“Elin gözündeki çöpü görür, kendi gözündeki merteği görmez.”
Atasözümüz, özellikle ABD’nin ve Trump ailesinin dünyaya bakışını özetler nitelikte...
Gazze’de bugüne dek 55 bine yakın insan hayatını kaybetti. Kaybedilenlerin neredeyse tamamı masum sivillerdi. Üstelik bunların yarısına yakını da çocuktu.
Bugün hâlâ Gazze’de, merhamet ve vicdan taşıyan her insanın yüreğini sızlatan manzaralar yaşanıyor. Bombaların gölgesinde; açlıkla, susuzlukla ve çaresizlikle yüz binlerce insan kıvranıyor.
Bu vahşeti gerçekleştiren silahları sağlayan da, olası uluslararası tepkileri bastırmak için korku ve sindirme stratejileri geliştiren de bizzat ABD’dir.
Ve ne yazık ki, dünya kamuoyunun İsrail’e yönelik tepkilerini küçümseyen, hatta alaya alan açıklamaları yapan da yine aynı ülkedir.
Tüm bu gerçekler ortadayken, ABD ikiyüzlü tavırlarını hiçbir utanma emaresi göstermeden sürdürmektedir.
Geçtiğimiz günlerde, eski ABD Başkanı Donald Trump, eşiyle arasında geçtiğini söylediği şu sözde “anıyı” kamuoyuyla paylaştı:
“Eve geliyorum, First Lady’ye ‘Vladimir’le harika bir konuşma yaptım. Sanırım bitirdik.’ diyorum.
Sonra o da bana diyor ki: ‘Putin az önce bir huzurevini bombalamış.’
Ben de diyorum ki: ‘Ne?’”
Bu yapay “şaşkınlık” hali, Trump ailesinin vicdan ve merhametle dolup taştığı izlenimini vermeye çalışıyor.
Sözlerinden öyle bir hava esiyor ki, dünyada herhangi bir yerde masum insanlar ölünce evlerinde yas tutuluyor, sofralar kurulmaz oluyor, sessizlik hâkim oluyormuş gibi…
Oysa gerçek bambaşka.
Gazze’de yaşanan insanlık dramı karşısında ne First Lady’nin bir damla gözyaşı görülüyor ne de Donald Trump’tan insani bir tepki duyuluyor.
Putin Ukrayna’yı bombalayınca suçlu oluyor da, Netanyahu Gazze’yi yerle bir edip on binlerce masumu öldürdüğünde Trump ailesine göre o mu kahraman sayılıyor?
Ne Vladimir, “Netanyahu az önce Gazze’de bir okul ve hastane bombaladı.” diyor, ne de buna “Ne?” diye tepki gösteren bir Trump var ortada.
Dünya öyle bir hâle geldi ki, adeta delilik organize bir ittifaka dönüşmüş durumda.
Bugün sağduyudan, vicdandan ve insaftan tamamen uzak zihniyetler, dünya siyasetini yönlendiriyor.
Trump ve Vladimir arasında geçen bu tiyatrovari diyalog, yalnızca iki kişinin iç dünyasını değil, küresel sistemdeki derin çarpıklığı da gözler önüne seriyor.
Ama asıl ibretlik olan şu:
Geçtiğimiz günlerde, Gazze’de on binlerce sivilin ölümünden doğrudan sorumlu olan Netanyahu, bu vahşete sınırsız destek veren Donald Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.
Amerikalıların meşhur sözü ne diyordu?
“İtle yatan, bitle kalkar.”
Evet, yanlış duymadınız:
Bir vahşetin faili, başka bir vahşet destekçisini barış ödülüne aday gösteriyor.
Bu trajikomik tablo, bu isimlerin sadece insanlıkla değil, dünyanın aklıyla da alay ettiklerini açıkça ortaya koyuyor.
On binlerce insanı bombalarla, açlıkla, feryatlarla öldürmüşler…
Ama sıra Ukrayna’daki bir huzurevine gelince “Ne?” diyerek sözde insani bir refleks sergilemişler… Vay be…
Eğer dünya milletleri de bu gidişata gerçek anlamda ‘Ne?” diye sormaz, ayağa kalkmazsa; bu kaos ve savaş düzeni eninde sonunda onları da vuracaktır. Sonrasında da Trump ailesinin ve Netanyahu’nun dalga geçme seansına muhatap olacaklardır.