Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ndeki ikinci maçında, Avrupa’nın değer sıralamasında ilk 10 içinde yer alan iki rakibinden biriyle İstanbul’da oynadı. Rakibin son dakikalarda oyuna aldığı Kyle Mbappe’nin piyasa değeri neredeyse, Galatasaray’ın toplam değerinin iki katına yakındı.

Sarı-Kırmızılılar’ın, kalecisinden, forvetine oynattığı, oynatamadığı her oyuncusu ile Şampiyonlar Ligi’nin favorilerinden biri olan PSG karşısında oynadığı futbol alkışlandı, ‘ama’ ile başlayan ardından gelen cümlelerle birlikte. “PSG çok güçlü, bu takımı yenmek kolay değil, alkışlamak gerek, ama…” Eskilerin bir sözü vardır, ‘ama’ kendisinden önce gelen tüm sözcükleri çöpe atan bir sözdür.

O nedenle, doğrudan ‘ama’sız bir giriş yapalım. PSG karşısında alınan sonuç, Fatih Terim’in eseridir. Maç sonunda söylediği, “Finansal Fair Play bizi zorladı. Sattığımız zaman alabiliyoruz. Ekonomi öncelik olmalıdır” sözlerinin muhatabı da kendisidir. “Oyuncuları zamanında alamadık, istediklerimiz de olmadı” açıklamasının gerekçe karşılığında da Fatih Terim yazmaktadır.

Ekonomik sıkıntı bir günde oluşmadı. Didier Drogba, Wesley Sneijder, Lukas Podolski, Mbaye Diagne, Nordin Abramat milyon avroluk çilekler, nerede şimdi? Yerlilerde farklı mı? İlk akla gelen Tarık Çamdal örneğin… Daha kimler vardı, kim bilir? Terim, bunca yılını geçirdiği, 8 Süper Lig şampiyonluğu yaşayıp yaşattığı takıma hangi futbolcudan ‘kar’ elde ettirdiğinin hesabını verdi mi hiç? Sonuçta, bugünün koşulları dünden oluşturulmuştu.

Ki, yarının koşullarının bugünden oluşturulduğu gibi... Galatasaray, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan penceresi olmakla, UEFA ve Süper Kupa sahipliği ile övünüyorsa ve bu övüncü geliştirmeyi, üzerine koymayı beceremediyse, bunda da Terim’in büyük sorumluluğu vardır. Avrupa arenasında, son beş yılda yalnızca iki galibiyet elde eden ‘Avrupa Fatihi’ olur mu?

Evet, PSG güçlü rakip. Paralı rakip. Çok yetenekli ‘genç’ ayaklara sahip bir rakip… Eee! Hani Şampiyonlar Ligi’nde maçlar sahada kazanılırdı, masada değil… O zaman, bütün bu değer farklarının hiçbir önemi yok. Sen ki, Türkiye’nin en değerli takımı olarak, ligin yenisine yenilmedin mi? Yani, kazanmak isteyen, kazanmak için sahaya çıkar.

‘Yenemiyorsan yenilme’ taktiği ile oynayan bir takım, yıllardır unuttuğumuz, ‘yenildik ama ezilmedik’ noktasına döndürür Türkiye’yi ve Türk futbolunu… Avrupa’nın ceza alanı içinde en becerikli golcülerden birine sahipken, ceza alanına giremediğin maçta, “Böyle oynayalım da kaybedelim” demeyeceksin…

Çıkıp oynayacaksın. Yenileceğini bile bile çıkıp oynayacaksın. Oynayacaksın ki, futbolcuların prangalarından kurtulacak, yediğinden fazlasını atmayı düşünecek.