Meral Akşener’in günümüz “Hisseli Harikalar Kumpanyası” isimli çadır tiyatrosu her gün bir ilde-ilçede devam ediyor. Tiyatrolarında o kadar çelişki, o kadar inkâr, o kadar yalan, o kadar ikiyüzlülük, o kadar pespayelik sahneleniyor ki, hızına yetişemiyoruz. Tiyatrosunun gereğini ve senaryosunu yerine getiriyor. Siyahı beyaz, beyazı siyah göstermek, olduğu gibi görünmemek, göründüğü gibi olmamak tiyatrosunda bu sefer Mersin’de Atatürk üzerinden bir oyun oynadı.

Mersin’deki konuşmasında bağıra bağıra tribünlere şöyle oynadı:

         “İzmit'in Gündoğdu köyünden çıkmış bir ailenin kızıyım. Atatürk'ün anasının adını taşıyan Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Derneği'nin uzun yıllar başkanlığını yaptım, yöneticiliğini yaptım. Atatürk'ün o mübarek anasının g*n*l*vde çalıştığını söyleyen bir şerefsize gereğini yapamadım. Özür diliyorum. Sarayda ağırlandı o şerefsiz, sarayda ağırlandı o ahlaksız. Gereğini yapamadım özür dilerim, özür.” 

Bu konuşması içinde bile izaha muhtaç 3-4 konu vardır.

         Kendisi geçtiğimiz yıllarda “Babamın ailesi Yunanistan’a Diyarbakır’dan gitme“  bilgisini vermişti.

         Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Derneği'nin başkanlığından bahsediyor, şimdi kendini destekleyen Uğur Dündar o günlerde Hürriyet’te şöyle bir yazı yazmıştı:

Onun inandırıcılık ve demokratlık sicili bizim arşivimizdeki kayıtlara göre hiç de parlak değil!

         Meral Akşener o sırada, Tansu Çiller'in ebedi başkanı olduğu Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfı'nın maaşlı müdürüydü. Çiller çifti, haberlerimizin kamuoyundaki etkisini görünce, ilginç bir karar aldı. Meral Akşener bu kararı, ARENA programında milyonlarca TV seyircisine şöyle duyurdu:

         ‘‘Antalya Beldibi'nde, Çiller Ailesi'nce inşa edilmekte olan pansiyonun geliri, Zübeyde Hanım Şehit Anaları Vakfı'na bırakılacak, aile bu işten hiçbir gelir sağlamayacaktır!..’’

         Pansiyon dedikleri lüks otelin inşası hızla tamamlandı ve şehit anaları avuçlarını yaladı! Çünkü tesisin işletmesi, çoktan Bursalı bir işadamına verilmişti. Biz de Meral Akşener'in sözlerine inanmakla, seyircimize karşı çok zor bir durumda kalmıştık.” (Temiz toplum ışığı yanacak mı?/ 27 Eyl 1998)

***

         Yani Uğur Dündar şehit ailelerini Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Derneği'nde iken aldatmakla, dolandırmakla suçluyordu.

         Atatürk’ün muhterem annesi Zübeyde Hanım’a o şekilde şerefsizce iftira atan haysiyetsiz kişi Hasan Akar isminde “Nur cemaati abisi” olarak bilinen kişidir. Kadir Mısıroğlu da tescilli, azılı Atatürk düşmanıdır ama bu iftiranın doğru olmadığını söylediği videosu vardır. Meral Akşener kişileri karıştırmıştır.

         Atatürk’ün muhterem annesine o iftirayı atan Hasan Akar ile Meral Akşener’in ortak noktası ise teröristbaşı Fethullah Gülen’dir.

         Mesela Hasar Akar ismindeki Atatürk düşmanı şahıs Fethullah Gülen’i “Fethullah Gülen Hocaefendi Kutsi biridir. Bediüzzamanın haber verdiği “Sarıklı Gençtir”, onun aleyhine HAŞA kimse geçemez başı takke üstündedir” şeklinde kutsar. Meral Akşener ise “1980 öncesi Fethullah Gülen’in dinler arası diyalog modeli uygulansaydı sağdan-soldan ölümler olmazdı” diyerek kutsar.

         Fakat abuk sabuk sözlerle Atatürk’e, Kurtuluş Savaşlarına, Cumhuriyet’e düşmanlık yapan, merhum Mehmet Akif Ersoy’a hakaret eden, İstiklal Marşı’nı küçümseyen, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesini öven Kadir Mısıroğlu’na ağır yazılar yazdım. Ama aynı Mısıroğlu’nun ta 1995 yılında Fethullah Gülen’e yönelik “Sen hoca değil papaz bile olamazsın. Fethullah Gülen çıldırmış, çıldırmış adam. Elimden gelse onun başına gökten taş yağdırırım” şeklinde konuşması var. Meral Akşener onu bu yüzden mi sevmiyor yoksa?

Onun Atatürk hassasiyeti hikâye çünkü…

         Atatürk hassasiyeti olsa, Atatürk düşmanı Canan Kaftancıoğlu’nu evinde iki kere niye ağırlasın? Ona her konuda niye sahip çıksın?

         Atatürk hassasiyeti olsa, Yılmaz Özdil’in 'Atatürk'e kefere diyen siyasal dinci bıyıklı herifleri, utanmadan, kadın kontenjanından CHP'nin tepesine monte eden guguk kuşları da iyi okusun“ şeklinde tarif ettiği Mehmet Bekaroğlu’nun “Sayın Meral Akşener beni aradı. Bana kayınço der“ dediği ilişkinin muhatabı olmazdı.

         Atatürk hassasiyeti olsa, kendi ortağının mensubu CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Atatürk’ü katil ilan eden "Dersim katliamında yitirdiğimiz canları saygıyla anıyorum" ifadesine bir tepkisi olurdu.

         Atatürk hassasiyeti olsa, herkesi bırak CHP’nin başında Atatürk dönemini kastederek “Bizi hala 1930’ların CHP’si gibi görmeyin. Dünya değişiyor, biz de değişiyoruz. Yeni şeyler söylüyoruz. Demokrasi ve özgürlüğü savunuyoruz“ açıklamasında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu ile yol yürümezdi.

         Atatürk hassasiyeti olsa, Atatürk heykellerini yakan, yıkan, 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diyenlere, "Generali olsanız ne yazar, it sürüleri" şeklinde hakaret edenleri bünyesinde barındıran HDP’yi “Kürtlerin siyasal temsilcisi” olarak görmez ve HDP ile yerel seçimler ittifakı yapmazdı.

         Meral Akşener’in Fatih Sultan Mehmet’e benzettiği, yüzünde 'Rabbi Yessir' gördüğü Ekrem İmamoğlu da HDP’lilerle ve “İt sürüleri" diye hakaret eden Sırrı Sakık’la Diyarbakır’da sözde sanat sergisi açılışına katılmıştı. Nerede Meral Akşener’in Atatürk hassasiyeti?

O kadar örnek sıralarız ki, inanın sayfalar almaz.

         Sırf Atatürk’ün mirası CHP’yi emperyalizm maşası, terör örgütlerinin yuvası, Türkiye Cumhuriyetini yıkmak isteyenlere sözcü hâline getirmiş Kemal Kılıçdaroğlu ile olan iş birliklerine bakmak bile yeter.

         O yüzden, Mersin’deki tiyatroyu Atatürk konusunda hassas olduğundan değil, sadece tribünlere oynarken bir faydası olur mu diye düşündüğünden oynamıştır.

Ne Atatürk, ne de annesi Zübeyde Hanım Meral Akşener’in umurunda bile değildir.

         “Mersin’deki zafer aynı zamanda HDP’nin başarısıdır” diyen Vahap Seçer’in karşısında ne Atatürk, ne Zübeyde Hanım tiyatrosu tutmaz.

Bu tiyatroyu isterseniz başka bir mekânda tekrar oynayın…