"Tarımsal Eğitimin Sorunları" başlıklı yazılar birçok kişi tarafından zaman zaman kaleme alınıp, gündeme getirilmiştir. Ülkemizde tarımın sorunları dediğimizde; başta tarım politikaları olmak üzere, maliyet arttırıcı unsurların çözümlenememesi ihracat eksikleri, çiftçi eğitimi ve uygulamalarının yetersiz olması, mazot fiyatları, tarım arazilerinin parçalı ve dağınık olması, tarımsal üretimde verim ve kalitenin düşük olması, desteklemeler, sulanabilen arazi miktarının azlığı ve mevcut su kaynaklarının etkin kullanılamaması gibi sıkıntılar sayılabilir. Bu sorunları bir kenara bırakıp ülkemizdeki temel sorunun "Tarımsal Eğitim Sorunu" olduğunu görmemiz ve önemsememiz gerekmektedir. Bizim şu ana kadar gündeme almayı ihmal ettiğimiz, düşünmediğimiz tarımda eğitim: Tarımsal üretimin, verimin ve kalitenin arttırılmasında ilk basamaktır.

Ziraat fakülteleri, tarımsal eğitim veren meslek yüksekokulları ve tarım meslek liseleri… Ülkemiz tarımına ve geleceğimizin teminatı olan öğrencilere eğitim veren bu kurumlar gerçekten ülkemiz tarımına yakışır düzeyde bir eğitim verebiliyorlar mı? Okuldan yeni mezun bir ziraat mühendisi göğsünü gere gere "ben artık bir ziraat mühendisiyim" diyebiliyor mu? Gözünü kırpmadan mesleğe atılabiliyor mu?

Ekonomisinin büyük bölümünü tarımdan karşılayan, ülke istihdamının %18’ine sahip olan, üretim miktarları ile domateste 12.750.000 tonla dünya 3’üncüsü, kirazda 627.132 tonla dünya 1’incisi, kayısıda 985.000 tonla dünya 1’incisi, fındıkta 675.000 tonla dünya 1’incisi, incirde 305.689 tonla dünya 1’incisi, zeytinde 2.100.000 tonla dünya 4’üncüsü olan bir ülkenin 18 yaşına kadar bir öğrenciye tarımsal içerikli ders vermemesi ne kadar büyük bir çelişki değil mi?

Tarım meslek liseleri hariç, ilkokuldan lise bitimine kadar tarımsal içerikli bir dersin olmaması da ayrı sorun olarak görünmektedir. 1980 yılında 5 olan ziraat fakültesi sayısının halihazırda eğitim veren, ziraat mühendisi yetiştiren ziraat fakültesi sayısının günümüzde 40’ı aşmış olduğunu görüyoruz. Sayısal artış bizi yanıltmasın. Bazı ziraat fakültelerinin uygulama alanı olmadığı da bir gerçektir. Ne yazık ki bu fakültelerimizde dersler nazari olarak işlenmekte ve bu durum kaliteyi önemli ölçüde düşürmektedir. Ve her geçen yıl yeni fakülteler kurulmaya devam edilmektedir. Bu fakültelerden mezun olan ziraat mühendislerinden kaçı kendi mesleğini yapıyor veya yapabiliyor?

Ülkemizin tarım potansiyeli olarak önü açık. Yeni atılımlar, yeni buluşlar bizi bekliyor. İnanın ki; ülkemiz, tarım ve üretim potansiyeli konusunda büyük bir ülke. Sadece tek bir atılım, tek bir kıvılcım, tek bir inovasyon ile tarımın birçok alanında dünyada marka yapabilecek bir ülkeyiz.

Türkiye’ de ziraat mühendisleri işsiz mi?

Bu cümleyi kurarken, işsiz olan işletmeci, iktisatçı, diğer mühendisler, veterinerler, öğretmenler ile karşılaştırma yapmak akla gelir mi? İşsiz olarak nitelendirdiğimiz ziraat mühendislerinin ne kadarının tarım sektöründe iş başvurusu vardır? Mezun olanların hepsi tarım sektöründe çalışmak istiyor mu? Mezun olduktan sonra ülkemizin her yerinde çalışmayı göze alıyorlar mı yoksa belli bölgelerde ve şehirlerde çalışmak için mi ısrar ediyorlar?

Bir ziraat mühendisinin ülkemizde iş bulması ciddi bir sorundur. Aslında sadece ziraat mühendisi için değil her meslek dalı için bir sorun bulunmakta. Tarım eğitimi almış ve iş bulamayan bir kişi, mezun olmadan bir yıl önce "iş bulma ve kariyer yönetimi" konusunda eğitim almalıdır. Bu eğitim sayesinde işe girebilmek için piyasada ne tür eksikliklerin olduğunu görüp bunları erkenden kapatmak yoluna gidebilir. Bir de özgeçmiş hazırlama, iş görüşmesi yapma, iş başvurusu yapılacak kişi ve kurumlara ulaşma yöntemleri gibi konularda yeterli donanıma sahip olmayan mezun meslektaşlarımız, işsizler ordusuna katılmaya aday oluyorlar.

Özellikle araştırma enstitülülerindeki bir tarım uzmanı; eleştirel, sürekli gelişime odaklı, araştırmacı, ön yargısız, sürekli gelişime açık bir felsefeye sahip olmalıdır. Ancak sorun yine de tam olarak çözülemiyor. Çünkü en önemli konulardan biri olan deneyim eksikliği kolay kolay kapatılamıyor. Deneyim kazanmak öyle bugünden yarına olacak bir iş değildir. Bu toprağın insanı ancak usta-çırak ilişkisi ile öğrenir. Deneyimler, şefinden çırağına iş üzerinde gösterilerek öğretilir. Aksi takdirde yarım yamalak yapılan 1-2 aylık staj, ziraat mühendisinin deneyim kazanmasını sağlayamaz, sağlamasının da mümkün olduğu düşünülemez.

Böyle devam edersek ne mi olur? Biz kaybederiz, çiftçi kaybeder, tüketici kaybeder, gençlik kaybeder, Türk tarımı kaybeder, ülkemiz kaybeder…