Her 24 Nisan yaklaştığında Ermenistan dünya çapında bir tiyatro sergiliyor. Uydurulan bir tarihle kendilerini acındırarak bölgede kin ve ‘soykırım’ üzerine politikasını kuran bu devlet, uydurduğu bir ‘soykırımı’ da devlet ideolojisi haline getirmiştir. Sözde ‘soykırım’ sadece içteki Ermenileri değil, aynı zamanda dışarıda yaşayan Ermenileri de bir bütün kılmakta. Hem içerideki, hem de dışarıdaki Ermenileri birleştiren uydurma ‘soykırım’ hikayesi aynı zamanda birçok devletlerin de işine gelmektedir. Ermenistan, Türkiye düşmanı olan devletlerin çıkarları doğrultusunda sahneye çıkartılan bu sözde ‘soykırım’ iddiasından asla vazgeçmeyecektir.  Bu iddialar gerçek tarihin dışına çıkan siyasetin ucuz ticaret konusuna dönüşmüştür. Hatta bu işe güzel paralar harcayarak sinemalar çekilmekte, kitaplar yazılmakta, dünya çapında ünlüleri bu yalan kampanyaya nasıl alet edileceğinin sinsice yollarını bulmaktadırlar. Bütün bunların tek sebebi ise Türkiye üzerinde baskıların arttırılmasıdır. Hem uydurulan tarih, hem de Ermeniler kullanılan bir araçtır. Bu kullanılmadan ise Ermeniler rahatsız gözükmüyor. Diğer taraftan da üretilen ‘soykırım’ iddiaları yüzünden Ermenistan’daki karşı kuvvetler, hatta birbiriyle barışmayan zor taraflar da kolaylıkla bu konuda birleşiyor, bir masaya oturuyorlar. Yani anlaşılan odur ki, bu iddialar hiçbir tarihi ve hukuki gerçeği yansıtmamakta, siyasi bir adım olarak kullanılmakta.

Türkiye ise o tarihte Amerika’dan gelen açıklamaları heyecanla takip ederek, acaba ABD başkanı bu defa ‘soykırım’ kelimesi kullanacak mı diye nefeslerini tutmakta. Geçen hafta Fransa’nın tutumundan daha da heveslenen Ermeni diasporası hızını alamayarak tekrar Amerika’da hamle yaptı. Bilindiği üzere en büyük örgütlerinin ve teşkilatlarının bulunduğu yer Amerika’nın California eyaletindedir. Has adamları olan California Vekili Adam Schiff’in  üzerinden ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosuna sözde ‘Ermeni soykırımı’ olarak tanımasına ilişkin karar tasarısı sunuldu. Bu da yetmezmiş gibi, ardından New Jersey Senatörü Demokrat Bob Menendez ile Texas Senatörü Cumhuriyetçi Ted Cruz tarafından da aynı konuda bir karar tasarısı da Senatoya sunuldu. Her iki karar tasarısının metinlerinin birebir aynı olması ise aslında çok şeyi söylemektedir. Eğer yasa tasarısı kongrenin iki kanadından da onaylanırsa ABD Başkanı'nın imzasıyla kanunlaşmış olacak. Gerginleşen ikili ilişkilerde ise 87 yaşlı 45. ABD Başkanı Trump’a fırsat doğduğu aşikar. Peki, şu ana kadar hangi ülkeler bu uydurma ‘soykırımı’ tanımış? Liste hiç küçük gözükmüyor.

·        Arjantin – 1985 yılında ‘Ermeni soykırımını’ tanıma kanununa imza atmış.

·         Şu anki müttefikimiz Rusya önce 1995, daha sonra 2005 yılında bu uydurmaları kabul etmiş.

·         Tekrar tekrar gündeme getirmekten yorulmayan Kanada, bu işi artık zevk meselesi haline getirmiş durumda. 1996, 2000 ve 2004 yıllarında gündeme getirerek her üçünü de kabul etmiştir.

·         Hiç şüphesiz ki, Yunanistan da bu fırsattan geri durmazdı ve 1996 yılında kabul etmiştir.

·         Ermeni lobisinin aktif olduğu Lübnan, 1997 ve 2000’de bu kanuna evet dedi.

·         Hiçbir zaman desteğini eksik etmeyen ve bu konuda her türlü çaba harcayan Fransa, bu konuda ilk kez Ermenileri 1998 yılında sevindirmişti. 

·        İtalya ve Vatikan 2000 yılında, İsviçre 2003, Slovakya ve Hollanda 2004, Polonya 2005, Almanya, Venezuela, Litvanya 2005, Şili 2007 yıllarında sözde ‘soykırımı’ kabul etmişler. İsveç, Uruguay, Belçika, Bolivya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Brezilya, Suriye, Bulgaristan, Lüksemburg, Paraguay… bu yalana sahip çıkmışlar.

24 Nisan’a hazırlıklar içinde olan Amerika, bu yasa tasarısını kabul ettiği durumda Türkiye’nin kaybedeceği bir durum yok. Farklı farklı tarihlerde ABD’nin 40’dan fazla eyaleti sözde ‘soykırım’ iddialarını tanımış durumdayken 24 Nisan’da Türkiye’ye sadece bu ucuz tiyatroyu izlemek düşer. Kaybettiğimiz tek nokta, büyük bir devlet olarak diasporamızın yokluğudur.