Türk milletinin unsurlarını etnisite zehriyle birbirine düşürerek Türkiye’yi bir iç savaş cenderesine sürüklemeye çalışan DEM diye bir parti var.

Türkiye’yi bölme parçalama misyonları en üst mahkeme tarafından partilerini kapatmaya yeterli görülmeyen, böyle olduğu için de zehirli dilini daha istekli bir şekilde kullanan bu güruhun iki sözünden birisi “Kürt” diğeri de “Abdullah Öcalan.”

Türk devletinin kargo paketi gibi ağzını yüzünü bantlayıp Türkiye’ye getirdiği Abdullah Öcalan “Benim Annem de Türk” , “Vatana her türlü hizmete hazırım” diyerek etnik bölücülük alanındaki tüm girişimlerini tükürük gibi yutmuş bir sefil.  

Ne bir liderlik iddiası ne de bunu yapmaya takati ve fırsatı bulunan bu melun, PKK ve onun siyasi DEM’liği olan partinin kafa takımı tarafından devamlı surette Türkiye’nin gündemine getiriliyor.

DTP/HDP/DEM adına ne denilirse denilsin PKK’nın siyasi yavrusu olan bu zehirli yapılanmanın İmralı’nın soğuk duvarları arasında Azrail’ini bekleyen caniye saplantılı bir ilgisi var.

Onun adına yürüyüşler, protesto eylemleri düzenlemek, meclis kürsüsündeki konuşma sürelerini bu caninin cezaevi standartlarını iyileştirme çağrılarına ayırmak DEM’in en temel iş tanımı.

Paketlenmiş, rezil olmuş, devletin önünde diz çökerek ideolojisini inkâr etmiş bir âcize gösterilen bunca ilgi ve alaka niye?

İki cihan bir araya gelse, İmralı Canisi'nin cesedinden başka bir şeyin o hapishaneden çıkamayacağını bilmiyorlar mı?

Bu parti, bir yandan Kürt kelimesini ağızlarından düşürmezken diğer yandan bebek katili Öcalan’ı anmadan gün geçirmiyorsa demek ki, DEM'in amacı Kürt kökenli vatandaşlarımızı Öcalan’ın kanlı ve kirli varlığıyla aynı çuvala sokmaktır.

Kürt’le Öcalan’ı, Kürt’le terörü, Kürt’le şiddet eylemlerini eşitleyerek Türkiye’nin milli birliğini dinamitlemektir.

Kürt vatandaşlarımızı ve onların zengin kültürel mirasını, Abdullah Öcalan'ın ve PKK’nın karanlık silüetiyle örtmeye çalışarak Türkiye'nin dokusunu yırtmaktır.

Verilen bunca şehidin, o şehitlerin ardındaki binlerce yetimin, kolsuz, bacaksız kalan gazilerin mesuliyetini üzerinde taşıyan bu gün görmeyesi mahlûkatların Kürt kökenli vatandaşlarımızla istismardan başka bir ilişkisi yoktur.

Şehitlerimizin arasında Kürt vatandaşlarımız da var, yetim kalan çocukların bazıları Kürt kökenli ve PKK'ya karşı mücadele eden yiğit korucuların birçoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Kürt vatandaşlarımızdan oluşuyor. Dolayısıyla bu partiye oy veren Kürt kökenli vatandaşların da sorumluluğu büyük. Eğer bir parti, 40 binden fazla insanın ölümüne yol açmış bir katili savunuyorsa, bu partiye verilen destek gözden geçirilmelidir. Bir parti, kan ve gözyaşı üzerine kurulu bir ideolojiyi savunuyorsa, ona verilecek desteği bir kez daha düşünmek, vatanımızın geleceğini korumak adına hayati bir sorumluluktur.