Geçtiğimiz hafta yapılan NATO toplantılarında siber güvenlik ile beraber vurgulanan bir diğer konu da uzaydı. Bununla eş zamanlı olarak nazire yaparcasına Çin’in uzay istasyonuna yeni giden 3 astronot göreve başladı.

Bundan bir ay kadar önce de Çin, Mars’a bir insansız uzay aracı indirdiğini duyurmuştu. Çin iki yıl kadar önce de Ay’ın karanlık yüzüne indiğini belirtmişti. Çin’in bu başarılı uzay görevleri yanında başarısız olan uzay görevlerinden birinin roketi de geçtiğimiz ay dünyaya serbest düşüşe geçmiş ve tüm dünyayı günlerce hakkında konuşturmuştu. Çin ve Rusya’nın uzay ve yörünge çalışmaları sadece ticari değil savunma görevlerini de içeriyor.

Uzayı sadece atmosfer dışı olarak da yorumlamayalım. Dünya’nın yörüngesi de uzay çalışmalarının alanı içinde. Dünya’nın yörüngeleri yerden yüksekliklerine göre alçak, orta, polar, jeo gibi isimler alıyor. Dünya alçak yörüngesi (low-orbit-earth, LEO) denilen yörünge alanı yeryüzünden 2000 km’den alçak yörünge alanını ifade ediyor. Bu alan bugün birçok amaçla kullanıma sahne oluyor. Örneğin, Uluslararası Uzay İstasyonu 400 km’de kurulu iken, Iridium Telekom uyduları 780 km’de, Çin’in Tiangong istasyonları ise 355 ve 370 km’lerde yer alıyor. Türkiye’nin üzerinden geçtikçe haber olan Starlink uydu kümesi ise yine alçak yörüngede konumlanıyor.

Alçak yörünge uydularının kullanım amaçları ise çokça. Örneğin, konumlama, yer görüntüleme ve internet dağıtımı bu uyduların görev alanlarından sadece birkaçı. Bu yörünge uyduları, dünyada internet gidemediği yerlere internet götürmeyi vadetmek gibi iyi görünen amaçlar sunarken, bilinmezleri de çoğaltıyor. Amerika başta olmak üzere bazı ülkeler savunma bütçelerinden kayda değer bütçeleri yörünge uyduları ile yapılan deneylere ayırıyorlar.

Örneğin; bugün, geleceğin savaşlarında insansız hava araçlarının öncü rolünü hepimiz biliyor, görüyoruz. Bunların yer ile haberleşmesi kadar sürü hâlinde hareket ederken birbirleri ile düşük gecikme ile haberleşmeleri için de bu uydular kritik olabilir.

Bu uydularla sadece haberleşme değil, saldırı ve savunma anlamında yapılacaklar da hayal gücünden eyleme her an geçebilir. Örneğin sinyal karıştırma, konumlama sistemini bozma, lazer gibi teknolojiler ile kara-hava-deniz hedeflerine ateş, alçak yörüngeden ateş ve birçok diğer kullanım alanı mevcut. Diğer yandan silahlanmada öncü ülkelerin anti-uydu silah projeleri de yıllardır var. Yani herhangi bir anda bir ülkenin uydularını yok edebilme yetkinliği. Buna karşı koymanın tek yolu da aynı kabiliyetin sizde de olması. Yani “uzayda caydırıcılık”!

NATO, uzay ve siber güvenlik konularını öne alırken bir temel olarak bilişsel savaş konusundan hareket ediyor. Bugün sosyal ağlar ve mobil cihazlarla yüksek haberleşme ve tüm kurumsal yapılardaki dijitalleşme, savaş alanının insanın beyni olduğu “bilişsel savaşı” ortaya çıkarıyor. Amaç ise bireylerin ve halkların davranışlarını saldırgan ajanın hedefleri doğrultusuna evirmek. Bunun için de tüm bilişsel alana hâkim olmak ve yönlendirebilmek önemli. Bu da haberleşmeye hâkim olabilmek anlamına geliyor.

NATO, Almanya’daki NATO Uzay Merkezi’ne ek olarak Fransa’da bir Uzay Mükemmeliyet Merkezi kuracağını belirttiği son bildirisinde “Uzaya, uzaydan veya uzay içinde yapılan saldırıların İttifak›ın güvenliğine açık bir meydan okuma olduğunu ve bu saldırıların ulusal ve Avrupa-Atlantik refahını, güvenliğini ve istikrarını tehdit edebileceğine inanıyoruz. Bu tür saldırılar 5. maddenin uygulanmasına yol açabilir” şeklinde duruşunu ifade etmiş oldu. Bu cümleler “uzaya, uzaydan veya uzay içinde” saldırıların yaşandığı anlamına da geliyor.

NATO’nun dediklerini sadece “müttefik” olarak okumayalım, yarının ne getireceği belli olmaz. Türkiye, yakın zamanda başlattığı uzay proje ve görevlerini hızlandırarak ilerletmeye mecburdur. Bu görevleri “uzay madenciliği” konulu tartışma programları lakaytlığında değil, yukarıda ancak bir kısmını sayabildiğim çerçeve ve ötesinde yapmaya mecburuz. Bu alanda, Türkiye’nin kültür coğrafyası, dost ve kardeş ülkeler ile beraber hareket etmesi de hem güç birliği hem de bütçeler anlamında önemli olacaktır.

Kara, hava, deniz; şimdi ise siber, uzay, bilişsel… Savaş ve mücadele alanları değişiyor!