Yerel seçim deyince; talepleri, beklentileri, ihtiyaçları olan şehirlerin bunları gerçekleştirecek yöneticilerini seçim yoluyla belirlediği bir faaliyeti anlıyoruz. Yerel seçimlerin bu özelliği, kentlerin kendine özgü koşullarının ülkenin genel siyasi ikliminden az-çok farklılığına dayanıyor. Peki, 31 Mart Yerel Seçimleri’ne sadece kentleri ilgilendiren proje ve vaatlerin öncülüğünde mi giriyoruz? Bu soruya şeksiz şüphesiz evet demek zor. Çünkü 31 Mart seçim kampanyası boyunca başkan adayları genel ve yerel tartışmaların harmanlandığı bir karışım içerisinde faaliyet yürüttüler.

Beş sene önceki yerel seçimlerde 11 büyükşehir belediyesini yönetme hakkı elde eden CHP önderliğindeki muhalefet adayları görev sürelerini hizmetsiz ve projesiz tamamlama konusunda birbirleriyle yarıştıkları için seçimlerin ülke genelini ilgilendiren tartışmalar etrafında ilerlemesi işlerine daha fazla gelen bir seçenekti. Beş sene önceki vaat listesinin yüzde kaçının yerine getirildiğinin hesabını vermek muhalefet için çıkmaz bir sokağa sürüklenmek anlamını taşımaktaydı.

Bu nedenle, verdiği bir kamyon sözü “Hatırlamıyorum” gevşekliğiyle geçiştirmeye çalışan belediye başkanları, bir çivi bile çakmadığı kentin dört bucağını “Az Laf Çok İş”  afişleriyle süsleyerek olgularla değil algılarla var olmaya uğraşan belediye başkanları, yöneticilik yaptığı şehir depremde en büyük yıkıma sahne olurken belediye imkânlarını ailesinin malını mülkünü kurtarmaya gönderen belediye başkanları, yerel seçimlere çöreklenen genel siyasi atmosferin etkisiyle halkın arasına yüzsüz yüzsüz girebildiler.

Yerel seçimler yerel ölçekte kalsaydı CHP’nin 11 büyükşehir belediye başkanından kaç tanesi yeniden aday olma cesaretini bulabilirdi? CHP’nin hizmetsiz belediye başkanları kendilerinden önceki belediye başkanları tarafından atılan sağlam altyapı ve üstyapı çalışmalarının, yapılan kilometrelerce metroların, kentlere kazandırılan yeşil alanların semeresini yiyerek görev sürelerini çok ciddi bir problemle karşılaşmadan doldurdular. Fakat bu onların hiçbir şey yapmadığı gerçeğini gizliyor mu? Vaatlerinin büyük çoğunluğunu yerine getirmedikleri için şuan verdikleri vaatlerin de boş olduğu gerçeğini değiştiriyor mu?

Her şeyin hızla değiştiği günümüz dünyasında şehirlerin biriken beklentilerinin, kapı eşiğine gelen sorunların beş yıl daha ertelenmesi felaket senaryolarının bağını çözebilecek niteliktedir. Deprem riski, su sıkıntısı, altyapı ve üstyapı düzenlemeleri gibi biriken meselelerde işi ehline emanet etmemek insanın kendi kendisine keseceği en büyük cezalardan birisi olur. Hangi siyasi görüşten gelirse gelsin, kentlerimizin yönetim hakkı işinin ehli olanlara verilsin. Yapamayan gitsin, yapacak olan gelsin. Yarınki seçimlere dair en büyük temennimiz budur.