Rakip fark etmez. İster şampiyonluk yarışında olsun, ister orta sıralarda, ister sonlarda… Beşiktaş, kendi bildiğini oynuyor. Bildiği rakibin sahaya çıkışına, oyununa göre değişiklik gösterebiliyor. Bazen savunma oynayıp hızlı çıkıyor, bazen baskı kurup ceza alanı çevresinde boğuyor. Ama hep bildiğini oynuyor. Sadece planlarını değiştiriyor. A planı, B planı, C planı hepsi hazır.

Plan farklı, hedef aynı…

Gol… Beşiktaş, bunu çok usta işi bir beceri ile gerçekleştiriyor. Ligin en çok gol atan takımı olmak, on golün üzerinde atan iki golcüye sahip olmak da bunun kanıtı.

Gaziantep FK, Sumudica gittikten sonra yeni teknik direktörü Ricardo Sa Pinto ile yeni yolunu çizmeye çalışıyordu. Eskiden kalma dikine oynama alışkanlığına, pası eklemişti. Rakibin Beşiktaş olduğunu unuttuğu küçük bir an yaşadı, o da ilk yarının skoru oldu.

İkinci yarıda da ilk yarıdaki gibi kafasına göre takıldı, Beşiktaş. Rakibini bekledi. Hızlı hücum yaptı. Oyunu rakibe bırakır gibi yaptı, ama, hep dizginleri elinde tuttu.

Kazanacağından emin. Gol yemem, yersem de atarım, rahatlığındaydı. Bir anlık dalgınlığa bir kez daha ceza kesip maça imzasını attı. Gaziantep FK’nin bu ezbere ve disipline yapabileceği fazla bir şey yoktu. Yormadı kendini Beşiktaş, iyi mi oynadı, hayır… İstediğini aldı mı, evet. Milli maç arasından önce oynayacağı hem kupa hem ezeli rekabet maçlarına doğru kazasız yürüdü.