Sanatçı Güllü’nün ölümüyle ilgili ortaya çıkan hazin tablo, “hayırlı evlat” üzerine edilen dua ve temennilerin aile hayatında neden bu denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Merhum Güllü’nün vefatının ardından, özellikle kızına ilişkin kamuoyunda yoğun şüpheler oluşmuştu. Gerek olayın yaşandığı evdeki kamera kayıtlarına yansıyan sesler gerekse aileyi yakından tanıyan kişilerin tanıklıkları ve değerlendirmeleri, bu şüphelerin oluşmasında etkili olmuştu. Tüm bu unsurlar, olayın sıradan bir vaka olmadığını düşündüren ciddi soru işaretlerini beraberinde getirmiştir.
Geçtiğimiz günlerde, Güllü cinayeti soruşturması kapsamında, olay sırasında aynı odada bulunan ve Güllü’nün manevi kızı olarak bilinen Sultan Nur Ulu’nun emniyette verdiği ifadede itirafçı olarak şu sözleri kullanmasıyla birlikte cinayet şüphesi daha da güçlenmiştir:
“Gül Anne yüzü cama dönük hâldeydi. O esnada dizlerinin biraz yukarısından Tuğyan sarılarak Gül Anne’yi itti ve böylelikle dengesini kaybedip düştü.”
Bu ifadenin ardından, daha önce kamuoyunda oluşan şüpheler somutluk kazanmış; Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter, “kasten öldürme” suçlamasıyla tutuklanmıştır. Böylece “hayırsız evlat Tuğyan”ın annesini öldürdüğü iddiası güçlenerek yargı sürecine taşınmıştır.
Sultan Nur Ulu’nun da bu olayda şüpheli davranışlar sergilediği de gözden kaçırılmamalıdır.
Güllü’nün katilinin kendi evladı olduğu iddiasının güçlendiği günlerde, İzmir’de de bir “hayırsız evladın” miras için annesini, babasını ve ağabeyini öldürdüğü haberine şahit olduk. Türkiye’de “hayırsız evlat” profiline uyan pek çok olay yaşanmıştır. Anne ve babasını öldüren, anne ve babasının ölümünü mirasa konmak için sabırsızlıkla bekleyen niceleri vardır…
Annesini, babasını öldüren ya da onlara fiziki şiddet uygulayan “hayırsız evlat” profili; farklı din ve ırklara mensup her milletin içinde görülen toplumsal bir gerçektir.
“Evlat var evin bereketi, evlat var evin felaketi.” sözü, hayırlı ve hayırsız evlat karşıtlığı üzerinden bu gerçeği veciz biçimde ifade etmektedir.
Yüce Allah’ın Teğabun Suresi’nin 15. ayetinde evlatların bir imtihan olduğuna dikkat çekilerek, “Mallarınız ve evlatlarınız ancak bir imtihandır (fitnedir).” buyrulması da bu hakikati ilahi bir ölçüyle ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda Âl-i İmrân Suresi’nin 38. ayetinde Hz. Zekeriya’nın duası da dikkat çekicidir. Ayetin mealinde şöyle buyrulmaktadır: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil (hayırlı evlat) bahşet.” Bu dua, evladın yalnızca bir nimet değil; aynı zamanda ahlaki ve manevi sorumluluk taşıyan bir emanet olduğuna işaret etmektedir.
Yüce Allah’ın da işaret ettiği üzere, “hayırlı evlat” her ailenin beklentisi, “hayırsız evlat” ise her ailenin korkusudur. Ne yazık ki bu korkunun somut bir örneği, sanatçı Güllü’nün kendi evladı tarafından öldürüldüğü iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Bir televizyon programında Banu Alkan ile tartışırken ona, “Sen bu yaşına kadar doğuramamışsın, analık duygusunu tatmadığın için böyle bir kadın olmuşsun. Allah’a bin şükür, iki tane aslan gibi sağlıklı yavrum var.” diyen Güllü’nün, yıllar sonra evladı tarafından öldürüldüğünün itiraflara yansıması, meselenin ne denli acı ve ibretlik olduğunu açıkça göstermektedir.
Allah herkese hayırlı evlatlar versin.