Azerbaycan yıllar sonra bileğinin hakkıyla işgal edilmiş topraklarını kurtararak gecikmiş bir zafere imza attı. Ermenistan Azerbaycan’a bulaşmanın bedelini ağır ödedi. Azerbaycan, Ermeni askerlerini işgal edilmiş topraklarından Aliyev’in tabiriyle “İt govar gibi govmuş” iken, Ermeniler de Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ı linç etmek için köşe bucak arıyor. Sosyal medyada elinde yüzünde morluklar olan ve dayak yediğine dair bir takım görüntüler de var… Dayak mı yedi yoksa kaçarken merdivenlerden mi düştü tam bilemiyoruz. Yine Aliyev’in tabiriyle soralım: Ne oldu Paşinyan?

         Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında dimdik durması ve bunu dünya kamuoyuna göstermesi bu zaferde büyük etki yaratmıştır. Türkiye, Azerbaycan’ı kardeş görmenin tüm kurallarını harfiyen uygulamış ve bu konuda zerre taviz vermemiştir.

         Azerbaycan hem işgal edilmiş topraklarını kurtarmış, hem de şehitlerinin intikamını misliyle almıştır. Ama asıl mücadele yeni başlamaktadır. Kalleşliğiyle meşhur Ermeniler toparlanma sürecine girince ve emperyalizm gazı alınca yine tahriklerine başlayacaktır. Bu konuda ABD’deki Ermeni lobilerini de devreye sokacakları kaçınılmazdır. Kendi seçimlerine odaklanmış ABD, başkanını seçince yine dünyaya bulaşmak için mesaisine başlamıştır.

Elbette kambersiz düğün olur mu?

         Biz de ‘ABD Karabağ konusunda nerde kaldı?’ diyorduk ki, ABD’deki Ermeni lobisinin harekete geçirdiği bazı senatörler, Karabağ konusunda Azerbaycan ve Türkiye’ye baskı yapılmasını talep eden mektup yayınlamışlar.

         ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Adam Schiff’in sitesinde yayınlanan mektupta, yeni ABD Başkanı Joe Biden’i gazlayan “Çok uzun zamandır Türkiye ve Azerbaycan’ın savaş söylemlerine katlandık ve bunun sonucu şu anda açıkça görülüyor. Başkanlık görevini üstlendiğinizde, bölgeye yönelik demokrasiyi, insan haklarını ve kendi kaderini tayin etme hakkını destekleyen yeni bir politika uygulama imkanına sahip olacaksınız” ifadeleri kullanmışlar.

         ABD’li senatörler resmen diyor ki, ABD müdahale etsin, işgal edip kaybettiği topraklara tekrar Ermeniler işgalci olarak otursun…

         Mektuplarındaki “Bu anlaşmanın yarattığı hem kısa hem de uzun vadeli sorunlardan derin endişe duyuyoruz, zira Dağlık Karabağ’ın nihai statüsü meselesinin çözümüne yönelik herhangi bir şey içermiyor. Ayrıca inanıyoruz ki ABD ve uluslararası toplum kararlı bir şekilde hareket etseydi, bu trajik sondan kaçınılabilirdi” ifadeleri gösteriyor ki, ABD’deki seçimlerde denge olan güçlü Ermeni lobileri harekete geçmiştir.

         Yeni ABD Başkanı Joe Biden seçimlerden önce Azerbaycan- Ermenistan savaşı için “Bir aydır süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın tansiyonun derhal düşürülmesi ve Azerbaycan askerlerinin Dağlık Karabağ’a doğru ilerlemesinin önlenmesi amacıyla, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye’nin liderleriyle doğrudan görüşme zamanı geldi geçiyor” şeklinde açıklamalar yapmıştı. Seçimlerde Ermeni lobileriyle çalışmış, onlara da Ermenilere sahip çıkacağına dair sözler vermişti. ABD Başkanı olmasıyla bundan sonra nasıl bir tavır içine gireceği merakla bekleniyor. Azerbaycan askerlerinin ilerleyişinden aylar önce rahatsızlığını o açıklamaları içinde göstermiş ama sanki ‘barış arzuluyor’ gibi numara yapmıştı. Türkiye’ye düşmanlık yapacağını, Türkiye’nin milli duruşundan rahatsızlığını bir röportajında açıkça dünyaya ilan etmiş Joe Biden’in Dağlık Karabağ meselesinde ne tür düşünceler barındırdığını ve ne tür adımlar atacağını tahmin etmek zor olmasa gerek…

         Yapılan anlaşma çerçevesinde, 14 Kasım itibarıyla Rus Barış Gücü’ne ait 12 gözlem noktasına yerleştirilen Rus askerlerinin varlığı da elbette ABD’yi hem kıskandıracak, hem de bölgede varlığından söz ettirmek için harekete geçirecektir. Dünyadaki bütün ilişkilere kendi menfaati ölçüsünde bakan hem ABD’ye, hem Rusya’ya karşı Dağlık Karabağ konusunda Türkiye’nin de, Azerbaycan’ın da dikkatli davranması kazanılan toprakları koruma noktasında önemlidir. Dün işgal edildik, bugün topraklarımızı işgalden kurtarıp zafer kazandık. Milletler mücadelesinde ve günümüzün emperyalizm hareketliliğinde bu zaferi yarınlarda da korumak için diplomatik, askeri dikkat ve önlem çok önemlidir.

         Türkiye’nin bir an önce Türk dünyasının her alanda birbiriyle işbirliğini güçlendirecek adımlarda öncü olması gerekiyor.

         Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi - TDİK) kendi arasındaki toplantıları, görüşmeleri yılda bir kez değil, daha sık gerçekleştirmeli ve özellikle bu konseyden uzak duran Türkmenistan bu konseye dahil edilmelidir. Kıbrıs, Azerbaycan, terörle mücadele konusunda milli duruşu her boyutta gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk dünyasının sıkı ve güçlü ilişkiler oluşturma konusunda da üzerine düşeni yapacağını umut ediyoruz.

         Son yapılan anlaşmaya göre, Türklüğün sönmeyen güneşi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Türk Kapısı’ olarak adlandırdığı Nahçıvan ile Azerbaycan arasında koridorun açılması Türk dünyasına açılan bir birlik ve güç kapısı olacaktır. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin yaklaşık bir buçuk ay önce ifade ettiği “Bu gelişmeler karşısında, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılması şarttır, tarihi zorunluluktur, çok acil bir ihtiyaçtır, deyim yerindeyse hayat memat konusudur.” çağrısı da işte “Türk kapısının” bu anlam ve önemine dair stratejik bir vurguydu.

         Dağlık Karabağ zaferini yaşamak kadar bundan sonra da o zaferi korumak için mücadele vermek önemlidir. Türkiye öncü olursa, Türk dünyası her türlü zaferde müştereklik oluşturabilir ve Türk dünyasının herhangi bir ülkesinin başına gelecek her türlü tehlike bertaraf edilebilir. Türk milleti kendi gücünün farkına bir varsa, dünyaya zaten o gün adalet ve huzur gelir…