Dünyada üretilen gıdanın üçte birinin israf edildiğini, bu gıdanın üretilmesi için gereken alanın ise neredeyse Avrupa’nın tamamı kadar bir alan gerektirdiğini biliyor musunuz?

Bu değerin 2030’a gelindiğinde parasal karşılığı ise yıllık 1.5 trilyon dolara ulaşmış olacak. Üstelik bu hesabın içinde üretim ve atılma sırasında çevreye getirdiği yük yok. Yine Avrupa ile kıyas edersek, 2030’a gelindiğinde Avrupa kıtasının tüm yıllık milli gelirinin 20 günlük miktarı, dünyanın yıllık israfına karşılık gelecektir.

İsraf rakamının yüzde 1.5’ini alarak Türkiye’ye taşıdığımızda 22.5 milyar dolar yani neredeyse 200 milyar TL’lik bir yıllık israf demektir. Bu rakam sadece gıdadaki israf. Bunun yanında su, enerji, giyim, teknoloji gibi birçok alanda da israf var.

Rakamsal karşılaştırmayı kolaylaştırmak adına, geçtiğimiz aylarda Karadeniz’de bulduğumuz gazın yıllık gelirinin 3-5 milyar dolar civarında olacağının öngörüldüğünü hatırlatmak isterim. İsraf ekonomisindeki yıllık kaybımız ise sadece gıdadan 22.5 milyar dolar.

Peki, israf nasıl oluşuyor? Gelişmemiş ülkelerde israfın çoğunluğu üretimden masaya gelene kadar olan aşamalarda kötü koşullar ve düşük teknoloji nedeniyle oluşuyor.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise kaybın yarıdan fazlası tüketicinin önüne geldikten sonra oluyor. Yani ya fazla alıyoruz, ya gereksiz zenginlikte bir masaya oturuyoruz, her hâlükârda bozulmadan tüketemiyoruz. TMO’nun ve Ticaret Bakanlığının yenilenmeye muhtaç araştırmalarına bakarsak, ekmeğin %10-18 arasındaki kısmı israf oluyor.

Tabi bununla beraber serpme kahvaltı gibi saçmalıklara alet oluyoruz. Dışarıda serpme kahvaltıda masaya gelenlerin tekrar dolaba giremediğini görmek istemiyoruz. Bir de her şey dâhil otel konseptini de geçmemek gerekiyor. Otellerde masalarda kalan yemekler, israftan çok açgözlülüğün bir göstergesi. Bunlara müdahale etmenin vakti gelmedi mi?

Nasıl sigaraya karşı güçlü ve sürekliliği olan bir irade ile savaş verildiyse, israf konusunun da gündeme daha güçlü şekilde alınması gerekiyor. Nakliye zinciri, sarfiyata yol açan uygulamalar, üretimdeki gramaj ve paketleme, gözle okumakta dahi zorlanılan son kullanma tarihleri gibi birçok iyileştirme noktası mevcut. Büyük veri analizleri ile iyileştirilecek noktalar ve etkileri de kolayca ortaya konabilir.

Bu yazıda, dünyanın gelişmemiş bölgelerinde, açlık sınırının altında ve hatta ölüm sınırında yaşayan milyonlarca insana özellikle değinmedim. Ağzımızın tadı bozulmasın! Ama içten içe bundaki katkımızı, en azından yapabilecekken yapmadıklarımızı düşünelim.