçekliği ile uyumlu olmaz.

Bu noktada akıllara şu geliyor. Tamam problemi ortaya koyduk ama çözüm kim? Bu cephenin başına geçip Suriye’yi ve Türkmenleri kim toparlayabilir? Bu sorunun cevabı olarak ilk aday Fehim Ertuğrul İsa’dır. Neden mi? Açıklayalım.

Fehim İsa, Çobanbeyli büyük bir Türkmen aileye mensup, 26 bin askeri mevcut Sultan Murad Tümeni Komutanlığı görevini sürdüren, iyi derecede Türkçe ve Arapça konuşabilen, sivil ve askeri alanda ciddi etkinliği bulunan bir askerdir. Ailesi, bölgede saygın, tarım ve ticaret ile uğraşan, birçok ferdini Esed Rejimi’ne ve DEAŞ ile PKK’ya karşı verilen mücadelede şehit vermiş köklü bir Türkmen ailedir.

TÜRKMENLERİN VARLIĞI Fehim İsa, Suriye’de muhalif hareketlerin ilk başlarında ailesinin mülkiyetlerinin büyük bir kısmını satarak Sultan Murad Tugayı adı altında bir birlik kurmuş ve Suriye’nin her tarafındaki muhalefet hareketlerine ilk maddi desteği sağlayan kişilerden birisi olmuştur. Bu yüzden Suriyeli muhalifler nezdinde hem Arap hem Türkmen hem de Kürt gruplar ve komutanlar tarafından saygı duyulan bir kişiliktir. Liderlik karizması olarak da net bir şekilde sahadaki farkı ortadadır.

Fehim İsa önderliğinde bir Türkmen Cephesi kurulması çok faydalı olacaktır zira mevcut durumda Türkmenlerin durumu iç açıcı değildir ve müdahale edilmezsse Türkmenlerin bölge siyaseti içerisinde asimile olarak eriyip gitme ihtimali bulunuyor. Ayrıca her ne kadar bu meseleyi farklı bir başlık altında irdelemekte fayda olsa da; Suriye'deki Türkmen Türkmen varlığının ayakta tutulması neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olan Lübnan ve Filistin Türkmenlerinin kaderi için de önemlidir. Türkmendağı, Trablusşam ve Cenin üçgenindeki kültürel ve jeostratejik Türkmen varlığının muhafazası hem insani hem de milli bir görevdir.