Yangın, sel, göç ve benzeri, bir kısmı tetiklenmiş birçok olay elbette sosyal medya savaş ordularının üzerinde operasyon çekebileceği konuları oluşturdu. Kötü niyetle ilkesiz siyaset yapanlar kadar, farkındalığı düşük halk kesimleri de olayların alevi ile kötü niyet olmaksızın bu operasyonlara dâhil oldu. Zaten Gezi gibi amaçlı operasyonlarda da böyle olmamış mıydı?

Bundan önceki yazılarımda bu konudaki durumu ve gereksinimleri şu şekilde ifade etmiştim.

Sosyal medya, bir iç kamu diplomasisi aracı olarak bundan önce olmadığı kadar öne çıktı ve çıkmaya da devam edecek.

Sosyal medya mecralarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve mahkemelerine muhataplıkları, çevreleyici şekilde sağlanmalıdır.

Devlet kurumlarının bizzat açacakları sayfalar ve hesaplar ile karşı algı yönetimi yapması gerektiği açıktır.

Özellikle “devlet kurumu güveni” ortaya koyabilecek bir “Yalan Haber Teyit Sitesi” kurulmasını oldukça önemli görüyorum. Haberin yayılmaya başladığı andan itibaren en fazla 1 saat içinde gece gündüz fark etmeksizin yalanı ortaya çıkaracak ve doğruyu yaymaya başlayacak bir çalışma sistematiğine göre çalışacak ve bunun gerektirdiği şekilde fonlanacak bu ofis, eminim Türkçe içerikli birçok yalan haberin yayılmasının önüne geçecektir.

Sosyal medya, ötekileştireceğimiz bir olgudan öte, kabullenerek kendimize uygun şekilde içselleştirmemiz ve ülkemiz amaçları doğrultusunda kullanmamız gereken bir alandır. (Yasak değil ehlileştirme)

Medya da topyekûn harbin bir cephesidir. Tüm cephelerde küçük ya da büyük demeden tüm “milli ve şuurlu vatansever” okuyucularımızın bir görevi olabilecektir.

Sadece kötü niyeti baştan belli hesaplar değil, halk arasında itibarı olan sanatçı, siyasetçi, bilim adamı gibi insanlar da paylaşımların yayılmasına aracılık etmektedir. Sosyal medyanın, bak-izlepaylaş- geç diye özetleyebileceğimiz döngüsünde, içeriğin cazibesi, bu kişileri ve hatta bizleri hemen içeriği beğenme ya da paylaşmaya sürükleyebilmektedir.

Rus haber ajansı Sputnik de Türkiye’de uzun süredir aktif, 800 bine yakın takipçisi var. Bununla beraber Deutsche Welle Türkçe, Amerika’nın Sesi ve BBC Türkçe ‘nin doğrudan kendi medya arayüzlerine ek olarak AB, Çin, Irak, Ermenistan, İsrail, İran, Katar, Mısır, Suriye de, Türkçe içerikle internette medya faaliyetinde bulunan ülkeler. Bunların tamamına yakını da doğrudan bu yabancı ülkelerin devlet medya kuruluşlarının faaliyetleri. Yani söz konusu devletler doğrudan Türk kamuoyunu “bilgilendirme” pozisyonu almış durumdalar. Bunu, yönlendirme, manipülasyon ve algı yönetimi diye okumak akıllıca olur.

Artık yangın gibi gerçek sabotajlar ile siber algı operasyonları/propagandalar iç içe.

Psikolojik harekât ve kitlesel algı yönetimi anlamında bu medyalara karşı önlemler de yine aynı mecra yani internet aracılığı ile yapılmak zorunda. İnternetin kaotik yapısında, yalan ve yanlı habere çözümün, tek başına engellemeler olamayacağı unutulmamalı. Gerçeklerin de, en az manipülasyonla aynı güçle, manipüle edilen bilginin karşısına konması gerekli.

Bu konuda 3 yıldan uzun süredir ifade ettiğim konularda henüz yeterince yol alınamadığı ortada. Durum bu iken bunların üzerine yerli görünen birçok yeni medya unsurunun da yabancı fonlarla beslendiği de daha belirgin hale geldi.

Yalan haber engellenemediği için de gündem olmaya devam ediyor/edecek. Geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu durum ile ilgili tekraren görüş belirtme gereği duydu:

“Yalan ve iftirayla mücadele, yalancılarla ve müfterilerle mücahede milli ve ahlaki ilkeleri olan herkesin başlıca sorumluluğudur. Müslüman Türk’ün yalana tahammül etmesi imkansızdır.” “Yalancıların ipliği pazara çıkarılmalıdır. Maskeleri indirilmelidir.”

“Yalan, insan haysiyetini çiğnemektir. Doğruluk, dürüstlük insan onurunu yükseltmektir. Milliyetçi Hareket Partisi doğrunun yanında, doğru duruşun içinde, dosdoğru bir mücadelenin safındadır. Yalancıların sonu görünmüştür. Bundan sonra onlar kaçacak, biz de kovalayacağız.” “Yalanla mücadele etmek, bu konuda temiz toplum-temiz siyaset-temiz yönetim hedefine destek vermek gayesiyle değerli fikir ve hukuk insanlarımızdan teşekkül etmiş “Yalan Haber, Yalan Siyasetle Mücadele Kurulu” adıyla bir heyet kurulmuştur. Mezkur heyetin yapacağı çalışmaların sonucunda; siyaset, sivil toplum ve medya alanlarında yalanı meslek edinmiş çürümüşleri teşhir etmek, insanlarımızın aldatılmasının önüne bütünüyle geçmek için kanuni bir düzenleme ihtiyacı şayet hasıl olursa bunun da gereği yapılacaktır.”

Devlet kurumları haricinde siyasi partiler dâhil olmak üzere yalan habere karşı savaşacak oluşumların çıkması da yalan haber çevrelerinin gayrinizami yöntemlerine karşı tutarlı ve haklı bir yöntem olacaktır. Zaten yeni medya denilen tanım dağıtık yani gayrinizamidir. MHP bu anlamda yine bir öncü rol üstlenmiş oldu.