Türkçe Düşün
İstanbul
HAFİF YAĞMUR
27°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Uzaydaki muhalefet

Uzaydaki muhalefet

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

UZAYDAKİ MUHALEFET

Tonlarca patates, soğan, domates veya narenciye ihracatı karşılığında savunma sanayi ürünleri ithal ederek ülkemizin güvenliğini güçlendirmeye çalıştığımız dönemleri geride bıraktık.

Hem savunma hem ağır sanayi hem de teknoloji ürünlerindeki yerlilik oranı bugün bir ülkenin ne kadar bağımsız olduğunu gösteren önemli bir ölçü haline geldi. Daha doğru bir ifadeyle bir ülkenin bağımsızlığı, kritik ihtiyaçlarını üretebilmesiyle orantılı... Ülkemizin bu alanla geç tanıştığı tartışılmaz bir gerçek ancak bunun da hem ülkemizden hem de dışarıdan kaynaklanan birçok nedeni olduğunun farkındayız. Türkiye’nin üretmesini istemeyen, gözünün açılmasını arzu etmeyen, ayağa kalkmasından çekinen birçok devlet var. Buna “müttefik” dediklerimiz de dâhil…

Kötü komşu ve müttefiklerimiz ülkemizin savunma sanayiinde çağ atlamasını sağladı. Bunun yanı sıra nitelikli personel sayımızın arttığı, katma değeri yüksek ürünlerin üretildiği, sadece tarım ve hayvancılıkla değil, aynı zamanda ağır sanayi ve teknoloji ürünleriyle de anılan bir ülke haline geldik. Kg başına düşen ihracatımız 65 dolara yükseldi. 3500 şirketimiz savunma sanayine hizmet eder hale geldi. İlk yerli otomobilimiz TOGG’un seri üretimine geçtik. Bu ifadeler muhalefet partileri tarafından sürekli eleştiriliyor ve her fırsatta soğanın fiyatı gündeme getiriliyor olsa da birçok ülke Türkiye’nin hakkını teslim ediyor.

ABD, İngiltere, Fransa, Yunanistan, Rusya, Almanya, Çin gibi ülkeler Türkiye’nin ne denli büyüdüğünü dışarıdan bir gözle görüp itiraf ediyorlar. Buna en yakın örnek Alman Gazetelerinde Türkiye’nin İnsansız Hava Araçlarında durdurulamaz bir güç haline geldiğini yazması oldu. İnsansız hava araçlarında dünya birincisi haline geldiğimiz gerçeği muhalefet partilerimizden başka herkes tarafından ilgiyle takip edildi.

Türkiye’nin üretimdeki paradigma değişikliği güvenlik stratejimize de pozitif katkılar sağladı. Milli İstihbarat Teşkilatının insan istihbaratının yanı sıra teknik ve siber istihbarat gibi yöntemlerin de gelişmesine olanak tanıdı. MİT’in yerli yazılımlar kullandığı istihbarat araçlarıyla başarılı birçok operasyona imza atıldı. Savunma Sanayimizdeki bu gelişmeler terörle mücadelemize de omuz verdi.

ABD’nin patriotlarına muhtaç bir ülke iken Hisar ve Siper gibi kendi hava savunma sistemlerimizi geliştirdik. Tayfun füzesinin menziliyle dosta güven düşmana korku verdik. Bununla birlikte dünyada torpido atışını gerçekleştirebilen 5 ülke arasına girdik. Hali hazırda uçak gemisi üreten 10 ülkeden birisiyiz. Deniz donanmamız Cumhuriyetimizin 100. yılında yapılan 100 gemilik filo geçişiyle göğsümüzü kabarttı. Şimdi de bu envantere TCG Anadolu’dan sonra dört yeni gemi daha eklendi. Kullanılacak tüm platform ve sistemler azami ölçüde millileştirildi. TCG Derya, TCG İstanbul, TCG Arif Ekmekçi ve Marlin SİDA Deniz Kuvvetleri komutanlığına teslim edildi. Son teknoloji radar sistemine, yerli füze ve gelişmiş sensörlere sahip olan gemilerimiz Mavi Vatan’daki bağımsızlığımıza güç kattı. Bu gücün bir tek muhalefetimiz farkına varamadı…

Patates ihracıyla teknoloji satın aldığımız dönemlerden uzay bilimleriyle uğraşacak bir seviyeye geldik. Hepimizin hayalini kurduğu “acaba bir gün bizim ülkemiz de…” diye başlayan cümleler bir bir gerçeğe dönüşmeye başladı. 20 yıldır uydu geliştiren bir ülke olarak BİLSAT ile başladığımız ortak üretim yolculuğu tamamen yerli olan Göktürk ve İMECE uydusuna kadar ilerledi. 2025 yılında da ilk milli haberleşme uydumuz olan TÜRKSAT-6A’yı uzaya göndereceğiz. Bu da bizi dünyada haberleşme uydularını yerli olarak geliştiren ve üreten 10 ülkeden biri haline getirecek. Ancak bunun da muhalefetimizi memnun edeceğini sanmıyorum.

Bugünlerde bir diğer eleştiri konusu ise ilk Türk astronotumuz Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğu… Kimilerine göre hiç gereği yokken masraf yapılan kimilerine göre de başkasının ürettiği bir kapsül ile gitmesinden dolayı hedef gösterildi. Kimi CHP’liler astronotumuzun siyasi ve sosyal geçmişini irdelerken kimileri de ilk mesajının Atatürk’ün sözü olmasından dolayı sevindi ama bir müddet sonra onlarda dövizin fiyatıyla yolculuğun bedelini kıyaslamaya başladı. Yedek astronotumuz Tuva Cihangir Atasever ise şimdiden bir sonraki uzay yolculuğu için gün saymaya başladı. Ancak eminim ki burada da Türkiye’nin uzay yolculuğundan ziyade astronotumuzun soyadı hoşuna giden CHP’liler bir müddet sevindikten sonra yeniden patatesin fiyatıyla kıyaslama yapmaya başlayacak, “Biri yetmedi mi ki ikincisini gönderiyoruz” diyerek Türkiye’nin uzaydaki çalışmalarını küçümsemeye çalışacaklar. Türkiye kurtuluş savaşından sonra tek parti dönemi, darbeler ve iç çekişmelerden dolayı kaybettiği yıllara rağmen önemli mesafeler kat etti.

“Bizim muhalefetimiz kadar teneke gürültüsü olan dünyada başka bir muhalefet var mı?” diye merak ediyorum. Ama emin olduğum bir şey var; Bizim muhalefeti uzaya göndersek orada da uzay boşluğuna muhalefet edecek kadar boşluktalar.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *