Yeni bir parti kuracak kişilere “neden parti kuruyorsun?” demek, demokrasi kavramı içinde şık kabul edilmez. Ama yeni bir parti kuranlara, kuracak olanlara misyonları ne olacak, ilişkileri kimlerle, amaçları neler bunları sormak da kamusal bir görevdir. Nihayetinde parti kuran herkes Türkiye’yi yönetmeye taliptir. Bunlar içinde kötü emeli olanlar olduğu gibi, ülkeye hizmet odaklı hareket edenler de olabilir. Mesela, HDP’ye ülkeye hizmet etmek isteyen bir siyasi parti denilebilir mi? Diyecek akıl sahibi olacağını sanmıyorum.

HDP gibi kimi partiler ülkeyi bölmek için kurulurken, bazı partiler de parti bölmek, muhatabı partiyi zafiyete uğratarak küresel projeler için kurulmaktadır. MHP’yi bölmek isteyenlerin İP’i kurdurduğu gibi, AKP’yi bölmek isteyenlerin Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu parti kurmaya teşvik etmesi de böyle bir şeydir. Tarihte siyaset dizaynı her daim olmuş ve bundan sonra da olacaktır.

Siyasette daha iyiyi, daha güzeli, daha çok hizmeti arayan kimseye bir sözümüz olmaz. Ama “Ali Babacan Tekstilin” binasında İngiltere Büyükelçisi ile gizli saklı hazırlık yaparsanız da buna kimse iyi gözle bakmaz.

Ali Babacan, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevinden ayrıldıktan sonra tekrar bu göreve getirilmeyince ortadan kaybolmuştu. Adeta bir hayalete dönmüştü. Resmi sosyal medya hesabından yaklaşık 5 yıldır Türkiye’nin bir meselesi hakkında bir twit atıp düşüncesini yansıtmamış birisi, bugün Türkiye’ye “kurtarıcı” diye sunuluyor.

Son beş yıldır neredesin, ne yedin, ne içtin, kimlerle düşüp kalktın belli değil…

Ali Babacan son beş yıldır hayalet olmayı tercih etti ama onun adına birileri bu son beş yıl içinde hep senaryolar yazdı. Yok, “Ali Babacan cumhurbaşkanı adayı olacak”, yok, “Ali Babacan, CHP’ye katılıp, milletvekili adayı olacak”, yok, “Ali Babacan, ekonominin başına geri geliyor” gibi haberlerle, ruh çağırma seansları düzenlediler…

Merhum şair-yazar-siyasetçi Yusuf Ziya Ortaç’ın "Gözümün önünden durmaksızın geçen bir hayalet var." sözü gibiydi Ali Babacan’ın yokluğunda ona yüklenen anlam…

“Yıl bitmeden partiyi kuracağız” diyerek, parti kuracağını netleştiren Ali Babacan hayalet olmayı bir kenara koyup, geçtiğimiz günlerde Ahmet Davutoğlu’na daha yakın olan Karar gazetesinde bir röportajla ortaya çıktı.

“Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun birbiriyle arası yok” deniliyor, “İkisi ayrı ayrı parti kuracak” deniliyor ama biri diğerinin gazetesindeki röportajla hayalet olmaktan vazgeçip ortaya çıkıyor.

Aslında bu ikilinin niçin parti kurma çalışmasında olduğunu Meral Akşener açık etmişti. Meral Akşener, “Tek eksiğimiz muhafazakâr dindarlara ulaşmakta yaşanıyor. Çünkü Erdoğan aramıza kalın bir duvar koydu. Babacan ve Davutoğlu’nun partisi bu açıdan muhafazakâr dindar seçmene çabuk ulaşmayı kolaylaştıracak yapılar olacak, çünkü onlarla arasına bizim gibi duvar öremez. Babacan ötekine rahat ulaşılabilmeyi kolaylaştırır ki bu bizim için çok önemli.” cümlesinden çıkacak tek soru “Meral Akşener siz kimsiniz?” sorusudur.

CHP, HDP, İP ittifakı ortada iken, görülüyor ki Babacan ve Davutoğlu ikilisi de bunlara yeni eklem olarak katılmıştır. Zaten birbirinden farklı düşündükleri hiçbir şey yoktur. Eğer Babacan da, Davutoğlu da yaşadıkları illerde CHP’ye oy vermedilerse ben başka bir şey bilmiyorum. Bunların Türkiye’deki üst aklı Abdullah Gül’dür. Ona da ABD ve İngiltere’den üflüyorlar, o da üflenenleri Türkiye’de uygulamaya çalışıyor.

Türkiye’de bu cephenin ilişkisi, Abdullah Gül Kemal Kılıçdaroğlu’na, Kemal Kılıçdaroğlu da kendi ittifak ekibine dağılım şeklinde hiyerarşi oluşturmuştur.

Meral Akşener bu ilişkiyi de aslında "HDP'nin de içinde yer aldığı İP, CHP ve SP'nin de bir araya gelerek hepimizin Abdullah Gül'ü çatı aday göstermemiz istendi" sözleriyle deşifre etmişti. Fakat kim ve kimler istedi? Bu güç odağının adını bir türlü açıklamadı.

CHP, HDP, SP Abdullah Gül’e razı oldu ama Meral Akşener “Başarısız oluruz” diye karşı çıktı. İP’liler bunu “Meral Akşener oyunu bozdu” diye sunsalar da, aynı süreçte Abdullah Gül ile ilgili "Gül’ü, bu arada kendisini çok sever, sayarım. “ cümlesinin sahibi de odur.

PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile yan yana gelip ittifak kuranın, “Abdullah Gül oyununu bozdum” demesi, zaten ahmaklık olur.

Abdullah Gül için olmasa da CHP, HDP, SP, İP yerel seçimlerde birçok yerde iş birliği yapmıştır.

Abdullah Gül’ü yöneten ve yönlendiren aynı güç, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu da piyasaya sürmüştür.  Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu’nun aynı dakika ve saniye içinde terör örgütü PKK’ya hizmet eden HDP’li bazı belediyelere atanan kayyum için tepki göstermesi bile uyumlarını göstermektedir.

Hayalet Ali Babacan ete-kemiğe büründürülüp, yattığı yerden uyandırıldı. Ahmet Davutoğlu sinsi sinsi fırsat kolluyordu, zamanı geldi diyerek başını uzatmaya başladı.

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a bakınca Abdullah Gül’ü, Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Meral Akşener’i, Sezai Temelli’yi, Amerika’yı, İngiltere’yi görebilirsiniz.

MHP lideri Sayın Bahçeli’nin, “Türkiye’nin şu kritik eşiğinde AKP’yi geriye itecek, böldürecek, tartıştıracak bir zemini düşünmek, o zeminin oluşmasına katkı sağlamak ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya Türkiye’deki iş birlikçilerine ve ayrıca da FETÖ, PKK, DEAŞ, YPG’ye örtülü bir şekilde hizmet etmekten başka bir anlam taşımaz.” cümleleri aslında bu isimlerin çabalarını tarif ediyor.

Hayalet Ali Babacanların, Serok Ahmetlerin, Sinsi Güllerin neyi amaçladığı bu yüzden çok iyi biliniyor.