Yeni parti kuracak olanların sicili ile ilgili ortaya çıkanlar, kendilerinden çok, CHP’yi telaşlandırmıştır. CHP’nin bütün unsurları ile birlikte savunmaya geçmesi ayrı bir ibretlik durumdur. Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor, HDP ve İP alkışlıyor. Bunlara Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da eklendi. Ekibe bakar mısınız? Çok planlı, çok kararlı bir yıkım ekibi olmuşlar.

            Yeni parti kurmak için yola çıkanların gerçek yüzleri hızla ortaya çıkıyor. Nereden gelip nereye gittiklerini, AK Parti ile yollarını niye ayırdıklarını daha önce irdelemiştik. Şimdi sicilleri de ortaya dökülmeye başladı. Sayın Cumhurbaşkanının, Şehir Üniversitesi ile ilgili söyledikleri, bunların gerçek yüzünü anlamaya yetmiştir.

ÖNCE HESAP VERİN

           Bizim, Şehir Üniversitesi ile ilgili bir sıkıntımız yoktur. Mesele üniversite kurma bahanesi ile devlet imkânlarının bir yerlere akıtılmış olmasıdır.  Konuyu Sayın Cumhurbaşkanı gündeme getirmiştir ve söyledikleri çok ciddi iddialardır. Başka yerlere çekerek, başka anlamlar yükleyerek ortadaki vahameti ortadan kaldıramazsınız. İddiaların doğru olduğu, yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Devletin kaynakları üzerinden bir hassasiyet gösterdiğini iddia edenler, önce kendi hesaplarını vermek ve milletin karşısına öyle çıkmak zorundadırlar.

BİR KARŞILIKLARI YOK

         Herkes hür iradesi ile siyasi tercihte bulunabilir, partilere katılabilir veya yeni parti kurabilir. Sorun yeni parti kurulmasında değil, kimin ve neyin adına hareket edildiğidir. Kuruluş şekilleri, milletten ve hizmetten ne kadar kopuk olduklarını şimdiden ortaya koymuştur. Türkiye’nin gerçeklerine, siyasetin akışına göre değil de, kişisel hırslara ve özel hesaplara göre şekillenen parti örneklerini daha önce de gördük ve tamamı kâğıt üzerinde kaldı. Bunların akıbeti de farklı olmayacaktır. Nitekim, bir karşılık bulamadıklarını yapılan kamuoyu yoklamaları da net olarak ortaya koyuyor. Katıldıkları programlardaki açıklamaları kamuoyunda en küçük bir yankı uyandırmadı. Kaldı ki, Davutoğlu da,  Ali Babacan da bilinmeyen, denenmemiş isimler değil. Bugün parti kurma gerekçesi olarak gösterdikleri her şeyde, birinci derecede sorumluluk sahibidirler.

CHP TELAŞLANDI

           Yeni parti kuracak olanların sicili ile ilgili ortaya çıkanlar, kendilerinden çok, CHP’yi telaşlandırmıştır. CHP’nin bütün unsurları ile birlikte savunmaya geçmesi ayrı bir ibretlik durumdur. Nasıl da birbirlerini tamamlıyor, nasıl da aynı yerden beslenip hedefe yürüdüklerini gösteriyorlar. Bunların Türk milletinin değerleriyle ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceği ile hiçbir ilgi ve alâkaları yoktur. Bunların tek derdi, her ne pahasına olursa olsun Cumhur İttifakı'nı bozmak, Sayın Erdoğan’ı indirmektir. Bu uğurda feda edemeyecekleri hiçbir şey bulunmamaktadır. Terör uzantısı partiye nasıl destek çıktıklarını, Kılıçdaroğlu’nun bütçe konuşmasında bir defa daha hayretle izledik. Türkiye’nin sanki başka bir meselesi yokmuş gibi, bütçe konuşmasının önemli bir kısmını PKK uzantısı HDP’nin görevden alınan belediye başkanlarına ayırdı. Görevden alınan belediye başkanları savcılığa gidip, iyi hal kağıdı almışlarmış, Yüksek Seçim Kurulu da seçime girmelerinde bir sakınca görmemişmiş. Fakat, hükümet bunlara, “vay sen misin kazanan” demişmiş ve ertesi gün görevden almışmış.

PKK’NIN SÖZCÜSÜ

        Bunları milletin gözünün içine bakarak söylüyor. Bu değerlendirmeye doğal olarak HDP sıraları büyük bir alkışla destek veriyor. Oysa işin aslı başkadır ve söylenenler gerçeği yansıtmıyor. Savcılık iyi hal kağıdı verirken, sicilinde kesinleşmiş hüküm olup olmadığına bakıyor. Aynı şey Yüksek Seçim Kurulu için de geçerlidir. İyi hal kağıdı almış olmaları, seçime katılmaları, haklarında yürütülen soruşturmaları ortadan kaldırmadığı gibi, bu soruşturmalara sebep olan suçların vahametini de yok etmiyor. Görevden alınanların tamamı hakkındaki iddialar çok çarpıcıdır ve böyle bir görev yapmaları mümkün değildir. Kandil’in talimatı ile hareket eden, belediye imkânlarını terör örgütüne tahsis eden bu şahısların belediye başkanlığı görevini sürdürmelerine göz yummak, terörün daha da azması, yeni şehitlerin gelmesi ve yeni ihanetlerin yaşanması demektir ki, hiçbir devlet, hiçbir demokrasi, hiçbir hukuk buna müsaade etmez, edemez. Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis kürsüsünden terörün sözcülüğünü yapmıştır.

SAPI-SAMANI KARIŞTIRDI

         Konuşmasındaki yanıltma ve çarpıtma bunlarla da sınırlı değildir. Yeni hükümet sistemini eleştirmek adına, yine sapı-samanı birbirine karıştırmış, yine aldatmanın zirvelerinde dolaşmıştır. Kuvvetler ayrımı ilkesini yargı üzerinden eleştirmesi açık ve net olarak kasıtlı bir tutumdur. Yargı mensupları siyasetten güç alıyormuş, hakim ve savcı adaylarının siyasi bağlantıları varmış. Bunu bu ülkede söyleyecek en son kişi Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP’nin bugünkü zihniyeti hiçbir zaman tek başına iktidar olamadı, ama koalisyon ortaklığı alabildiği dönemlerdeki icraatları, bunlara ülke teslim edilemeyeceğini net olarak gösterdi. Adalet Bakanlığını ele geçirdikleri kısa koalisyon dönemi sırasında, hakim ve savcı alımlarında, “Elbette CHP’lileri alacağım, MHP’lileri mi alacaktım” diyen bakan kimdi?

        Bozacının şahidi, şıracı olurmuş. Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor, HDP ve İP alkışlıyor. Şimdi bunlara Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da eklendi. Ekibe bakar mısınız? Bu ülkeye bir faydaları olmaz, ama doğrusu çok planlı, çok kararlı bir yıkım ekibi olmuşlar.