Bu yıl iklim değişikliğiyle mücadele alanında dünyadaki en kapsamlı zirve konumunda bulunan İklim Müzakeleri’nin 27.si (COP27) Mısır’ın Şarm El-Şeyh kendinde 6 Kasım’da başladı.

Bu yıl iklim değişikliğiyle mücadele alanında dünyadaki en kapsamlı zirve konumunda bulunan İklim Müzakeleri’nin 27.si (COP27) Mısır’ın Şarm El-Şeyh kendinde 6 Kasım’da başladı. 18 Kasım’a kadar sürecek olan 27. İklim Zirvesi’nde 190 ülkeden 40 binin üzerinde katılımcı, 100'den fazla devlet başkanları, diplomatlar, iş dünyası liderleri, STK’lar. aktivistler ve gazeteciler Şarm El-Şeyh’de yüz yüze buluşma ve görüşme imkanı buldular. "Uygulama Zirvesi" olarak tanımlanan COP27'de 7–8 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen Liderler Zirvesi'nin ardından finans, bilim, gençlik ve gelecek nesiller, karbonsuzlaşma, adaptasyon ve tarım, cinsiyet, su, sivil toplum, enerji, biyoçeşitlilik vb. alanlarda her gün tematik oturumlar düzenlenmekte ve müzakere gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de her sene olduğu gibi bu senede müzakerlere ciddi katkı vermek adına geniş bir katılımcı grubuyla zirvede görüşmelere katılım sağlamıştır.

Sözleşme altındaki müzakere süreci, yıl içerisinde gerekli hazırlık toplantıları ve yılsonunda bütün tarafların bir araya geldiği ve son karar mercii olan Taraflar Konferansı’nda (COP) alınan kararlar doğrultusunda yürütülmektedir. COP toplantıları Paris Anlaşması’na (2015-COP21) kadar iklim değişikliğine karşı yürütülen mücadelede elde edilen ilerleme, taahhütlerin tutulma oranları ve ileriye yönelik politikaların oluşturulmasında bir tür uluslararası çalışma atölyesi görevi üstlenerek, toplantılar sonrasında yayınlanan metinler sonraki teşebbüslerin de alt yapısını oluşturmuştur. Bu nedenle COP iklim zirvelerinde gerçekleştirilen girişimler ve görüşmeler iklim değişikliği kriziyle mücadelede etkin bir role sahiptir.

Türkiye İklim Değişikliği Mücadele Alanında Ciddi Adımlar Atmıştır

Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en hassas bölgelerden biri olarak tanımlanmaktadır. Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının azalması ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz yönlerinden etkilenmeye başlamıştır.

Türkiye, yaşanan olumsuz gelişmelerin önlenmesi ve meydana gelen zararın telafisi, gelecek nesillere temiz bir çevre teslim edilmesini teminen, kalkınma hedeflerine halel getirmeyecek çalışma ve düzenlemeleri yapmakta, ikili işbirliğini geliştirmekte, bölgesel ve uluslararası çalışmalara etkin katılım sağlamaktadır. Mısır’a giderken Ülkemiz son bir yıl içerisinde ciddi adımlar atmıştır. Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımız 27 Eylül 2021 tarihinde, 2053 vizyonumuzun ilk ve en kritik hedeflerinden biri olan “ yeşil kalkınma devrimi”nin açıklayarak, “2053 net sıfır emisyon” vizyonunu ortaya koymuştur. Bu hedef ile beraber 10 Kasım 2021 tarihi itibariyle Paris Anlaşması’na taraf olundu. Çevre ve Şahirclik Bakanlığının adı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirildi ve kurumsal altyapının güçlenmesi amacıyla İklim Değişikliği Başkanlığı kuruldu.

Yeşil yatırımları teşvik eden ve doğal kaynaklarımızın verimli kullanılmasına katkı sağlayacak bir yol haritası niteliğinde olan “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda tüm kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile hazırlanmış; 16 Temmuz 2021 tarihli Resmi Gazete'de 2021/15 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi olarak yayımlanmıştır.

Türkiye, 2022 yılında gerek çevreden enerjiye, gerek sanayiden tarıma, gerekse şehirleşmeden ulaşıma kadar birçok alanda yürütülen projelerle iklim değişikliği ile mücadelede her geçen gün elini daha da güçlendirmektedir. Bu minvalde kısa, orta ve uzun vadeli yol haritasını ortaya koyma ve ortak aklı devreye sokma bağlamında ve İklim değişikliği ile mücadelede kritik adımlardan biri olan ülkemizin ilk İklim Şurası, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, uluslararası kuruluş temsilcileri ve çeşitli sektörlerden temsilcilerin katılımlarıyla 21-25 Şubat 2022 tarihleri arasında Konya’da gerçekleştirilmiş ve 7 farklı sektörde yeni yol haritası belirlenmiştir.   

Ayrıca tüm paydaşlarla beraber ülkemizin 2053 net sıfır emisyon hedefini ve bu kapsamdaki yeşil dönüşümü yasal bir zeminde buluşturacak İklim Kanun taslağı çalışmaları son sürat devam etmektedir. Diğer önemli gelişmelerden biri de sanayicimizi bir yandan yeşil dönüşüme teşvik ederken bir yandan da AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması karşısında korumak için ulusal bir karbon fiyatı belirleme çalışmalarının İklim Değişikliği Başkanlığı koordinasyonunda hız kazanmış olmasıdır.

Türkiye güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı açıkladı: Emisyon azaltım hedefi yüzde 41 oldu.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum, 15 Ekim Salı günü COP27’de Bakanlar Toplantısı’nda yaptığı açıklamada Türkiye’nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hedefini açıkladı. Açıklamaya göre, Türkiye’nin 2030 yılı için, 2015 yılından %21 olarak açıklanan artıştan azaltım emisyon hedefi, 500 milyon ton emisyon daha da düşülerek azaltım oranı %41’e yükseltildi. Bakan Kurum,  bu yeni belgenin, tüm kurumlar ve özel sektörle istişare edilerek bilimsel verilerle hazırlandığını söyledi ve ekonomi genelinde emisyon azaltımının temel yedi sektörü ve uyum bileşenini içerdiğini belirttiler.

Mısır’da ülkeleri zorlu bir gündem bekliyor

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yapan Mısır’ın Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry, zirve öncesi delege ve katılımcılara gönderdiği mektupta, iklim krizini "varoluşsal bir kriz" olarak tanımlarken, COP27'nin ulusal katkı beyanlarına ilişkin planların uygulamaya geçilmesini mümkün kılan bir zirve olmasını hedeflediğini belirtti. Ayrıca, “Dünyanın enerji ve gıda kriziyle karşı karşıya olduğu zor bir jeopolitik ortamda gerçekleştiğini ve bu durumun, hepimizin önceliğinin iklim değişikliği olduğu konusunda dikkat dağıtıcı bir etken oluşturabilir” demiş olmaları, konferansın ne derece zorlu geçeceğinin göstergesi niteliğindedir. Gerçekten de COP27'deki tartışmalar, yıkıcı sel baskınları ve benzeri görülmemiş ısı dalgaları, şiddetli kuraklıklar ve zorlu fırtınalar yaşanılan bir yılın sonlarına doğru başladı. Aynı zamanda, dünya çapında milyonlarca insan, şiddetli jeopolitik çatışmalar ve gerilimler tarafından ağırlaştırılan enerji, gıda, su ve yaşam maliyeti alanlarındaki eşzamanlı krizlerin etkileriyle karşı karşıyadır.

COP27’nin Hedefi Ne?

COP27’nin birçok alanda hedefleri bulunuyor. Temel olarak zirvede dört önemli alana odaklanılması bekleniyor. Bunlara temel başlıklar olarak;

  1. Emisyonları azaltmak,
  2. Ülkelerin mevcut ve gelecekteki iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak kapasitesini artırmak,
  3. Gelişmekte olan ülkelerin iklim kriziyle mücadelelerine destek ve finansman sağlamak,
  4. Kayıp ve hasar

1. Azaltım

İklim krizinin etkilerini azaltmak ve küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için başarılması gereken en önemli hedef, küresel sera gazı emisyonlarının hızla azaltılmasıdır. Zira BM'nin son raporları, hedefleri tutturabilmek için emisyonların 2030'a kadar yaklaşık yüzde 50 gibi "eşi görülmemiş" bir seviyede azaltılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen ülkelerin mevcut iklim planları bu dönemde emisyonların yüzde 10,6 artışı ve sıcaklık artışını 2,5 dereceye çıkarma riskini taşımaktadır. Bir önceki zirvede (2021, COP26), Paris Anlaşması’nın iklim değişikliği etkilerini hafifletme, başka bir deyişle sera gazı emisyonlarını önleme ve azaltma konusundaki iddialı hedeflerin test edildiği bir zirveydi. Maalesef beklenen başarı sağlanamadı. 120’den fazla ülke, COP26’dan önce yeni veya güncellenmiş ulusal katkı planlarını (NDC) sunmalarına karşın, toplamda bu hedefler, yüzyılın sonuna kadar tahmini 2,4 derecelik bir sıcaklık artışı anlamına geliyordu. Yani, küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulması ve mümkünse 1,5 derece ile sınırlandırılması sağlanamıyordu. Dolayısıyla COP27, önceki zirvelerden daha fazla öneme sahiptir. Bu çerçevede, COP27'de Türkiye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülkenin güncel Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC'lerini) ve emisyon azaltım hedeflerini açıklaması beklenilmektedir.

2. Uyum

COP27, iklim açısından son derece hassas bir kıtada ve ülkede gerçekleştiriliyor. Adaptasyon (mevcut ve gelecekteki iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak) uzun süredir “azaltıma” oranla, daha az finansman alıyor. COP26'da, bu durumu değiştirmek için gelişmiş ülkelere en az iki kat uyum finansmanı sağlamaları ve ayrıca ülkelerin sürdürülebilir kalkınma yoluyla iklim değişikliğine karşı dirençlerini artırmalarına ve kırılganlıklarını azaltmalarına yardımcı olmayı amacıyla oluşturulan Küresel Uyum Hedefi (Global Goal on Adaptation, GGA) konusunda iki yıllık bir çalışma programını başlatmaları çağrısında bulunmuştu. İklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler uzun süredir iklim etkilerine karşı uyum sağlamak için destek çağrısında bulunuyorlar. COP27 de aslında bu çağrıyı daha net bir şekilde ortaya koymayı hedeflemektedir.

3. Finansman

2021 yılında Glasgow’da gerçekleşen zirvenin başarısız olduğu temel konu, gelişmekte olan ülkelerin hem uyum hem de azaltım çabalarında kendilerine yardımcı olacak düzenli finansman vaatlerinin yerine getirilmemiş olmasıydı. Az gelişmiş ve kırılgan ülkeler ve iklim dostları gelişmiş ülkelerin 2020’den 2025’e kadar her yıl sunması beklenen, ancak şimdiye kadar yerine getirilmeyen 100 milyar dolarlık yıllık iklim finansmanı gibi vaatlerin yerine getirilmesi için bir baskı yaratılması gerektiğini belirtmektedirler.

4. Kayıp ve Hasar

Mısır’da iklim müzakereleri devam ederken “kayıp ve zarar mekanizması finansmanı” COP27’nin en hassas konularından biri. Gelişmekte olan ülkelerin iklim krizindeki tarihsel sorumluluğu yok denecek kadar az ancak seller, kuraklık ve fırtınalar şimdiden bu ülkelere ağır darbeler vuruyor. Gelişmiş ülkeler ise bugüne kadar tarihsel sorumluluklarını kabul etmeye ve bu konuda özel bir fon oluşturmaya yanaşmadı. Dolayısıyla iklim değişikliğinden en çok etkilenen ve etkilenecek olan az gelişmiş ülkeler, tarihi sorumlulukları ve mevcut emisyonları çok fazla olan dolayısıyla iklim krizine büyük ölçüde katkıda bulunan gelişmiş ülkelerden kayıp ve hasarın maliyetine yönelik finansal destek aramaktadırlar.

Uzun yıllardır süren tartışmaların ardından kayıp ve zarar mekanizması finansmanı ilk kez COP’un resmi müzakere gündemine bu zirvede dâhil edildi. İskoçya, geçtiğimiz yıl Glasgow’da COP26 zirvesinde kayıp ve hasar fonu sunan ilk ülke oldu. 2 milyon sterlinlik bir taahhütte bulunan İskoçya buna ek olarak COP27’de 5 milyon sterlinlik bir bütçe daha ayırdığını duyurdu. Ardından benzer açıklamalar,  Danimarka, Almanya, Avusturya, Belçika ve Yeni Zelanda’dan geldi. Ülkelerin maruz kalabileceği kayıp ve hasarların yüz milyarlarca dolarla ifade edildiği bir ortamda açıklanan miktarlar o kadar az ki, ancak sembolik düzeyde kalmaktadır.

Bütün bu önemli başlıklar çerçevesinde, zirvenin istenilen seviyede başarılı olup olmadığını 2 haftalık müzakerelerin sonucunda alınan kararlara bağlı olarak yani 18 Kasım’dan sonra birlikte değerlendireceğiz.  Gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakacağımızı hep birlikte göreceğiz.