Beşiktaş maça öyle bir başladı ki, grupta galibiyeti olmayan diğer ekip Sporting Lizbon’un nefesini kesti. Rakip tam boğulmak üzereyken, o şut bir türlü kaleyi bulmadı. O tempoyu doksan dakikaya yayma şansı olmayan ev sahibi de biraz olsun soluklandı. Oyunun sete dönmesini fırsat bilen konuk takım, öne çıktı. Şampiyonlar Liginde şutların kaleyi tutması gerektiğini gösterdiler. Ersin iki topu çıkartarak, takımını diri tuttu. Ancak, Portekiz ekibi, çalışılmış, ezberlenmiş bir köşe vuruşu organizasyonu ile öne geçti. Beşiktaş, şok golden sonra saldırmak yerine daha sakin ve akılcı oynamaya başladı. Mirelam’ın ortasında, ligde olsa saatlerce tartışılacak bir pozisyonda Larin skoru eşitledi. Sonra mı?

Teknik, güç, dayanıklılık, yetenek ve beceriye sahip bir kişi futbol oynayabilir, ancak bütün bu unsurları birleştirecek asgari bir zekası da olmalı. Derler ya adamın akıllısı kafasını aynı yere iki kez vurmaz diye… Beşiktaşlı futbolcular aynı köşeden, çıkışı, sektirmesi, son vuruşu yapanı bile aynı şablon bir gol yedi. Bir akıllı futbolcuyla engellenecek gol, Beşiktaşlı futbolcuların özgüvenini bitirdi. Yine bir korner atışında, yine yanlış yer tutuş sonucunda VAR yardımı ile belirlenen penaltı ile rakip üçledi. İlk yarının uzatmasında Teixeira’nın umut golü VAR’a takılınca, duygusal çöküş de başladı. Tüm silahlarını başta sahaya sürüp işi bitirmeyi planlayan Sergen Yalçın’ın, B planı kenarda yoktu. ‘Hele bir bastıralım da olursa’ taktiği de sonucu değiştirmedi. Kazanmak için fazlası gerekti, o da dün yoktu.