Teknoloji ile birlikte gelişmemiz beklenirken teknolojinin bizi tembelleştirmesinin yanı sıra, bu tembellikten doğan kolay kazanım aktiviteleriyle de vasıfsızlaşıyoruz maalesef. Emeğin, düşünmenin, zamana yayılan ve temeli sağlam olan başarıların modası teknolojik gelişmelerle birlikte geçti. Günün modası popülerizmin bir parçası olmak. Eskiden Anadolu’dan İstanbul’a gelinirdi o günün sözüyle artist olmak için ama şimdi teknoloji sayesinde overlok makinesi gibi artistlik ayağımıza geldi. Sosyal medyada sınırsız saçmalama karşılığında milyonlarca alkış toplanabiliyor. İnsanlar bu saçmalamaları seviyor yahut insanlar toplu bir buhrana kapılmış, beyinlerini uyuşturmak istiyor ve bu saçmalıklara takılıyor. Popüler hesaplara şöyle bir göz gezdirdiğimizde mantıklı cümleler bulmak oldukça zor, paylaşılan resimler/videolar saçma sapan ama beğeniler oldukça fazla, izlenme rekorları kırıyor saçmalamalar.

*Memleketin havası yer yer buhranlı, yer yer saçmalı bulutlu…

Durup düşündüğümüzde insanlığa neler oluyor da git gide sorunlu bireyler türetiyoruz, cümlesi yankılanıyor aklımızda. Eskiden günün sosyal medya fenomenlerinin profilinde olan insanlara akıldan yaya gözüyle bakılırken, şimdi o akıldan yaya arkadaşlar ününe ün katıyor, günün tarzı akılla ölçülmüyor. İnsanlar bir hengame arasında yoruluyor, samimiyetin kayboluşu aç kalan ruhu sahte hazlarla obezleştirme, hayattan tat alma duyusunu köreltmiş olmak insanları uyuşturmuş sanki… Haliyle sıradan, bir faydası olmayan saçma sapan şeyleri okumak/izlemek zamanı öldürmek ve düşünme yetisini iyice kaybederek nihayetinde tembelliğin zirvesine oturmak için çok elverişli… Hayatı kolaylaştıralım derken insanlığı hiçleştiriyormuşuz gibi geliyor. Tabi ki meselelerin derinine inmek yerine sonuç odaklı çözümler üretmeyi huy edindiğimizden, bu vahim durum gündemi işgal eden birinci etmen olamıyor. Ama durum bir hayli vahim…  Düşünün yaptığımız her şey nesiller için diyoruz, gelişimi, ilerlemeyi hedef alıyoruz ama bir adım geri atıp ortaya çıkan görüntüye bakmaktan ve bu görüntüye çare aramaktan aciziz, aksine alkış tutanlar arasındayız… Gelişen teknoloji düşünen robot düşünme yetisini kaybeden insan üretiyor. Çünkü insanlık teknolojiyi paçalarından tutmuş, ayağa kalkıp teknoloji ile kol kola yürümek yerine sürükleniyor teknoloji ardından… Biri yemek yerken video paylaşarak izlenme rekoru kırıyor, bir diğeri makyaj yaparak, bir başkası saçma sapan ne varsa onu konuşarak beğenilerini katlıyor ve benzeri saçmalıklar...

Bir yanda bilim dehası olan gençlerin adı dahi duyulmazken, diğer yanda sosyal medyanın saçmalık profesörleri üniversitelere konferanslara, söyleşilere çağrılıyor… Aklını bir kenara koyarak popülerleşen kişiler, öğüt verme yol gösterme başarı hikayesi anlatma cüretine kapılıyor. Aklını paslandırmayan gençler ise bir köşede paslandırılıyor ki zaten bu tavır da bu gençleri azaltıyor. Günümüz sanki yol ayrımında; aklı kullanan, düşünen, emek veren bir yetişkin olma yoluna çıkmaz sokak levhası koymuş gibi çoğu kişi kolay yoldan akıldan muaf tutulan faaliyetlere koşuyor ve işin bize bir hayli garip gelen tarafı da bunlar kazanıyor… Bunlar kazandıkça düşünen, gayret eden, toplumu tüm dinamikleriyle yükseltecek insanlar kaybediyor. Seçim söz konusu olduğunda da zaten kazanan tarafa yöneliniyor, cezbediyor…

Bu bahsettiğimiz vahim halin bir de garipsediğimiz yüzü var… Çoğu kişi bu duruma hakim, hatta alkışlayanlar dahi… Herkes gençlik nereye gidiyor, insanlar insani yetilerini yitiriyor, sosyal medya yanlış kullanılıyor vesaire mavalları okuyor. Ama bu söylemler görünen o ki sadece günün popüler aktivitesi haline gelen “duyarlı insan olma” rollerinden biri … Yoksa etrafta bu kadar duyarlı insan varken, bu eleştirdiğimiz meselenin hızla artması değil aksine azalması beklenirdi öyle değil mi..? Bu duyarlı cümleler, söylemler aktiviteler fayda içerip faydasız kalıyor. Bir yandan alkışlıyor, öte yandan duyarlı insan olabilme modasına uyuyorlar, düşünce eleğinden geçirip sindirilmeyen cümleleri sarf ediyorlar; dillerinde imkan var ama beyinlerinden gelmemiş, kulaklarından girmiş…

Yani şarkılar pek bi haklı “faydalar faydasız, imkanlar imkansız” …