Bir televizyon kanalında bir yarışma programı var…

4 seçenekten doğru cevabı buluyor ve para kazanıyorsunuz…

Millet katılmak için can atıyor…

İzlerken halimize hem gülüyor, hem de acıyoruz…

Koca koca adamlar, kasıla kasıla “kariyer”inden bahsedenler, son moda kıyafetlerle caka satanlar…

İki dakika sonra ilk soruda tuş olanlar, üçüncü soruya gelmeden bütün joker haklarını kullanmasına rağmen elenenler…

Bolca eğleniyoruz seyrederken, arada da bilgileniyoruz elbette…

*

Geçenlerde bir bayan yarışmacı geldi yarışmaya…

Boğaziçi mezunuymuş…

Abdala kar yağıyor demişler…” atasözünün devamını bilemeyip çekildi…

Ben buna cevap vermek istemiyorum!” diyerek…

Cevabı “Abdala kar yağıyor demişler, ben titremeye hazırım demiş” olacaktı…

Seyirciler de karamsar kaldı…

Vaziyete şaşırdık mı, hayır!

Türkçe fakiri bir millet olduk çünkü…

Ne atasözlerimizden haberimiz var, ne deyimlerden…

*

İnsanımız, cahili veya aydını fark etmiyor, günlük hayatında 50-60 kelimeyle konuşuyor…

Konuşma dilimiz, o güzelim İstanbul Türkçesinden de kopuk…

Gerçi İstanbul Türkçesi de kalmadı artık…

Teknoloji, Doğu ve Güneydoğu’dan göç edenlerin uyum sağlamak yerine “uyum sağlatmak direnci”, yabancı dil baskısıyla oluşan bozulmalar, kitap okumama alışkanlığı, gazete ve televizyonlardaki dilin yozlaşması dilimize zarar veriyor…

Ayrıca okullarımızdaki “test” hastalığı buna zemin hazırlıyor…

Genelde halkın izlediği kanallarda artık ciddî Türk halk müziği ve klasik Türk müziği dinleyemez olduk…

Seyredilen dizilerde yerel ağız kullanma hastalığı ayrı bir problem… Üstelik ağzı eğip bükerek!

Nesillere asırların süzgecinden süzülüp gelen atasözlerimizi ve deyimlerimizi anlatamıyor, doğru yerde kullanılmasını öğretemiyoruz…

Yeni neslin bildiği de atasözü veya deyim değil zaten…

Argo, başını almış gidiyor…

Cep telefonu denen yedi belalı icat, insanları sosyal medya maymunu edeli beri doğru dürüst kelime veya cümle kuran da yok…

Sokaklarımız ise dakika başı küfürle başlayan ve biten ama karşıdakinin hoşgörüyle karşıladığı cümlelerle dolu…

Maçlarda bile sloganlar, marşlar bir âlem…

*

Yarışmada atasözü sorusunu cevaplamak istemeyen kadını yadırgamayın…

Yanlış bir cevapla gülünç duruma düşmek istemedi sanırız…

Sorudaki “abdal” kelimesine takılmıştır büyük ihtimalle…

Genelde “aptal” kelimesi ile karıştırılır…

Biri “gezgin, derviş” anlamında, diğeri “alık, ahmak, çingene” anlamındadır.

Atasözleri,  “Toplumların asırlarca süren deneyimlerinden ve gözlemlerinden elde ettikleri yargılarını, ortak düşünce ve tutumlarını yansıtan; içinde mecazi bir anlam barındıran, eğitici ve öğretici pedagojik-didaktik vasfı bulunan kalıplaşmış, kısa ve özlü söz; darb-ı mesel” demektir.

Deyim ise, “genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir”dir.

Maalesef güzelim Türkçemizden ve engin kaynaklarından habersiziz!

Çare, Türkçe odaklı millî bir eğitim!