YSK’nın kararı Türkiye'de yeni ve sonu gelmez tartışmalar başlatıp, bir kaos ortamı oluşturacaksa, bundan kurtulmanın yolu yine demokrasi içinde aranmalıdır

Seçimler demokrasinin olmazsa olmazı ve en belirleyici unsurudur. Milli iradenin kararı her şeyin üzerindedir ve tartışılmazdır. Bütün mesele milli iradenin doğru, sağlıklı, hakka uygun ve güvenilir biçimde sandığa yansımasıdır. 31 Mart yerel seçimleri, özellikle de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi, milli iradenin tecellisi yönünden büyük soru işaretleri barındırmaktadır.Ortalığa akılla, vicdanla, hukukla, siyasetin olağan akışı ile izahı mümkün olmayan bir sürü şey saçılmıştır. Organize usulsüzlük yapıldığı iddiaları belli bir temele dayandırılmaktadır. İtiraz edilen yerlerdeki sayımların tamamlanmasından sonra YSK’nın vereceği karara bağlı olarak, seçimlerin iptali için başvuru yapılması çok yüksek ihtimaldir.

İPTAL BAŞVURUSU

  Buraya kadar olanlarda bir sürpriz yok. Olması gereken oluyor. İtiraz haktır ve bu hak kullanılmıştır. Dikkate alınmayan, makul ve tatmin edici gerekçelere dayandırılmadan reddedilen itirazlar, geride birçok soru işareti bırakmıştır. Bu soru işaretlerine bağlı olarak, yapılacak iptal başvurusunun nasıl sonuçlanacağı ve YSK’nın bu işin içinden nasıl çıkacağı, şimdiden büyük bir merak uyandırmaktadır. İptal isteminin karşılık bulması için çok kapsamlı bir çalışma yapıldığı, bilgi ve belgeler toplandığı, seçim sonucuna doğrudan etki eden anormal gelişmelerden oluşan dosyalar hazırlandığı anlaşılıyor. Şimdi siyasetle ilgisi olan, takip eden, merak eden herkes, başvuruyu bekliyor.

BİR SÜRÜ YANLIŞ VAR

  Seçimlerin yenilenesi gerekli midir ve doğru mudur? Bu sorunun cevabını işine geldiği gibi şahıslar değil, demokrasi veriyor. Zorlama ve önyargılı değerlendirmelerle bir yere varılması mümkün değildir. İki aday arasındaki fark, en küçük bir usulsüzlük, kasıt, hatta yanlışlıktan etkilenecek kadar azdır. Elbette bir oy bile fazla alan seçimi kazanmıştır, ama o bir oyunu hakka, hukuka ve vicdan ölçülerine uygun şekilde fazla verilmiş olması gerekir. Mesele buradadır. Herkes sadece kendi açısından bakıyor. Her siyasi parti kendi lehine sonuç bekliyor. Oysa olması gereken, milli iradenin ne dediğidir ki, bu şartlarda onu tam olarak tespit edebilmenin çok ama çok zor olduğu bir gerçektir.Sahte seçmenden tutun sandık başı hilelerine, tutanaklardaki kasıtlı olduğu anlaşılan kaydırmalara kadar, bir sürü yanlışın tespit edildiği ve belgelendiği bir seçimde bu kadar az farkla seçim sonucu ilan etmek ve “milli irade böyle istedi” demek, çok kolay değildir. İstense de istenmese de geride bir sürü soru işareti, tartışma, yorum ve hatta itiraz bırakacaktır.

ÇARE DEMOKRASİDE 
                

  Dünkü yazımızda da ayrıntılı olarak değerlendirdiğimiz gibi, Türkiye'nin biran önce normalleştirmeye ihtiyacı var. Özellikle gözbebeğimiz olan, bir dünya şehri olarak öne çıkan, Türk siyasetinde ve sosyal hayatımızda çok belirleyici bir yeri bulunan İstanbul'da vicdanları rahatlatmadan normalleşmek çok kolay görünmüyor. YSK’nın kararı Türkiye'de yeni ve sonu gelmez tartışmalar başlatıp, bir kaos ortamı oluşturacaksa, bundan kurtulmanın yolu yine demokrasi içinde aranmalıdır. Çok kolay ve tercih edilen bir yol olmasa da, seçimin tekrarından kimse rahatsız olmamalıdır.

BİLGİYE KOLAY ULAŞILIYOR

  Bu ihtimalin öne çıkması ile birlikte, kendini peşin olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ilan edip, Anıtkabir’de defter imzalayanların hemen taktik değiştirdiklerini hayretle izliyoruz. Bir taraftan uluslar arası baskı oluşturup oldu-bitti ile sonuç almak istiyorlar, diğer taraftan mağduru oynayarak seçimin tekrarı ihtimaline karşılık yatırım yapıyorlar. Mağduru oynamak birçok zaman prim yapmış ve sonuç vermiştir. Ancak, iletişim çağındayız. Bilgiye ve belgeye kolay ulaşılıyor ve hızlı yayılıyor. Daha da önemlisi, her şey Türk milletinin gözleri önünde yaşanıyor.

CUMHUR İTTİFAKI İBRA EDİLDİ

  Mağduru oynamak, gerçekleri gizlemeye yetmeyeceği gibi, PKK uzantıları ile kurulan ortaklığı da unutturmayacaktır. Nitekim, bazı belediyelerde değişiklik olsa da Türk milleti bu gerçeğin farkındadır ve tedbirini almıştır. Cumhur ittifakını en küçük bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, onaylamış, ibra etmiş ve yetki vermiştir. CHP’ye geçen belediyelerin birçoğunda kontrol, Belediye Meclisleri ve İlçe belediyeleri üzerinden Cumhur ittifakındadır. Bu gerçeği hiç kimse unutmasın ve yabana atmasın. Henüz işin çok başındayız. Zaman içinde ne olacağını göreceğiz. Bahane üretmek için şimdiden zemin hazırlayanlar, sadece kendilerini kandırmış olurlar. Cumhur ittifakı bu ülkenin bugünü değil, aynı zamanda geleceğidir. Birkaç belediyenin zilletin eline geçmesi bu gerçeği değiştirmeyeceği gibi, ittifakın önemini ve anlamını daha da arttırmıştır. Bunun böyle olduğunu aklı başında olan herkes görüyor ve biliyor. Yeter ki, şimdi de seçim sonuçları üzerinden yürütülen, ittifakı bozmak için fitne çıkarma gayretlerine karşı dikkatli olunsun ve bu zavallılara meydan bırakılmasın.