Sarıçam Belediyesi'nin ağustos ayı son oturumunda içinde bulunduğumuz zafer ayı ile ilgili konuşma yapan meclis üyesi Vedat Cengiz, şunları kaydetti:

"Hepinizi şahsım ve milliyetçi hareket  partisi grubu adına en içten duygularımla, saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Bu güzel ayda tarihimize yön veren günlerde sizleri selamlamaktan onur duyuyorum.

İnsanlık tarihi boyunca birçok devlet ve toplum tarihin akışını değiştirecek adımlara imza atmışlardır. Muhtelif topluluklar kendi milli vasıflarını tarihi tecrübelerle elde ettikleri kazanımları ile sağlamışlardır. Tarih boyunca yaptıkları onlara ad ve karakter vermiş, onlar da tarihi inşa etmişlerdir.

Türkler, bahsini ettiğimiz bu minval üzere tarihleri boyunca ad ve karakter almış, başta kendi tarihleri olmak üzere dünya tarihine yön vermiş bir millet olmuştur.

Bu ruh ile mayalanan Büyük Türk milleti, binlerce yıllık tarihine büyük devletler, zaferler ve isimler kazandırmıştır. Bunlardan en dikkat çekici olanı tarihimize “Zafer Ayı” olarak geçen Ağustos ayı içerisinde elde edilen önemli başarılardır. Türk milletinin tarih sahnesinde elde ettiği başarıları, kırılma ve dönüm noktası olarak kabul edeceğimiz dönemlerdeki mücadeleleri, ilahi bir kader gibi hep Ağustos ayında gerçekleşmiştir.

Türkler, Ağustos ayı içerisinde başta 1071 Malazgirt  olmak üzere, 1473 Otlukbeli , 1514 Çaldıran , 1516 Mercidabık Zaferi, 1521 Belgrad’ın Fethi, 1526 Mohaç , 1571 Kıbrıs’ın Fethi ve 1922 Büyük Taarruz zaferlerini elde etmiş ve hak edilmiş bir isim olarak Ağustos ayına “Zafer Ayı” ismini kazandırmıştır. Tarihimize şan veren bu zaferlerin hemen hepsi siyasi, sosyal ve ekonomik önemleri bakımından mühim ve değerlidir. Fakat tarihte sebep ve sonuçları bakımından şüphesiz en önemli iki zaferimiz 1071 Malazgirt ve 30 Ağustos Büyük Taarruz’dur.

Denilebilir ki İstanbul’un fethi Malazgirt ile başlamıştır. Özellikle Malazgirt hezimeti sonrası Bizans, siyasi olarak çözülmeye başlamış,  1453 yılındaki İstanbul’un fethine kadar sürekli zayıflayan bir devlet olarak hayatını sürdürmüştür.

Müslüman Türk yurdu kılınan Anadolu üzerine Avrupa’nın var gücü ile donattığı ordulardan müteşekkil Haçlı seferleri düzenlenmiş fakat 1071’de Malazgirt’te vurulan Müslüman Türk mührü bu topraklardan asla silinememiştir.

Türk varlığını Anadolu’dan yok etmek için sayısız mücadelelere girişen Haçlı düşüncesi, 1. Dünya Savaşı sonrası, açtığı çeşitli cephelerle Türk topraklarını işgale girişmiştir. Tarihçilerimizin “yedi düvel” olarak nitelendirdiği bu büyük Haçlı ordusu başladığı işgal girişimini başkent Ankara önlerine kadar ilerletmiş ve varlığımızı en derin şekilde tehdit etmişti. Bu topraklardaki yaşam hakkımız gasp edilmek ve mevcudiyetimiz tarih sahnesinden silinmek istenmişti.

Kendisine bu topraklarda yaşam hakkı tanımak istenmediği şuurunu idrak eden Anadolu insanı bütün varlığını ortaya koyarak kadim ruhunu ihya ederek Milli Mücadele’yi başlatmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuk demeden bütün bireyleri ile Milli Mücadele’yi omuzlamış, tarihte eşi benzeri görülmeyen büyük bir kahramanlık destanı yazmıştır.

Büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın “Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır” beytinde ifade ettiği gibi Türk milleti tarihindeki büyük başarılarına imza atan ruhunun ve imanının değişmediğini bütün dünyaya göstermiştir.

Asırlardır kanı ile suladığı, medeniyetiyle inşa ve ihya ettiği bu toprakları var gücü ile savunmak ve düşman işgalini sonlandırmak için 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz’u başlatmış ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandırmıştır.

Topyekûn bir milletin canı, malı ve  imanı ile başlattığı bu mücadele ve taarruz zaferle neticelenmiş, Haçlı ordusunun tarihteki en büyük işgal girişimi Müslüman Türk varlığının muhteşem zaferi ile sonuçlanmıştır. Tarih bir kez daha tekerrür etmiş, bu kadim millet tarihinde bir kez daha Ağustos ayında büyük bir zafere imza atmıştır.

Esaret emelleri, emperyalist hevesler,   küresel abluka ve düşman saldırıları   milletimizin tertemiz ve imanlı mücadelesiyle hem kırılmış hem de püskürtülmüştür.

30 Ağustos vatanımızın üzerindeki kara bulutları dağıtan, geleceğimizin önündeki kalın duvarları yıkan milli diriliş olarak  vicdanlardaki yerini almıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkomutanlığında taarruza geçen Türk ordusu; 30 Ağustos 1922’de zalimlerin koalisyonuna ve işgalcilerin küstahlıklarına karşı,namus ve şeref müdafaasını hiç çekinmeden, korkusuzca yapmıştır.

Sonuçta kazanan aziz milletimiz, sonunda başarıyı hak eden fazilet ve hamiyet dolu milli yürekler olmuştur.

30 Ağustos’ta köleliğe ve teslimiyete en cesur ve kalıcı cevap verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş şifreleri,  kurucu felsefenin dayandığı temel moral ve motivasyon kaynakları 30 Ağustos Zaferi’nin ruhunda gerçek anlam ve muhtevasını bulmuştur.

İstiklalimize kara çalmaya, itibarımıza leke sürmeye cüret eden iç ve dış karanlık odaklar 30 Ağustos’la beraber kovulmuş,  hak ettikleri sonuçla tanışmışlardır.

Bilmek lazımdır ki,  bu aziz vatanın şehit ve gazileri  bizlere üzerinde tahribat yapılmasına izin vermeyeceğimiz bir miras bırakmışlardır.

Bizler bu mirasın sahibi olarak zaferlerimizi gölgeleyip, egemenlik haklarımızı savsaklamaya kalkışanlara 30 Ağustos şuuruyla, çelik gibi bir iradeyle ve misliyle karşılık vereceğimiz  hiç kimse hatırından çıkarmamalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Malazgirt Zaferi’nin 949. Başkomutanlık Meydan Zaferi’nin 98. yıldönümünü kutluyor; başta Sultan Alparslan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün mücadele kahramanlarını, milletimizin selameti için canlarından seve seve vazgeçen aziz şehitlerimizi rahmet ve minnet ile  anıyorum.

SON SÖZ OLARAK SAYIN GENEL BAŞKANIMIZ DEVLET BAHÇELİ NİN DEDİĞİ GİBİ FATİH DE BİZİMDİR ATATÜRK DE BİZİMDİR.

Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun. Ne Mutlu Türküm Diyene."

Editör: Haber Merkezi