“Sen kardeşinden az çalışıyorsun”, “Arkadaşın hep birinci” gibi sözler… Dışarıdan bakıldığında motive edici gibi dursa da aslında çocuğun içinde büyük bir sessizlik yaratır. Kıyaslanmak, bir başarı kıvılcımını değil, çoğu zaman içsel bir kaybı doğurur. Çocuk, kendi değerini sorgulamaya başlar ve “Ben neden yeterli değilim?” sorusu zihninde yankılanır.
1. Kıyaslamanın Çocuk Psikolojisindeki İzleri
Anne babalar çoğu zaman iyi niyetle kıyaslar: “Belki örnek alır, daha çok çalışır” diye düşünürler. Oysa uzmanlara göre bu cümleler, çocuğun kalbinde “Ben yetersizim” duygusunu besler. Bu his zamanla özgüveni kemirir, yerini sessiz bir içe kapanış alır.
Psikologlar, sürekli kıyaslanan çocukların kendilerini bir yarışın içinde, hep geride hissederek büyüdüğünü belirtiyor. Çünkü çocuk, artık ailesinin sevgisini koşullara bağlı zanneder: “Başarılı olursam sevilirim.” Bu da çabalamaktan çok, vazgeçmeye yöneltir. Denemekten korkar, hata yapmaktan utanır. Kıyaslama, fark ettirmeden çocuğun merakını, cesaretini ve öğrenme isteğini de alıp götürür.
2. Motivasyonun Kırılma Süreci
Bir çocuk neden içe kapanır? Uzmanlar bu soruya üç aşamalı bir yanıt veriyor.
Önce zihinde küçük bir sorgu başlar: “Neden hep başkaları daha iyi?”
Sonra bu düşünce, isteksizliğe dönüşür. Artık çalışmak ya da başarmak bir yük gibi gelir. Ve sonunda sessizce kabullenir: “Boşuna uğraşıyorum.”

Bu noktada çocuk, sadece okul başarısında değil; arkadaş ilişkilerinde, oyunlarda ve aile içi iletişimde de geri çekilmeye başlar. Çünkü kıyaslama, onun için artık bir “yetersizlik aynası”na dönüşmüştür. Uzmanlar ebeveynlere şu uyarıyı yapıyor: “Çocuğunuzla başkalarını konuşmayın, onun gelişimini konuşun.” Yani odak, başkalarının ne yaptığı değil, çocuğun nereye vardığı olmalı.
3. Ebeveyn, Kıyaslamadan Uzak Durabilir mi?
Kesinlikle evet. Kıyaslamamak, çocuğa sunulabilecek en güçlü motivasyon kaynağıdır. Uzmanlara göre en etkili yöntem, çocuğu “başkasıyla yarış”tan çıkarıp “kendinle yarış” noktasına taşımaktır.
Bir sınavda düşük not almışsa, “Arkadaşın 90 almış” demek yerine “Bu sefer neyi farklı yapabiliriz?” sorusu daha yapıcıdır. Çocuğun çabasını fark etmek, “Aferin, denedin” demek bazen yüzlerce başarı cümlesinden değerlidir. Çünkü çocuk, çabasının görüldüğünü hissettiğinde öğrenmeye isteği artar.
Ebeveynlerin kendine şu soruyu sorması da önemli: “Ben onu neden kıyaslıyorum?” Belki kendi kaygısından, belki toplumsal baskıdan… Fakat hiçbir neden, çocuğun içsel güveninden daha değerli değildir.
Kıyaslama çoğu zaman “iyi niyetli” bir öğüt gibi başlar ama fark ettirmeden çocuğun içindeki ışığı söndürebilir. Özgüveni zedelenen, motivasyonu kırılan çocuk, sessizce uzaklaşır. Oysa tek ihtiyaç duyduğu şey, başkalarıyla değil, kendisiyle kıyaslanmadan sevilmek ve olduğuyla kabul edilmektir.