Sözlükler zilletin kelime manasını, “hor görülme, horlanma, aşağılanma, alçalma” olarak tanımlıyor. CHP ve yancılarının oluşturduğu ortaklığa her ne kadar “millet” adını koymuş olsalar da, biz ısrarla “zillet” diyoruz. Bu yakıştırmanın ne kadar doğru olduğu, bunların hor görülmeyi, horlanmayı aşağılanmayı ne kadar hak ettikleri ve hangi seviyeye kadar alçaldıklarını kendileri ispatlıyor.

BU SÖZLER KİME HİZMET?

Bir siyasi parti düşünün ki, ülkemiz ve Türk milleti için en azılı Türkiye düşmanlarının bile yapamayacağı değerlendirmeyi, yakıştırmayı, hakareti hiç düşünmeden sıralayabilsin. İP’in başkanının Türk milletinin hür oyları ile seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanını terör devleti İsrail’in eli kanlı başbakanı Netanyahu’ya benzetmesini hangi makul ölçüyle izah edebiliriz? Bu yakıştırma doğrudan İsrail’e hizmet değil de nedir? Bu sözler Türkiye üzerinde hesabı olanları, Türk düşmanlarını memnun etmekten, onlara malzeme vermekten başka ne işe yarar? FETÖ’nün Cumhur ittifakı ve Sayın Cumhurbaşkanı için söylediklerini alın, yanına da PKK terör örgütünün paylaşımlarını koyun, sonra da dönün bu sözleri okuyun. Nasıl birbirini tamamladığını, nasıl aynı yere ateş edildiğini, hep birlikte kime ve nerelere mesaj gönderdiklerini ibret verecek şekilde göreceksiniz.

BİRİ BIRAKIYOR DİĞERİ DEVAM EDİYOR

CHP’nin İP’ten geri kalması mümkün olamayacağı gibi, karanlık siciliyle zaten ihanet yolunu çok önceden açmışlardır. Nitekim, İP’ten geri kalmamak isteyen CHP sözcüleri hiç vakit kaybetmeden, ihaneti daha da ileri götürmüşlerdir. CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun, “Filistin’de çocuklarla ilgili olarak New York Times, İsrail’in muhalif gazetesi, ölen çocuklarla ilgili olarak fotoğraflar yayınladı. Tamam da yani, Türkiye’den Filistin’e bu konuda büyük destek var. Biz de çok destek verdik, ama yani Türkiye’de ölen çocuklar konusunda niye kimse sesini çıkarmıyor?” sözleri, skandalın ötesinde tam bir kepazeliktir. Türkiye’de Filistin benzeri çocuk öldüğünü söylemek kara bir iftira, açık bir ihanettir. Çocuk öldürenler ispatlı şahitlidir. PKK denilen eli kanlı terör örgütünün karanlık sicili çocuk ölümleriyle doludur. Netanyahu ve İsrail eğer kıyaslanacaksa PKK ile FETÖ ile kıyaslanabilir ki, zaten birbirlerinden hiçbir farkları olmadığı gibi sırtlarını dayadıkları yer de aynıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti uzun yıllardır terörle mücadele ediyor. Sayın Milli Savunma Bakanı PKK terörü ile mücadelede ortadan kaldırılan teröristlerin sayılarını verdi. Hepsi eli silahlı kanlı teröristlerdir. Çocuk kaçıran, katliam yaptırmak için çocukların eline silah veren, şehirlerde çocukların arkasına saklanarak kahpeliğe yönelen bu terör örgütüdür. Sezgin Tanrıkulu’nun yüreği yetiyorsa gitsin bunu Diyarbakır annelerine anlatsın da görelim. Kahraman güvenlik güçlerimiz terörle mücadelede sadece çocuklara değil, sivillere, masumlara en küçük bir zarar gelmesin diye, gerekirse kendi canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir ve bütün bunlar belgelidir. Bu gerçekler orta yerde dururken Sezgin Tanrıkulu ve İP’in başkanı Türk devletine iftira etmektedir ve bu büyük bir suçtur.

SİCİLLERİ BERBAT

Aslında çok da şaşılacak bir şey yoktur. Bunların varlık sebebi zaten bu. PKK’yı terör örgütü saymayan da bunlardır, FETÖ’ye sahip çıkıp, yaptıkları kalleş darbe girişimini, “kontrollü darbe” diyerek, sulandırmaya uğraşan da bunlar. Kandil’li katillerden gelen talimatı emir sayan ve ittifak kuran da bunlar, PKK’nın talep ve beklentilerini karşılayacak Anayasa hazırlayan da bunlar. Şehit analarına hakaret yağdıran da bunlar, teröristlere af çağrısı yapan da bunlar. Terör örgütüne yardım ve yataklık yaptıkları için gözaltına alınan hainleri ziyaret edip Türk mahkemelerine hakaret yağdıranlar da bunlar, evladı dağa kaçırılmış annelerin feryadına kulak tıkayan da bunlar. Türkiye’nin sınırlarının dibinde bir terör devleti kurulmasını engellemek için harekete geçmesine en sert tepkiyi veren de bunlar, Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımızı korumak için başka devletlerle ittifak oluşturmamıza, “ne işimiz var Libya’da” diyerek karşı çıkan da bunlar. Biden’e daha seçilmeden selam çakıp, Türk milletinden alamadıkları iktidarı okyanusötesinden bekleyen de bunlar, ABD’yi açık ve aleni şekilde çağırıp manda ve himaye isteyen de bunlar.

İKTİDAR BEKLEDİKLERİ YERE MESAJ GÖNDERİYORLAR

Bunları söylüyor, bu ihaneti yapıyorlar, sonra da çıkıp hiç utanmadan, sıkılmadan bu ülkenin partisi olduklarını, bu millete hizmet edeceklerini söyleyip oy istiyor ve iktidar hesabı yapıyorlar. İki cihan bir araya gelse böyle bir şey olmaz ya, velev ki iddiaları gerçeğe dönüşsün. Kendi güvenlik güçlerine, kendi ülkesine bu kadar kolay iftira eden bir anlayışa bu devlet nasıl teslim edilir? Teslim edilirse sonu ne olur? Bu millet bunları görmüyor, duymuyor, anlamıyor mu zannediyorlar? Ama doğru, bunlar zaten iktidarı Türk milletinden istemiyorlar. Onlar PKK’ya terör devleti kurdurmak için seferber olanlara ümit bağlıyor, iktidar bekliyorlar. Dolayısı ile siyasetleri de, sözleri de, mesajları da onlara yönelik oluyor.

Bu yazdıklarımızın hangisine kim nasıl itiraz edebilir? Hangisinde bizim bir ilavemiz var? Sadece olanı yazıyor, pazılın parçalarını birleştirerek bunların gerçek yüzünü netleştiriyoruz. Peki, ortaya çıkan bu yüz zillet değil de nedir?