Neredeyse ayda bir Aselsan gibi güzide bir şirketimizle ilgili yabancıya satıldığı yalanları ortaya atılıyor. Son yalanda da Cumhuriyet gazetesi isimli nesne, algı operasyonunda Oscar’a oynadı diyebiliriz. Yaptığı haberdeki başlık farklı olmasına rağmen, bu haberin sosyal medya paylaşımında “Resmen ilan edildi: ASELSAN ‘QATAR’lı oldu!” şeklinde bir haber yaptı.

Sosyal medya yoluyla algı manipülasyonuna güzel bir örnek olan bu paylaşımın özüne bakıldığında ise konunun aslında Aselsan’ın halka açık bir şirket olarak kamuya karşı haber verme yükümlülüğü çerçevesinde KAP’a (Kamuyu Aydınlatma Platformu) ocak ayında duyurduğu gibi, Katar ‘da Aselsan’ın %100 iştiraki bir şirket kurduğu ve bununla ilgili marka başvurusu yaptığı idi.

Bir paylaşıma tıklayıp detayını okuyanların oranı, görenlerin oranından çok daha düşük olduğu için de, algı, yalan, dolan, bu tivit üzerinden gırla gitti. Aselsan Genel Müdürü ve SSB Başkanı farklı ortamlarda bunun asılsız olduğunu zaten ifade ettiler.

TSK Geliştirme Vakfı’nın %74.20’sine sahip olduğu Aselsan’ın %25.80 ‘lik kısmı da halka açık. Yani yabancılar dâhil her borsa yatırımcısı hisselerini alıp satabilir. Bu tür şirketler ana sözleşmelerinde yönetim erkinin kurucu veya büyük ortak tarafından kullanılması için ek maddeler de içerirler. Bu da “şirketin ele geçmesini” imkânsız hâle getirir. Bununla beraber halka açık payların da temsili için “Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi” de yönetim kurullarında görev alır.

Unutmamak lazım ki bir vakıf malı olan bu şirket esasında kamunun malıdır denilebilir. Dolayısıyla tüm vatandaşlar bu şirketin başarı ve başarısızlığından etkilenir. Hele ki savunma alanındaki bir şirket ise! Hâl böyle iken yüzlerce Türk vatandaşının bu konuda yalan haber yaymak için yarışa girişmesi akıl almaz bir durum. Kendi bindiği dalı kesmek olarak da düşünebilirsiniz.

Bu yalan haberleri yaymak, ülkenin bir değerine karşı yaygaracılık ve vatandaşlık ayıbı olduğu kadar, aynı zamanda halka açık bir şirkete yapıldığı zaman sermaye piyasalarına karşı da bir suç oluyor. Çünkü yatırım yapmış binlerce hissedarının yatırımlarının değerini etkiliyor.

Bu arada, bu şirket Aselsan’ın yabancı ülkelerde kurduğu ilk şirket de değil. Daha önce Malezya, Ukrayna, Azerbaycan gibi ülkelerde de bu tip şirketleri var. Türkiye’de de kendi ismiyle ya da başka isimlerle kurduğu ya da ilişkili olduğu onlarca şirket var. Bunlar da yine halka açık faaliyet raporlarında bulunabiliyor. Ayrıca bu yatırımların dost ve kardeş ülkelerde olduğu da gözden kaçmamalı. Bu yatırımları, dünyanın soğuk çatışma ortamında, geleceğin savunma ittifakları için de güçlü adımlar olarak görmek lazım.

Peki, Aselsan gerçekten Katar’da ve Katarlı ortaklarla bir şirket kurmuş olsa ne olurdu? Bunu tersten bir örnekle anlatalım. Biz Rusya’dan S-400 sistemi aldığımızda bu sistemin belli kısımlarının üretimi ya da teknoloji paylaşımı için taleplerde bulunuyoruz. Benzeri şekilde nükleer santral ve birtakım aşılarda da bu zorunluluklar var. Ayrıca Türkiye bugün yabancı şirketler ile savunma sanayii projeleri yaptığında iş bütçesinin belirlenmiş bir yüzdesini Türkiye’den satın alma, Türkiye’den üretme zorunlulukları olarak özetleyebileceğim ofset yükümlülüklerini de zorunlu tutuyor.

Biz bu yükümlülükleri yabancılara getirebilirken, bizim savunma şirketlerimizin yurt dışında yapacakları büyük projelerde benzer yükümlülükler ile karşılaşmaları da hiç garip değil. Şu anda durum bu olmasa da, bir büyük proje satışını gerçekleştirmek için yabancı bir ülkede yabancı ortaklarla şirket kurmak dahi bu sektördeki iş modeline göre gayet makul algılanması gereken konular.

Son olarak, bir diğer sorumluluğumuz da bu tür yalan haberleri yayan hesapları ve kişileri, tanıdıklarımız, arkadaşlarımız olsa dahi gözden geçirmemiz ve uyarmamızdır.

Bu vesileyle, doğrudan/ dolaylı kamu iştiraki olan veya tamamen ticari nitelikteki, ülkemizin yurt dışında yüz akı tüm teknoloji şirketlerine başarılar diliyorum. Üretim hamlemizin ana unsuru onlar olacaklar.