Merhum şair Abdurrahim Karakoç, şiirlerinden birinde dünya ve ahiret özelliğine şöyle sesleniyordu:

“Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru.
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru.

İster yürü, ister bekle

İster çıkart, ister ekle

Geç kaldım diye gam çekme

Her varış ecele doğru.”

***

Kiminin dostu, kiminin reisi, kiminin başkanı, kiminin kardeşi bizim hukukumuzda da hepsi olan bir Ülküdaşımızı daha hayat kapısından Hakk’a gönderdik. Eski Kayseri Ülkü Ocakları Başkanı, MHP İl yöneticisi ve son MHP Kayseri kongresinde Üst Kurul Delegemiz seçilen can dostumuz Rıfat Şener’i cennette buluşma temennisiyle geçtiğimiz gün ahirete uğurladık.

Mehmet Özet reisimizi, Duran Emmi’yi, Selçuk Esengil, Cuma Uluçay, Kürşad Önder, Emrah Harmancı, Oğuz Gürpınar, Murat Yılmaz, Fatih Durna, Abdullah İlbeyli kardeşlerimizi ve Kayseri’deki nice Ülküdaşımızı uğurladığımız gibi…

Geçtiğimiz gün sabah uyandığımda aldım acı haberi. Haberi alır almaz gözlerimden yaşlar süzüldü… Benim Kayseri Ülkü Ocakları’nda Ortaöğretim Başkanı ve Ocak yöneticisi olduğum günlerde yaşadığımız anılar öyle hızlı geçti ki gözümün önünden… Ben de çok hasta olarak adeta ciğerlerimi söken öksürük ve vücudumu esir alan halsizlik eşliğinde yola koyuldum. Yol boyunca hep gözümün önünde Kayseri Ülkü Ocakları’nda yaşadığımız o anılar vardı. Şakalar, espriler, gençlik kavgaları ve vatan kurtarmaya çalışan ciddi kafa yorma çabaları… Akıyordu hepsi beynimden, gözümde anılar sinema perdesini aralıyordu adeta…

1 Kasım 2015 seçimleri sonrası birçok kişi eline hançeri alıp Liderini, partisini ve davasını hançerlerken, o bir milim sadakatinden geri adım atmamıştı. Ben de onun en çok bu sadakat yönünü sevmiştim.

1,5 ay önce görmeye, hasret gidermeye Kayseri’ye geldiğim Rıfat kardeşimi, geçtiğimiz gün kara toprağa teslim etmek için Kayseri’ye gittim. Hepimizin gideceği yere, o bizlerden erken gitmişti. Belki de biz geç kaldık. Belki de hızımızı aldık, meçhul sona doğru hızlıca ilerliyoruz. Ama ne yapılırsa yapılsın vakti gelen herkes aynı yere varıyor. Her insan için değişmez gerçek bu değil mi? “Hikâyenin sonunda her şey eşitlenir, herkes sadece bir parça toprak sahibi olur.” sözüne imza atmayacak var mıdır?

Ne güzel diyor Yunus Emre: Ana rahminden geldik pazara / Bir kefen aldık döndük mezara…

Cenaze töreninde okuldan arkadaşları birbirine sarılıp ağlıyordu… Baldöktü Anadolu Lisesi’nin Ülkü Ocakları ülküsünde pişmiş can çocukları… Dün bu can çocuklar dostları Rıfat’la gülüyordu, eğleniyordu, üzülüyordu ve hayaller kuruyordu. Rıfat artık yok… Rıfat’a şimdi gönderebileceğimiz tek şey, bu yalan dünyada kendi ömürlerimizi tamamlayacağımız güne kadar ona edeceğimiz rahmet duaları olacaktır. Allah dualarımızı kabul etsin.

Yaklaşık 1,5 ay önce Kayseri’deki evinde ziyaret etmiştim. Yakalandığı amansız hastalık için “Reis başkası olsa çoktan öteki tarafa gitmişti. Ben direniyorum” demişti. Gerçekten direndi, direndi ama belli bir noktadan sonra artık dayanamadı amansız hastalığın sinsi ve yıkıcı gücüne…

Ankara’ya her geldiğinde Aspava lokantalarında yemek yemeyi çok severdi. Defalarca beraber gitmiştik. Hatta bir defasında Ankara’nın Esat Caddesi’nde yemek yedikten sonra MHP Genel Merkezi’ne dönmek için çıktığımız yol nasıl olduysa onun şoförlüğünde Kırıkkale il sınırına gidip, oradan geri dönmekle sonuçlanmıştı. Ankara Esat Caddesi nere, Kırıkkale il sınırı nere… O anımızı “Rıfat bunu nasıl başardın?” diye anlatır anlatır gülerdik…

Son görüştüğümüzde de “Ayağa kalk ve bir an önce iyileş de ilk işimiz Aspava’ya gitmek olsun Rıfat” diye sözleşmiştik. “Çok mutlu olurum reis” demişti.

Olmadı be Rıfat’ım…

Sözümüzde duramadık.

Amansız hastalığa direne direne yenildin.

Yenilgin kutlu olsun Rıfat’ım.

En sevdiğin sanatçılarımızdan Ahmet Şafak nasıl sesleniyordu?

“Biz ayrılmadık can özüm
Gecenin göğsüne hasretimizi koyduk
Bir şehir yolumuzu kesti ekmeğimizi çaldı
Kırıldı gençliğimiz umutlar tenhasında
Bize bahar tadında bir hüzün ve kor ateşler içinde
Bir hasret kaldı
Ayrılık yenik düşmekse bu şehre
Biz ayrılmadık
Yenilgimiz kutlu olsun
Senin canın sağ olsun
Şimdi gidiyorsun git”

Allah’tan geldik, hepimiz yine Allah’ın huzuruna döneceğiz. Gittiğin yer orası… Asıl can sağlığı o huzur…

Yenilgin cennetle müjdelensin inşallah Rıfat’ım. Hayata gözlerini yummadan bir gün önce “Çok acı çekiyorum, n’olur beni öldürün” demişsin ya. Belki Allah fazla acı çekmeni istemedi. Çektiğin acılar sana rahmet köprüsü olsun inşallah…

Bak şimdiden seni çok özledik kardeşim. Çok sevdiğin, seni çok güldüren o neşeli Durmuş bile hüzünlü gözlerle “Ah Rıfat Başkanım ah” diye seni anıyor ve arıyordu…

Anılarımız seni gönlümüzde hep canlı tutacaktır.

Allah rahmet eylesin. Ruhun şad olsun…