Bir önceki yazımı, internet içeriğinin ne denli yönlendirici olabileceği üzerine yazmıştım. Bu yönlendirme etkisi kitlelere operasyon çekmek için de kullanışlı bir araç sunuyor.

Facebook ve Twitter üzerinde, suya sabuna dokunmayan, günün gündemi üzerinde etkileyici paylaşımlar yaparak takipçi toplayan, milyon takipçiye ulaşan hesaplar var. Bu hesapların esas hedeflerine yönelik paylaşımları aralara sokuşturarak algı oluşturmaya çalışmalarını görebiliyorsunuz. “Kaç saat oldu” ismiyle paylaşım yapan hesaplardan birisi de buna örnektir. Ya da devamlı şehitler ile ilgili paylaşımlar yapan bir hesap, 15 Temmuz darbecilerinden birini de tutup önünüze getirebilmektedir. Daha da büyük tehlike ise bu tür hesapların daha gizli ilerlediği, kendilerince gün döndüğünde birden hedefli bir içerikte yayın yapmaya başlama olasılığıdır.

Sadece kötü niyeti baştan belli hesaplar değil, halk arasında itibarı olan sanatçı, siyasetçi, bilim adamı gibi insanlar da paylaşımların yayılmasına aracılık etmektedir. Sosyal medyanın, bak-izle-paylaş-geç diye özetleyebileceğimiz döngüsünde içeriğin cazibesi, bu kişileri ve hatta bizleri hemen içeriği beğenme ya da paylaşmaya sürükleyebilmektedir.

Peki, bu içerikler ne derece doğrudur? “Fake News” ismiyle anılan “yalan haberler” internet medyası için ciddi bir problem. Yalan haber konusu yakın zamanda Trump’ın CNN News’e “Fake News” demesiyle beraber biraz daha görünür hale geldi.

Yalan haberler tüm dünyada sosyal medya güvenirliğini tehdit ediyor. Örneğin Fransa’daki Notre-Dame yangının çıkış sebebiyle ilgili Facebook’ta yayılan bilgilerin %30’u yanlış bilgiydi. Bu yangın sırasında gül şeklinde vitrayların yok olduğu ile ilgili binlerce paylaşım yapıldı ama vitraylar oradaydı. Ukrayna seçimlerinde yalan haberlerle yapılan manipülasyonlar sonrasında, Ukrayna’da okullarda yalan habere karşı özel dersler verilmeye başlandı. Singapur sahte haberlerin hızlıca kaldırılabilmesi için kanun yayınladı. Daha yakın zamanda, Fox Tv Ekrem İmamoğlu mazbatasını alışı ile ilgili yaptığı yayında Mansur Yavaş’ın elinde mazbata ile çekilen fotoğrafında Ekrem İmamoğlu’nun montajlanmış halini kullandı.

Sosyal medya şirketleri de kendilerinde yayınlanan içeriklerin kontrolü için yöntemler oluşturmaya başladı. Facebook haber akışı doğruluk ekibi ismindeki oluşumla içeriklerdeki komplo teorileri, sahte görseller, yalan bilgiler gibi içerikleri sınırlandırmaya başladığını belirtiyor. Twitter ise bu konuda en geriden geliyor. Ancak tüm bu çalışmalar özellikle kayda değer bir fayda üretmekten uzak, hele ki Türkçe içerikte.

Sahte haberlerin ortaya konabilmesi için de hem yurt dışında hem Türkiye’de çeşitli teyit siteler var. Ancak teyit sitelerinin aldığı fonlara baktığımızda tarafsızlıklarını korumalarındaki zorluğu fark edebiliyoruz. Doğrudan bir teyit adresine güvenmek yerine bu teyidi kendimizin yapması da mümkün. İnternette “Doğrulama El Kitabı” ismiyle aratarak örneklerini bulabileceğiniz bu süreç birkaç aşamada ele alınır. Bunlar, paylaşanın doğrulanması, paylaşımdaki tarih ve yerin doğrulanması ve içeriğin doğrulanması olarak 3 bölümde özetlenebilir. Her bir aşama için de oldukça kullanışlı program ve internet siteleri mevcut. Bir sonraki yazımızda bu aşamalar üzerinde ilerleyelim.