Tarım toplumundan, sanayi toplumuna geçtik geçiyoruz, köyden kente göçtük, göçüyoruz gibi boş tartışmalar arasında yıllarımız geçti, gitti. Onca yıl sanayi toplumuna geçişimiz konuşulsa da; tarım, ülkemiz için önemli bir üretim faaliyetidir. Ülkemiz, tarım gibi önemli bir üretim faaliyetini sürdürmeye devam etmelidir, etmek zorundadır.

Neden üretmek zorundadır? Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi konum ve iklim yapısı bizlere bir lütuftur. Ülkemiz çok farklı coğrafi bölgelere ve farklı iklim yapılarına sahip olup; çiftçilerimiz, tarla ziraatından bahçe ziraatına, egzotik bitkilerden çiçekçiliğe kadar bitki yetiştirecek iklim ve toprak yapısına sahiptir.

Güzel ülkemizin her yanında çok zengin gen kaynakları bulunmaktadır. Bizim çiftçilerimiz kendi üzerine düşen sorumluluğun farkında ve görevinin bilinci ile üretim faaliyetini aksatmadan yerine getirmeye devam etmektedir. Harita üzerinde Yozgat’ı merkez alalım ve Yozgat üzerine pergelin sivri ucunu koyalım ve diğer çizen ucu da Kırgızistan’a kadar getirip bir daire oluşturalım, yaklaşık dünyanın en kalabalık nüfus grubunun ve yine yaklaşık en yüksek gelir grubunun bu daire içerisinde kaldığını görürüz.

Biz tarımsal potansiyelimizin farkında değiliz, maalesef. Bunun için şimdilik sadece doğru bir üretim modeli ve pazarlama politikamızı oluşturmamız yeterli olacaktır. Bu politikaları benimsediğimiz de daire içerisinde kalan, nüfusu kalabalık ve zengin olan bu ülkelerin gıda ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamamız hiç de uzak bir ihtimal değildir.

Ülke olarak çok şanslıyız. Toprağa tutunma, bulundukları yöreye bağlı kalma istekleri çok yoğun olan bir çiftçiye sahibiz. Bizim çiftçilerimizin inanılmaz bir üretim arzuları var. Tarımsal desteklenme beklentisi olmadan dört mevsim, büyük bir fedakârlıkla üretmeye devam ediyor. Ne Avrupa’da ne de dünyada Türk çiftçisi kadar enerjik çiftçi yoktur.

Böyle bir çiftçi potansiyeline sahibiz…

Ülkemiz tarımı hakkında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, gereksiz ve boş söylev sahiplerine, çiftçileri üretimden koparmak için çırpınan kişilere, yazıklar olsun! Demekten kendimi alamıyorum. Hakikat güneş gibidir; ne yapsanız söndüremezsiniz! Yanlışlığı sonuna kadar sürdüremezsiniz! Yanlış propaganda yoluyla gerçek olmayanı ayakta tutamazsınız!

Türk çiftçisi hep rüzgâra karşı yürüdü. Kesinlikle pes etmedi. Üretim sevdasında; doğaya, tarımsal girdilere karşı “yenildi” sanılırken bile sabır, azim ve çalışmakla “yenmesini” bildi. Don olayı oldu, yeniden ekilişini yaptı. Dolu vurdu, inatla üretime devam etti. Çiftçi için üretmek bir “ülkü” haline geldi, ülküsünü unutmadı; kararlılık gösterdi. Çünkü üretmek ülküsüne kesin inanmıştı.

Değerli Çiftçilerimiz, Kıymetli Ülküdaşlarım:

Uzak durun! Kendinizi değersiz hissetmenize sebep olan kişilerden.

Uzak durun! Sizleri küçük gören ve düşüncelerinizi ve emeklerinizi küçümseyenlerden.

Uzak durun! Üretmek için depoladığınız enerjinizi emip bitirenlerden.

Uzak durun! Sizi dinlemeyen ve anlamak istemeyen insanlardan.

Uzak durun! Vatan ve millet menfaatini düşünmeyenlerden…

Ülküdaşlarım, hakikat kaybolmaz. Sizler ülkemiz tarımının birer neferisiniz. Tarımda çalışanların emekleri zayi olmaz ve “Güneşin doğma vakti gelmişse, onu hiçbir beşeri güç durduramaz”. Bizler üretmeye devam etmeliyiz!

Üretim devamlılığı sürecinde tarımın teknolojiye dönüşümü, “tarım 4.0” akımını benimseyerek; “teknolojik ilerleme ve verimlilik” parolasıyla 2023’e hazırlıklar yaparak, 2050’yi düşünerek ve 2071’in hayalini kurarak, üretmeye devam etmeliyiz!

Gelecek tarımda ve değişimi yakalamaksa bizim elimizde...