Bir türlü provokasyonlara doymak bilmeyen Ermenistan ve onun ucuz popülist Başbakanı Paşinyan’ın yanı kaşınmakta ve gün geçtikçe azmaktadır. İktidara geldiği günden beri mensup olduğu kitlesine yönelik şov yaparak başarısızlığını kapatma çabasında olan Paşinyan, çıkış yolunu Azerbaycan değerlerine saldırmakta görmektedir. Şu an kolay yolu bulmuş gibi gözüken, devlet adamlığından yoksun kalmış, ucuz şov peşinde koşan, arlanmaz, ahlaksız, ergen karakterli siyasetçi bir şeyi unutmaktadır: Kaşınan yanını kaşırlar, Paşinyan!

Her şeyi fırsat bilerek saldırma ahlaksızlığını genlerinde taşıyan bu zavallının yaptıkları karşısında aslında şaşırmamak lazım. Yeri geldiğinde mazlum ayağında yeri geldiğinde kurdu görünce korkudan kuyrukları titreyen it sürüsü misali havlamalarıyla karşımıza çıkmaktadır. İt itliğini yapacak tabi ki, karakterlerinde var bu saldırmalar. Asıl mevzu şu ki biz ne yapmalıyız? Bizim görevimiz; kuduzluk derecesine gelen mahlûkatların aşısını yaptırmak, belirtileri taşıyan vakaların zamanında iğnesini vurmak.

Doğrudur, dünyanın gündemini yeni belası olan Kovid-19 meşgul etmekte. Bizler ise sadece bir virüsle karşı karşıya değiliz, savaşımız insanlığa zararı olan bütün mikroplara karşıdır.

Eğer ‘modern tıp’ bu teşhis ve müdahalede aciz kalmışsa, tarihi ve geleneksel Türk usulü ‘alternatif tıp’ mutlaka devreye girmelidir.

Türk yöntemli çare yolunu bir tarafa bırakıp, tekrar baş mikrop Paşinyan’a dönelim.

Azerbaycan’ın işgal altındaki bölgelerinde yaratılan sözde devletin sözde cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve yemin törenini düzenleyen Ermenistan, tekrar uluslararası hukuk kurallarını çiğnemiştir.

Diğer taraftan baktığımızda burada net bir manzara çıkmaktadır. Paşinyan bölgedeki barışı tehdit altına almakla birlikte işgalci siyasetinden vazgeçmediğini sergilemektedir. Doğrudur, Avrupa Birliği, AGİT, NATO, İslam İş birliği Teşkilatı, Katılmama Harekâtı, GUAM, Avrupa Parlamentosu birçok uluslararası örgüt ve ülkeler bu “seçim”i sabotaj olarak nitelendirse de Ermenistan bunlara aldırış etmemektedir. Bunun bir sebebi işleyiş mekanizmasının olmaması, diğer sebebi ise ismi geçen kurumların samimi olmamasından kaynaklıdır. Dünyanın sayılı örgütleri Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin Ermenistan tarafından işgal edildiğini kabul etmekte, ne yazık ki sadece kabul etmekte kalıp, çoğu zaman da oyalama politikasıyla ikili oynamaktadırlar.

Tarihi az çok karıştıran gayet açık bir şekilde bilmektedir ki Ermenistan diye şu an haritada bulunan devlet, aslında tarihi Türk topraklarıdır.

Yani sadece son işgal edilen Karabağ toprağı değil, aynı zamanda Ermenistan’ın sözde başkenti olan İrevan kadim bir Türk yurdudur.

Geçtiğimiz günlerde de Erciyes Üniversitesi Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gaffar Çakmaklı, 40 akademisyen ve siyasetçi ile bir araya gelerek Ermenistan toprakları içerisinde bulunan ve ‘Batı Azerbaycan’ olarak adlandırılan bölgede, ‘Muhacir Batı Azerbaycan İrevan Cumhuriyeti’ kurmak için girişimlerde bulundular. Son olaylara baktığımızda ne kadar yerinde ve doğru alınan bir karar olduğunu görmekteyiz. Dünya genelinde, yarım milyonu Türkiye’de olmak üzere Batı Azerbaycan kökenli 2 buçuk milyona yakın insan olduğunu söyleyen Çakmaklı’nın “Bu teşebbüs hem Azerbaycan hem de Türkiye Cumhuriyeti için yararlı olacaktır.

Çünkü Ermeniler, Türkiye topraklarındaki iddialarından vazgeçmemişlerdir, hatta Doğu Anadolu’da sözde bir Batı Ermenistan Devleti de kurulmuştur. Bunun karşısına Muhacerette Batı Azerbaycan Devleti’ni de çıkarabiliriz. Azerbaycan da bu teşebbüsle Dağlık Karabağ’ın işgal altında olmasına karşı elini güçlendirecektir” fikirlerine katılmamak elde değildir.

Türkçede bir söz vardır, yola revan olmak. O ‘revan’ kelimesi İrevan kelimesiyle aynıdır.

Giden ve yürüyen demektir. Bunca yapılanlara karşı sizce İrevan’a revan olma zamanı gelmedi mi?