Bugün Türkiye’nin konuştuğu Mansur Yavaş’ı köşeye sıkıştıran, solun ikiyüzlülüğü, pişkinliğini ayyuka çıkaran tehdit ve şantaj içerikli “sahte senet olayını” Türkgün gazetesi yaklaşık 3 ay önce ortaya çıkarmıştı. Manşete taşınan başlık “Tehdit, Sahtecilik, Şantaj İşte Size Mansur Yavaş” idi.

Bu manşet 11 Aralık 2018 tarihinde Türkgün gazetesinde yapılmışken,  Mansur Yavaş ise bu haberden 1 hafta sonra CHP’nin Ankara Büyükşehir Adayı olarak açıklandı. Hatta Mansur Yavaş’ın adaylığı açıklandığı gün sosyal medya hesabımdan “Mansur Yavaş’ı Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapan CHP, büyük ihtimal 1 hafta sonra adayını değiştirmek durumunda kalacak !” (18 Aralık 2018) cümlelerini yazmıştım. Çünkü e-posta hesabıma gönderilen belgeler, bilgiler, dökümanlar, telefon tapelerine baktığımda çok dehşet bir durum söz konusuydu. Türkgün bu haberleri manşetten verdiğinde aday yapmazlar, yapamazlar diyordum. Ona rağmen yaptılar. Ama bu seferde ‘bu kadar şaibeli birini mecbur değiştirmek durumunda kalırlar’ diye düşündüm. Ama CHP için bunun bir önemi olmadığını Kemal Kılıçdaroğlu “Bunlar daha önce defalarca gündeme getirildi. Biz dikkate almadık” sözleriyle açıkladı.

O yüzden şimdi her kim “seçime 3 hafta kala Mansur Yavaş’a yapılan bu olay komplo, tezgâh” diyorsa sahtekârlık yapıyor ve Mansur Yavaş’a mağdur maskesi takmaya çalışıyor.

Sahte senet işine girmiş Mansur Yavaş’tan, mahkemelere başka, kamuoyuna başka ifadeler veren Mansur Yavaş’tan, vergi kaçıran Mansur Yavaş’tan, avukatlık mesleğinin hukukuna ve iş ahlakına uymayan Mansur Yavaş’tan, komisyonculuk uğruna “şizofren ve çocuk istismarcısı” diyerek suçladığı adamla 4-5 yıldır arkadaşlık yapan Mansur Yavaş’tan, beraber iş yaptığı o işadamına kaset şantajı yapan ve yargıda en yüksek görevde bulunmuş kişileri aracı yapan Mansur Yavaş’tan akıllarınca “MAĞDUR” yaratmaya çalışıyorlar.

Bu konular üzerinden mağdur yaratılmaz. Sadece “pişkin, yüzsüz” profiller üretilir.

Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Rahmi Turan, Yılmaz Özdil, Deniz Zeyrek, Servet Avcı gibiler “pişkin ve yüzsüz” profiline giren bazı siyasetçiler ve yazarlar olmuştur.

Bir tarafta Türkiye’nin “Başkenti” Ankara’yı yönetmeye talip biri, diğer tarafta ne idüğü belirsiz bir işadamı…

Bizi asıl ilgilendiren Ankara’yı yönetmeye talip birinin ahlakı, karakteri, iş ahlakı paraya düşkünlük durumudur. O işadamı suçlandığı gibi sahtekâr, çocuk istismarcısı, şizofren olması bizi ne ilgilendirir? Ankara’yı yönetmeye talip olan Necmettin Kesgin değil, Mansur Yavaş’tır.

Biz burada Mansur Yavaş bu işadamı karşısında nasıl bir sınav vermiş ona bakıyoruz.

Bu olayda gördüğümüz sözde bir hukukçu olan Mansur Yavaş’ın söz konusu para kazanma hırsı olunca gözünün döndüğüdür. İşadamına kaset şantajı üzerinden tehditlerde bulunmasıdır. Mansur Yavaş olayında sahte senet, para, şu-bu herşeyi geçtim. En acı olanda, geçmişte yargının en başındaki bir adamın “Parayı getir, kasetini al” ilişkisinde Mansur Yavaş lehine aracı olmasıdır. Bunun videosunu sosyal medyadan izledik. Bilirkişinin düzenlediği tapelerde okuduk.

Geçmişte yargıda yüksek görevde bulunmuş aracı kişi “Necmettin parayı getirdi. Sende elindeki kaset, görüntü ne varsa getir” diye Mansur Yavaş’la telefonda konuşuyor. Bunu gören, duyan kimse yok. Hukukçu kimliği taşıyan kişiler cinsel içerikli kaseti şantajla satar mı?

Ve “şizofren ve çocuk istismarcısı” dedikleri adamın o kaset için 200 bin tl verdiği de iddialar arasındadır. Yarın Allah göstermesin bu şahıs Ankara’yı yönetirse para uğruna neler yapabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Yaptıkları yapacaklarının garantisi olmayacak mı?

Mansur Yavaş’ın bu suçlarına sahip çıkanlara “Bir suça göz yuman, ikincisini davet eder.” şeklindeki Latin Atasözünü hatırlatmakta fayda vardır.

“Mansur Yavaş” başlıklı yazıyla Yılmaz Özdil, “Kumpas” başlıklı yazısıyla Rahmi Turan isimli takıntılı, saplantılı, ruh halleri çoktan bozulmuş bu yazarlar yeni suçlara davet eden yazılar yazmaktadır. Olayı gerçek boyutundan çıkarıp, akıllarınca gerçeklerin konuşulmasını istemiyorlar. MHP-AKP düşmanlığından HDP’ye, pkk’ya destek verir duruma gelmiş bunlar için de bu durumlar gayet doğal olmaktadır.

Atatürk’ün ismi üzerinden kitap vurgunculuğuyla tarihe geçmiş Yılmaz Özdil Mansur Yavaş’ı savunan yazısında “Düellonun adabı vardır. Ahlakı vardır. Belaltı vurulmaz. Sırttan vurulmaz. Kadınlar çocuklar yaşlılar engelliler muaftır, asla dokunulmaz.” cümlelerini yazmış…

Bu cümlelerin aslında Mansur Yavaş’ı vurduğunu anlamayacak kadar ayıkamamış herhalde?

Cinsel kaset üzerinden şantaj ve tehditte bulunan Mansur Yavaş değil mi Yılmaz Özdil?

"Senin düğününü basacağım. “ mesajını atan kim Yılmaz Özdil?

“Seni ailene rezil edeceğim” diye kaset üzerinden şantajda bulunan, yargıda yüksek görevde bulunmuş bir kişiyi de buna aracı eden kim Yılmaz Özdil?

Yılmaz Özdil biraz ayıl kendine gel de  “Belaltı vurulmaz” derken kendini de, Mansur Yavaş’ı rezil ettiğinin farkına var… Sana şarlatan diyorum da, bunun bile bir sınırı var be adam!

Bilmediğin, araştırmadığın bir dava konusu için sırf takıntıların, saplantıların için ortaya atılma…

Görünen o ki, Mansur Yavaş seçim gününe kadar bu konularla uğraşacaktır. Gittiği her yerde başkasının da, kendinin de gündemi bu olacaktır. Sorular ve cevaplar hep bu konu üzerinden olacaktır. Seçimden sonrada bu konu peşini bırakmayacaktır.

Siyasi hırsını MÇP, BBP, ANAP, MHP, CHP gibi beş parti temasıyla göstermiş olan ve para hırsını da bu olaylarla ortaya koymuş Mansur Yavaş’tan mağdur değil, Ankaralının dikkat edeceği kişi ortaya çıkmıştır. Sözde hukukçu ama her hukuksuzluğa bulaşmış birini Ankara kaldırmaz, kaldıramaz. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettiği gibi “Yavaş yavaş sahneden çekilmesi” lazımdır…